Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '20

 
Kategori
Yolculuk
 

Bazende ile Nevazende

 
'Bir yuvada Bazende ve Nevazende adlarında iki güvercin yaşamaktaymış. Yabancıların rahatsız etmelerinden uzak rüzgardan da korunaklı, her türlü refah ve rahatı yerinde olan kuşcağızlardan Bazende'nin bir gün hatırına seyahat arzusu gelmiş. Seyahat fikrini kafasına koyan Bazende, Nevazende'ye açılmış; ''Ey benim dert ortağım, yuvamızda ne zamana kadar mahpus kalacağız? Biraz da dünyada gezip tozmak, seyahat etmek istiyorum. Bakalım diğer alemlerde neler var? Kemal ve fazilet denen şeyler, bilhassa seyahatle, tuhaf ve acaip şeyleri görüp ibret almakla vuku bulur.''

Bazende'nin emel ve arzusunu bu şekilde dile getirmesi Nevazende'nin hem hayretine hem de üzüntüsüne sebep olmuş. Nevazende'yi şu şekilde cevaplamış; ''Ey sevgili dostum, anladım ki sen henüz seferin meşakkatini düşünmüyorsun. Seyahat denilen şey, tahammül edilemeyecek zahmet ve meşakkatlerle doludur.''

Bazende karşılık vermiş; '' Seyahatin zahmetlerini, zorluklarını hesaba katmıyor değilim. Bununla beraber dünyayı görmekle kazanacağım fazilet nimetlerini bu zahmetlere değer buluyorum. Cefa çekmeyince sefa sürülmez.''

Nevazende; ''İnsanın ahbab ve akrabası birarada olunca, alemi görmek için seyahate katlanmak hoş olabilir. Fakat dost ve akrabalardan ayrı, kendi köşesindeki rahat ve huzurdan mahrum kalarak, çeşitli zorluklarla dolu gurbet ellerde sürünmenin zevki olmaz. Gel dostum, yuvamızdaki rahata kanaat edelim. Ömrümüzün sonuna kadar burda yaşayalım. Gel, şu gurbet hevesinden vazgeç!''

Nevazende'nin nasihatleri, Bazende'yi bir türlü ikna etmemiş, seyahatten doğacak neticeleri elde etmekten, seyahatin zorluklarının kendisini alıkoyamayacağını söylemekten geri durmamış.

Nevazende, artık diyecek birşey bulamamış.Böylece iki dost, sarmaş dolaş vedalaşmışlar. Bazende, yükseklere kanat açıp ufukta yavaş yavaş kaybolmuş.

Nice dağlar, tepeler aşmış, nice ovalardan, vadilerden süzülerek uçmuş. Uzun süre kanat çırpıp durmuş. Kolu kanadı çok yorulmuş ama etrafı seyretmekten aldığı lezzet, takatsizliğini henüz hissettirmiyormuş. Bir müddet daha uçtuktan sonra ulu bir dağın zirvesine ulaşmış. Cennet gibi olan bu zümrüt yerde biraz dinlenmek istemiş.

Bir düre sonra hava sertleşmeye başlamış, ağaçları köklerinden sökecek kuvvette, şimşeklerin çaktığı şiddetli bir yağmur izlemiş onu. Ardından fırtına patlak verince Nazende korunaklı bir yer aramış, aramış ama bulamamış. Kah bir ağaç dalına, kah büyücek bir yaprağa konmuş. Ordan oraya sürüklenmiş. En nihayetinde çok yorgun düşmüş, halsiz ve mecalsiz kalmış.

Bir ara sıcak yuvası, vefalı dostu aklına gelmiş. Gurbette olması ilk defa koymuş ona. Kendi diyarında bu kadar şiddetli bir fırtına olmazmış. Olsa bile yuvaları varmış. Gurbetin hüznü ile sarıp sarmalanmış bir vaziyette hasretle yuvasını düşünmeye başlamış.

Ertesi gün hava açmış. Bazende, tekrar uçmaya koyulmuş. Bir de ne görsün; kocaman bir şahin. Kendisine doğru süzülerek hücuma geçtiğini farkedince damarlarındaki kan, buz gibi olmuş. Gözleri kararmış, başı dönmeye, kulakları uğuldamaya başlamış. Uçmak için kanatlarında da mecal bulamamış. Ve şahinin pençesine düşeceğini anlamış o anda.

Derken kocaman bir tavşancıl peyda olmuş. Gerçi o da biçare güvercini gözüne kestirmişse de iki yırtıcı kuşun aralarına korkunç bir rekabet hırsı düşmüş. Avın, kimin kısmetine düşeceği belli değil. İki yırtıcı kuş arasında amansız bir dövüş başlayadursun, bizimkine kaçış için iyi bir fırsat doğmuş. Hemen aklını başına alıp ortalık sakinleşene kadar kendisini bir ağaç kovuğuna güç bela atabilmiş. Saklandığı bu kuytu yerde geceyi sabaha kadar, minik kalbi heyecandan çarparak geçirmiş.

Sabah olup da güneş ışığını dünyaya saçmaya başlar başlamaz yine yabancı diyarlara doğru kanat açmış. bir süre uçmuş uçmuş, ta ki yemyeşil bir çimenliğe ulaşana dek. Kendisi gibi bir güvercinin yemleri yediğini görünce karnının acıktığı aklına gelivermiş. Daneleri yerken şak diye kurulmuş bir tuzağa yakalanmasın mı! Yerdeki yemlerin mahsus atıldığını, bunun bir tuzak olduğunu, güvercinin de başkaları da gelsin diye oraya konulmuş olduğunu sonradan anlamış. O anda Bazende'nin gözünde cihan, zindan kesilmiş. Can havliyle bütün kuvvetini bacaklarına ve kanatlarına vererek çırpınmaya başlamış. Meğer takıldığı tuzağın ipi iyice eskimiş ve yıpranmış olduğundan birkaç çırpınışta kopuvermiş. Böylece hürriyetine tekrar kavuşmuş.

Uça uça bir köye vasıl olmuş. Köy kenarında gördüğü ekin tarlasına, yiyecek birşeyler bulmak ümidiyle pike yaparken köylünün pusuya yatıp kendisine doğru bir ok fırlattığını son anda fark etmiş. Kaçacak zaman kalmadığından yan tarafından vurulmuş. Yaralanmasıyla beraber gözlerinden ateşler fışkıran Bazende, can havliyle kendini köylüden uzak bir yere doğru atmaya çalışmış, uçabildiği kadar oradan uzaklaşmış, derken bir kuyunun dibine düşüvermiş.

Bazende, o geceyi karanlık bir kuyuda geçirmek zorunda kalmış. Yarası ölümcül bir yara değilmiş. Ertesi gün açlık, yorgunluk, halsizlik ve halihazırda yarasının da acısıyla kendini zorlamış kuyudan çıkmak için. Herşeye rağmen kararlıymış. Yarası, evine doğru gitmesini gerektiriyormuş, son bir gayret sarfederek yuvasına doğru uçmaya karar vermiş. Bir hayli uçmuş, uçmuş ve özlediği yuvasına, eşine kavuşmuş.

Nevazende, Bazende'nin geldiğini görünce bir ok gibi yerinden fırlayıp karşılamış onu. Sarmaş-dolaş olmuşlar. Bazende'nin ne kadar zayıflamış olduğunu gören Nevazende, ona sevgiyle, ilgiyle hizmet etmiş.

Biraz kendine gelip dinlenince, karnını da doyurunca Bazende, başından geçenleri bir bir anlatmış Nevazende'ye. Gördüğü uçsuz bucaksız yerleri, yemyeşil çimenleri, tırmandığı o ulu dağı, yakalandığı fırtınayı, kendisine doğru pike yapan şahini, yardıma gelmiş gibi hayatını kurtaran tavşancılı, onu vuran köylüyü, düştüğü kuyuyu, güvercini, kaçışını, dönüşünü bir bir anlatmış.

''Pişman mısın gittiğine, korktun mu'' diye soran Nevazende'ye '' evet, korktuğum hatta ödümün patladığı anlar oldu ama pişman değilim. '' diye cevap vermiş. ''Yaşadığım şeylerden öğrendim, gitmeseydim nasıl öğrenecektim. Artık ben eski Bazende değilim. Erginleştiğimi hissediyorum'' demiş. Ve Nevazende'ye daha sıkı sarılmış. Uzun uzun sarılmış. Ne kadar şanslı olduğunu düşünerek..'*
 
 
*Bazende ve Nevazende masalı, 'İki Güvercin' adıyla Hintli filozof Beydeba'nın 'Kelile ve Dimne' eserinden alınmıştır. Amaç, bilgiyi paylaşmaktır. 
 
 

 

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..