Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '13

 
Kategori
Siyaset
 

Bayan Kirby ne diyor?

“Türkiye’de Köy Enstitüleri”adlı kitabın Amerikalı yazarı Fay Kirby ile nasıl tanıştığımı anlatmış ama O’nun eserinden, eserinde neler dediğinden söz etmemiştim hiç; değil mi?

İyi de  be kardeşler, tâ 1962’de, İMECE yayınlarından çıkmış o kitabı nerden bulayım ben şimdi!

Evet, 1965’te Musa Okay öğretmenimden ödünç alıp okumuştum ama okuduktan sonra da hemen teslim etmiştim emaneti; teşekkürlerimle…

Sırasıyla Kars, Ağrı veKeşan’dan sonra İstanbul’a demir atınca, epeyce aradımsa da bulamadım. Mevcudu çoktan tükenmişti ve basılmamıştı yeniden. İMECE diye bir dergi de çıkmıyordu; 1980’li yıllarda. Dolayısıyla İMECE Yayınları da yoktu.

Yaklaşık 20 yıl geçtiği halde okuyalı, unutamıyordum o kitabı. Ve sahip olmak istiyordum ille de, mavi gözlü yazarını da unutamadığım o esere

“Ne yapmalı, nasıl yapmalı?..” derken, aklıma geliverdi birden: Aa!.. Niye“Sahaflar”da aramıyordum; ben bu eseri!

Evet, ertesi günü,Beyazıt’takiSahaflar’da aldım soluğu hemen. Başladım sıra ile sormaya:

“-Maalesef…”

“-Hayır…”

“-Yok…”

Cevabını ala ala gittikçe tükeniyordu ki umudum,Kapalçarşı’ya bakan girişteki sahaflardan biri, “olması gerekir” deyip şöyle bir göz gezdirdikten sonra, üst raflardan birinden büyük boy bir kitap çekip, “evet varmış bir tane…” deyip uzattı.

Nefti yeşil kapaklı, aradığım kitaptı bu. Ama piyasadaki aynı boy ve hacimdeki kitaplara göre tuzlucaydı fiyatı.

Nedenini sormaya gerek yoktu.  Çünkü, piyasada bulunmayan bir eserdi; benim satın almak istediğim kitap. Bilmez miydim ekonomi kanununu? Dünyanın her yerinde arz ve talep belirlerdi fiyatı. Kısa bir pazarlıktan sonra, üç aşağı beş yukarı anlaştık.

Oh be!.. Değmeyin keyfime artık! İnsanın kendine ait bir kitabı okumasının zevki de bir başka oluyor canım!“Aman yıpranmasın, aman yırtılmasın…” diyedikkat ettikçe, sakınılan göze de çöp batar ya hani!

Sonra ben, elimde bir kalemle istediğim yerini çizerek, sayfalara kendime göre işaretler koyup notlar yazarak okumayı severim. Başka türlü okumak, sanki okumuyor da şöyle bir göz gezdiriyormuşum gibi gelir bana.

Zorunlu kalınca, ayaküstü bir sandviçle de açlığımızı giderebiliriz ama masaya oturarak yemek yemenin zevki de bir başkadır; değil mi?

Evet,Bayan Kirby’nin “Türkiye’de Köy Enstitüleri” kitabına sahip olur olmaz, baştan sona, istediğim yerlerini kırmızı kalemle çizerek yeniden okudum.

Şu anda elimin altında bu kitap…

Yazar, eserinin “Önsöz”ünde genel bir değerlendirme yapmış. Neler söylediğini merak ederseniz, değil mi?

Buyurun öyleyse:

“Köy Enstitüleri gibi daha hiçbir memleketin başaramadığı bir eseri meydana getirmiş bir ulusun, onu yitirdikten sonra, niteliğini anlamadan unutması çok yazık olurdu.”

Her şeyden önce, bu eserde kastedilen (Köy Enstitüleri) 1946’dan sonraki bozulmuş şekli ile ve bilhassa yabancılara tanıtılmış olan (Enstitüler) değil, kuruldukları zamandan 1946’ya kadarki asıl ve gerçek Enstitülerdir.”

“1946’dan sonra, asıl Köy enstitüleri, islâh edilmiş değil,  bambaşka ve hatta orijinal fikre zıt prensiplere dayanan okullar haline sokulmuştur.”

 

 

İkinci önemli sonuç, asıl Köy enstitülerinin Pestalozzi, Dewey, Kerschensteiner gibi batı eğitimcilerinin fikirlerine göre kurulan eğitim sistemlerinden alınarak kurulmuş okullar değil,  onlardan  (bilinmesi Türkiye için çok önemli olan) bazı temel noktalarda ve ayrıca nicelik ve nitelik bakımından da ayrılan bir sisteme dayandığıdır.”

Üçüncü sonuç, Köy Enstitülerinin batılı eğitimcilerin fikir ve sistemlerinin bir taklidi olmadığı gibi, şu veya bu partinin veya şu yahut bu Bakan’ın da keyfi bir icadı olmadığıdır.”

Türkiye’nin eğitim tarihinde girişilmiş deneylerin hiçbiri, Enstitülerin büyük güçlüklerin arasında ve kısa zamanda gösterdikleri başarıyı gösterememiştir.”

“Tam altı yıl bile denemeyecek kadar kısa bir zaman içinde (ön deneyler safhasını da katarsak on bir yıl diyebiliriz) Köy Enstitüleri eğitim, hukuk,  idare, kültür ve fikir hayatı üzerine pek az kişinin farkına vardığı bir ölçüde tesir etmişlerdir. Bu tesirler, Enstitüleri yıkan geri tepkiye rağmen devam etmiştir.”

Enstitüler, fikrin kendisinde ve Enstitülerin kuruluşunda veya işleyişinde bulunan bir sakatlıktan dolayı değil, dışarıdan gelen âmiller yüzünden çökertilmiştir.”

“Köy Enstitüleri sâdece bir okul, her köye bir öğretmen yetiştirecek birer öğretmen okulu değillerdi. Eğitim ile toplum arasındaki karşılıklı ilişiklik probleminde, Türk düşünürlerinin pek iyi bildiği ve çıkar yolu bulunamayan bir dâvanın hiçbir memlekette eşi görülmemiş bir şekilde çözümlenmesinin gerektirdiği yepyeni nitelikte bir eğitim sistemi idiler.”

Köy Enstitülerini,“Türk olan her şeyin en Türkü, yerli olan her şeyin en yerlisi”

olarak tanımlayanFay Kirby, “Köy Enstitülerini kimler, niçin kapattı?”sorusuna da şu cevabı veriyor:

“Kemalizmi benimsemiş görünen birçok kimselerin gösterdikleri kararsızlık,

korkaklık veya kendi çıkarını koruma eğilimleri…”

Al benden de o kadar!..

 

 

 

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..