Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Kasım '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Bedenimizle zihnimizin mutluluk dansı

Bedenimizle zihnimizin mutluluk dansı
 

Mutluluğun resmi


3 / Ekim /2008

BEDENİMİZLE ZİHNİMİZİN MUTLULUK DANSI

Kendimizi bedenimize en yakın hissettiğimiz bir dönemi, toplumsal paylaşımlı olarak yaşadığımız bir aydır ramazan ayı. Oruç tutmasak bile, yakınımızda tutanların, bedenleriyle nasıl farklı bir iletişim kurduklarına şahit oluruz. Çünkü bu zamanlarda, bedenlerin sesine daha özenle kulak verilir.

Bedenlerimiz, zihinlerden midelere kurulan o pratik köprülerden geçmeyen; en sevilen, en çok emek verilip, lezzeti özlenen yiyeceklerin hazırlandığı sofralarda ödüllendirilir. Sonra zaman geçer, bedenimizle irtibatımız eskisi gibi sıradanlaşır, dünya hali yüzünden. Normal zamanlarda bedenimizi hissetmeyiz bile. Başımız ağrıdığında başımızı, bacağımız ağrıdığında bacağımızın farkına varırız.

O, bize doğanın en güzel armağanı..Varoluş gizeminin gözle görünür yanı bedenimiz. Yirminci yüzyılın manevi öğretmenlerinden OSHO şöyle der: Bedeninde okyanusun suları var, bedeninde yıldızların ve güneşin ateşi var, bedeninde hava var, bedenin topraktan yoğrulmuş…Toprağa bak ve sonra kendine bak; Bu nasıl bir değişimdir!… Bundan büyük mucize olur mu?

Bedenini sev, onu onurlandır! Çünkü O, zihnimizin en güçlü destekçisi. Öfkeleniriz, beden bizi destekler. Seviniriz, beden bizi destekler. Aşık oluruz, beden bizi destekler. Bedenin bütününü oluşturan milyarlarca hücrenin her biri, kendi hücre şuuruna sahip ve kendine düşen görevinden bir an bile şaşmadan çalışır durur. Öyleyse neden hasta oluyoruz?

Bedenimizle zihnimizi uyumlamayı bilemediğimiz için bedenin sinyallerine kulak asmıyoruz da ondan. Zihin ne derse o olur çoğu kez. Bize bedenimizi terbiye etmemiz öğretilir. Fazla şımartmayacaksın denir. Oysa zihin, beden kadar akıllı değildir. Tanrısal yanımız bedenimizde saklıdır. Onu fark etmeyiz ne yazık ki.

Doğduğumuz günden bugüne duygusal beynimize sürekli komutlar gelir. “Çok gülme bak, sonunda ağlarsın”, “Çok sevinme bak, arkasından kötü bir olay olur” “Öyle deli gibi koşup durma bak, şimdi düşeceksin”…vb. ailemizden birileri yaparlar bu uyarıları.

Öyle güçlü bir koruma güdüsüyle yaparlar ki bunu, sonuç da aynen öyle olur çoğu kez. Kuantum alanı dediğimiz atom altı dünya, bizim niyetlerimize göre çalışır. Yani bizi en çok seven büyüklerimiz, yoğun endişeleriyle, bizim için inandıklarını yaratırlar. Bizde bunun böyle olduğuna şahitlik ederiz.

Çocukluk çağlarımızda zihin matriksimiz, işte böyle oluşmaya başlar. Önce aileden, sonra çevresel tüm etkileşimlerden geçerek.. Zihnin genel yapısıdır zihin matriksi.:Dikey(Tanrıyı ve Dünyayı algılama biçimi) ve yatay ( insanları ve olayları algılama biçimi) temel düşünce kalıplarının ve duygusal kayıtların birleştirilmiş halidir.

Çocukken, duygusal beynimiz bir şeyin daha farkına varır : Eğer mutsuzsan çevrendeki herkes sana sempati duyuyor ve ilgileniyor. İlgi bir enerjidir ve egoyu besler. Sonuçta mutsuz olduğun için insanların sevgisini kazanıyorsun… Öyleyse mutsuz göründüğünde, hep bir şey kazanılır.

Çocukken çok mutlu ve neşeliysen özel olarak seninle kimse ilgilenmiyor. Özellikle çevrende mutsuz başka çocuklar varsa. Kendini yalnız hissediyorsun. Öyleyse mutlu göründüğünde, hep bir şey kaybedersin…

Sonra yetişkin bir insan olduğumuzda, zihnimiz bu öğrenilmiş bilgileri hiç kaybetmez ve biz bedenimizden kopuk olduğumuz için mutsuz olmak ya da mutlu olduğunu göz önüne sermemek hayatın gereğiymiş gibi yaşamaya başlarız. Bedenimiz bizi uyarmak ister. Ama onu duymayız bile.

Çok mutlu olduğumuz anların arkasından hastalanıveririz belki de. Mutluluğun bir bedeli olması gerektiğine inandığımızın hiç farkına varmadan…

Neşe içinde, coşkuyla yaşayan insanlarda bir gariplik olduğunu düşünmez miyiz? Sanki dünya öyle kolayca mutlu olunacak bir yer mi? Daha bir şey görmemiş. Benim yaşadıklarımı yaşasın da, o zaman görelim bakalım…

Ama artık yeni bir çağ bilinci oluşuyor ve diyor ki: Bu dünyaya sadece mutlu olmak için geldin; doğal halin budur. Çünkü mutlu olmak, kendini sevmekle başlayan ve çevredeki tüm insanlara yansıyan koşulsuz sevgiyi öğrenmek demektir…

Yeni Çağ bilincinin eğitim sistemi, almak isteyen herkese şimdi, burada yaşamayı öğretiyor. Cenneti beklerken, hayatı vasat bir memnunluk duygusuyla yaşayıp gitmekten hemen vazgeçmeyi öğretiyor. Bırak diyor, ölüm geldiğinde seni dans ederken bulsun! Huzur içinde bedenini onurlandırırken bulsun!

İşte bu bilinç, bedenimizle anlaşabilmenin gizli lisanını öğrenmek demektir. İşte O zaman, bedenimizle zihnimiz mutluluk dansı yaparlar ömür boyu, bizim için…

Esin ÇAKIROĞLU

Endüstri Müh.

Kuantum Yaşam Koçu

Evrensel Uyum

Kuantum Yaşam Koçluğu Merkezi


Meltem mah. Arpet sitesi, H blok

No: 7/ 32 ANTALYA


Home-ofis : 0 242 237 90 05

Cep : 0 533 427 77 60

www.antalyakuantum.com Çok yakında yeniden yayında

 
Toplam blog
: 3
: 1335
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Antalya doğumluyum ve Antalya 'da yaşamaktayım. Dokuz Eylül üniversitesi mezunu endüstri mühendisiyi..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara