Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Baykal mı gitsin AKP mi

Baykal mı gitsin AKP mi
 

Karar ver safını belirle. Baykal'mı gitsin AKP'mi..


AKP’nin Tek Parti Vesayeti altında inim inim inleyen ülkemizde son hızla seçimlere doğru gidiyoruz. Tarihi bir fırsat olarak görülmesi gereken bu seçimlerde, özellikle son iki yıldır halkın desteğini büyük ölçüde kaybeden RTE olmadık numaralarla “mağdur” rolünü oynama ve bu yolla, kaybedeceğini anladığı seçimlerden tekrar iktidar olarak çıkmanın hesaplarını yapmakta.

Bu yolda kendisine destek olan bilumum Soros çocuğu ve yandaş medya ile kendisi için en büyük tehlike gördüğü CHP ve Baykal’a saldırmakta. Bu saldırılarında da özellikle kedisini “sol” da gören bilumum döneklerden büyük yardımı almakta.

Yazımızın konusu yazılı ve görsel basında CHP aleyhine olmadık iftira ve yalanlara başvuran bu liboş takımı değil. Onların Soros fonundan nemalandıkları için bu tür bir ihanetin içinde olduklarını biliyoruz.

Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz; MB ailesi içinde olup ta, “CHP’liyim ama Baykal’cı değilim” diyerek, CHP ve Baykal’ı eleştirir gibi görünen yazılarıyla aslında AKP’ye hizmet eden dostlarımız.

Antalya’dan MB ailesine “ışık” saçan bir Yıldız’ımız bu tür CHP aleyhine olan yazılarına yolladığımız yorumları yayınlamıyor. Zaten yeri dar ve kısıtlı imkanları olan karşıt düşüncedeki yorumları yayınlamama pişkinliğini gösteren bu dostlara mecburen Blog’la cevap verme zorunda kalıyoruz.

Neyse bu “yıldızımız” parlamaya devam etsin.

Biz bu gün samimiyetine ve her türlü eleştiriye açık olduğuna inandığımız Ufuk Bey’den ve CHP-Baykal hakkındaki incilerinden bahsedeceğiz.

Ufuk Bey bir yazısında: “Hadi İslamcı basın pek bilmezde, Türk Solunu şöyle böyle bildiğini düşündüğüm ve düşüncelerinden çok yararlandığım Engin Ardıç’ta mı bilmez.” diyor.

Eeee, şimdi Engin Ardıç’ın düşüncelerinden çok yararlanırsan, aşağıdaki (kusura bakma) tutarsızlıklara ve çelişkilere düşersin.

Hani kılavuz karga hesabı..

Ufuk Bey 13.02.2009 tarihli ve -Gökçek bu kez kaybedecek- başlıklı yazısında, “…. Bu anlamda CHP Ankara’yı alır diye düşünüyorum…İstanbul’mu?. CHP’nin İstanbul’u alması imkansız. Baykal bile aday olsa CHP İstanbul’u alamaz. İstanbul varoşları tarikat ve AKP.” diyor.

Oysa aynı konudaki 09.03.2009 tarihli ve -Baykal kazanmak istemiyor- başlıklı bloğunda; “Baykal İstanbul’da elini sallaya sallaya alacağı Belediye Başkanlığını hiç olmaz adam Kılıçdaroğlu’na veriyor, Sarıgül’ü de partiden kovuyordu. Oysa Sarıgül’le yaşanmış ne varsa yaşanmıştır deyip onu pekala İstanbul Belediye Başkanlığına ikna eder sonradan gel parti başkanı ol diyebilirdi.”diyor.

Sarıgül’ü Atatürk’ün koltuğuna layık görüyor. CHP’nin İstanbul’u alması imkansız diyor, İstanbul varoşlarının tarikat olduğunu söylüyor yine de Sarıgül olsaydı alırdı diyor.

O zaman sormazlar mı, Sarıgül oylarını tarikatlerden mi alarak CHP’ye başkan olacaktı .

Fetullahçı olduğunu bildiğimiz Sarıgül ve CHP başkanlığı!!!..

Yorum ve karar okuyucunun.

Diyorum ya kılavuz sorunu var Ufuk Bey’in. (ki yazımızın konusu olmadığı için Sarıgül’ün nasıl birisi olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok)

Devam edelim.

Ufuk Bey 26.02.2009 tarihli ve –Baykal’ın itirazı- başlıklı yazısında; En büyük Baykal düşmanıyım, ama Baykal haklı diyor ve yazısına Baykal’a “akıl vererek” devam ediyor. “Yahu Baykal bir kere bile halkın anlayacağı dille hitap et. Halk, başbakan devlet olanaklarını kullanıyor demekten anlamaz… Bak say… Uçağa binersem şu..Helikopterle gidersem şu… kadar para parti kasasından çıkması gerek. Ama Başbakan devletin parası ile miting yapıyor, yani sizin paranızla, sizin vergilerinizle miting yapıyor de ya..” Bir kere yazıdaki üslubun (ya’lı, Yahu lu ) nasıl bir üslup olduğunu tartışmak bir yana, Ufuk Bey bari eline alfabeyi alıp tahtanın başına geçseydin. Öğretmensin nasıl olsa….

Anlar anlar Ufuk bey, halka güvenmek lazım. Halk her şeyi anlar , beyazın ak, akın beyaz olduğunu anlar. Baykal nasıl anlatırsa anlatsın. Halk anlar. Yeter ki bu tür boş demogojilerle halkın dinleme isteğini kırmayalım.

Yine 11.02.2009 tarihli –Baykal neden sevilmez-başlıklı yazısının girişinde; Baykal’ı CHP genel başkanı yapan: dürüstlük, iyi türkçe konuşma, yolsuzluklara karışmama, mazbut bir aile yapısı, 7 yıldızlı otellerin yolunu bilmemesi gibi üstün erdemlerini sıraladıktan sonra bir dizi “Baykal hataları” sıralamış. 17.madde aynen şöyle: ”Erdoğan’ın seçilmesinde onca yasa dışılık varken itiraz etmeyen Baykal, Gül’ün adaylığına itiraz eder. UYDURMA BİR 367 BULUNUR. Anayasa Mahkemesi kabul eder Baykal’ın itirazını.”

Buradaki tutarsızlıkların hangi birisini yazayım.

“Uydurma 367’yimi” yoksa bu “uydurma” 367’yi kabul eden “uydurma” Anayasa mahkemesini mi?.

Yoksa o “uydurmayı” ortaya atan Sabih Kanadoğlu’nun yok sayılmasını mı?.

O zaman bu 367’ye “uydurma” suçlamalarını yandaş basın, sözde hukukçu, sözde solcu ve liboşlardan bol bol dinlemiştik. Herhalde burada da bir kılavuz kurbanı olmuş Ufuk Bey.

Yinede hakkını yemeyelim, bu yazısını şöyle bitirmiş: “CHP’nin en suçlanmayacak, suçlanması akla hayale sığmayacak -dini siyasete alet etmekle- suçlanır. Atatürk ve İsmet İnönü’nün kemikleri sızlar.” Diktatör diye suçladığı İsmet İnönü’nün burada hakkını veriyor. Veriyor da kendisi ve İsmet İnönü hakkındaki düşünceleri ile çelişiyor. Tutarsızlık sergiliyor.

İsmet İnönü hakkındaki düşüncelerindeki tutarsızlıklara bir örnekte şu:

24.03.2009 tarih ve –İnönü’den geriye gitmek- başlıklı yazısında RTE’ye verdiği cevap. “Sayın Başbakan, II. Dünya savaşına girmeyerek sizi en azından babasız bırakmadı. Ya da siz olmayacaktınız sayın Başbakan babanız “olaki” girdiğimiz II.Dünya savaşında ölseydi.”

Başbakan’ın savaşa girseydik olmayabileceğini söyleyen Ufuk Bey hiçbir zaman İnönü’nün bu savaşa girmemek gibi deha bir politikayı nasıl uyguladığını ve o politika sayesinde bu günkü genç nüfusa sahip olduğumuzdan bahsetmez. Ama aynı yazısında (Bana İnönü bile savundurdu ya bu başbakan) diye hayıflanır.

Yine Ufuk Bey 08.02.2009 tarih ve –Baykal 2. Eşbaşkan mı?.- başlıklı yazısında; Zülfü Livaneli’nin, Baykal –Erdoğan görüşmesi ile Erdoğan’ın milletvekilliği yolunun açıldığını ima eden yazısından ve Zülfü’ye hayranlığından yola çıkarak kendisine “mantıksız” gelmeyen bu “çok önemli iddia”nın peşinden yine CHP ve Baykal düşmanlığına devam ediyor. Yine kılavuz sorunu. Ama kılavuzlar bazen de doğruyu söyletiyorlar .

Ne diyor Ufuk Bey bu yazısının sonunda “Bence ortalığı karıştırması gereken Zülfü Livaneli’nin bu yazısı benim dışımda kimsenin dikkatini çekmiyordu.” Dikkate değer bulunmamış yani bu iddia. Doğru söze ne denir.

Yine –Hıncal Abi ve CHP- başlıklı yazısında, Ufuk Bey Hıncal abisi’ne Taktik ve Strateji dersleri veriyor.

Ona göre taktik, şimdi CHP’yi desteklemektir. Strateji ise Baykal’ı CHP’den atmak. “Hepimiz Baykal’dan kurtulmak istiyoruz da, Şu anda Baykal’dan kurtulma sırası değil, AKP’den kurtulma sırasıdır Sayın Hıncal Uluç.” diye tamamlıyor yazısını.

Yine söylüyorum. Doğru söze ne denir.

Buradaki kılavuzu da Hıncal.

Mavi Gözlüm, Sarı saçlım nerdesin..

Bu türkü çok güzel bende çok severim. Keyifle dinlerim dinlemesine de..

Sadece dinleyip ah vah ederek olmuyor. Oturup o türküyü özgürce ve bütün Tv. kanallarından nasıl dinleyebileceğimizin yollarını aramak gerek.

O yoldaki ilk durak ta, Baykal'ın başında olduğu CHP iktidarıdır.

Bizim oralarda bir söz vardır Ufuk Bey: “Bıyıkla dost, sakalla düşman olunmaz” derler.

Bu kadar tutarsızlıktan sonra şimdi tutarlı ve samimi cevap ver. Baykal’mı gitsin AKP’mi?..

Saygılar.

03.02.2010

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..