- Kategori
- Siyaset
Bastıramadığım duygularım var...

MERAKLISINA...
Değerli okurlarım...
İnsanların bastıramadığı duyguları, zafiyetleri vardır. Ne kadar vazgeçmeye çalışsalar, bastırmaya çalışsalar da bir türlü başarılı olamazlar. Bilinç altına yerleşen o duygulardan kurtulmak mümkün değildir.
Kendinizi bir yoklayın, mutlaka vardır demeyeyim ama, bir çoğumuzda bu vardır..
Mesela benim...
Benim "Oyuncak" oynama gibi bastıramadığım bir duygum vardır. Şu yaşa gelmişim, halen maket arabalar ile ilgilenir, onlarla oynamak isterim, oynarım da. Evimde de en az 15-20 tane maket arabam var, çeşit çeşit. Hele 1964 model Chovrolet maketinden küçüklü büyüklü bir sürü... Bir zamanlar da 1964 model Chovrolet aracım da oldu, kullandım.
Bana "Çocuk musun ki bunlarla ilgileniyorsun, bırak şunları" diyen çok oldu.
Hani yanlış da değil, şu yaşa gelmişin, oturuyorsun oyuncakların başına, onlarla oynuyorsun veya geçiyorsun karşılarına seyrediyorsun...
Bana da ters geldi, kendimi "Çocuksu" hissetim, utandım doğrusunu isterseniz. Ama bir türlü de vazgeçemiyorum...
Sonra oturdum kendi kendime, çözmeye çalıştım. Ben "Neden" bu oyuncakları çok seviyorum ve onlarla oynama isteğimiz bir türlü yenemiyorum? Öyle ya, bunun bir nedeni olmalı diye düşündüm.
Dündüm, kendimi bildiğim yıllarımı, yani çocukluğumu baştan aşağı gözden geçirdim, doktorum öyle önermişti.
İnanır mısınız uzun zamanda da alsa, konuyu kendime göre çözdüm ve zararsız da bir zevk olduğu için vazgeçmeyi hiç denemedim.
XXX
Babam (Rahmetle ve hasretle anıyorum) devlet memuru idi. Aklımın ilk erdiğinde Aydın'a tayinimiz çıkmıştı. Aylardan Temmuz ayı idi ve Ramazanın ilk günleri idi, İzmir'e varmıştık. Hayatımda ilk kez üç tekerlekli bisikleti orada görmüş, binmiş keyfini çıkarmıştım. Sanırım 5-6 yaşlarında filandım.
O zamanlar, şimdiki gibi "Toy's" diye oyuncak mağazaları filan hatırlamıyorum. Olsa da oyuncağa harcayacak para da yok zaten. Oynamak için kendine göre bir şeyler yaratman gerekirdi. Hatırlayın, bağlarda ya telden araba yapılır, ya da anamızın takunyalarından kamyon yapardık... Var mı yapmayan? Satın aldığımız en iyi oyuncak, topaç, biraz daha paramız varsa mantar tabancası. Elbette bunlar erkek çocuklar için. Kızlar ne düşünürler, bilmem.
Mesela Zonguldak'ta bir komşumuzun çocuğuna yurt dışında araba getirmişler. İçine biniyor, pedallarını çevirerek geziyordu. Ona karşıdan elmalı şekere bakar gibi bakardık.
Bir başka arkadaşımın elinde, yine yurt dışından gelme, şimdiki maket araçlar gibi oyuncağı vardı. Bi verse de oynasak diye iç geçirirdik.
O zamanın koşulları içinde diyeceğim şu ki, çocukluğumda oyuncak ile oymamayı yaşayamamıştım, hep kıskanmıştım doğrusunu isterseniz. Maket araba tutkum, ta o yılların eksikliğini gideriyor.
Şimdi kıskanıyor muyum?
Hayır, kıskanmıyorum. Aksine, toplumun kahir ekseriyeti olarak çocuklarımızın "Çocukluklarını" yaşamaları için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz da...
Şimdi hepsi büyüdü, birer meslek sahibi oldular. Ahlaki değerler içinde kalmalarının gereğini öğreterek, üniversiteliliklerini de yaşattık, gençliklerini de...
Şimdi her biri, ahlaki değerlere sahip, çocukluklarını, gençliklerini, üniversite hayatını en iyi şekilde yaşamış kişiler olarak yetiştiler.
Ha... Bazıları yetişememiş olabilirler. Ne diyebiliriz ki!...
08 KASIM 2013
İBRAHİM PEKBAY