Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bekleyiş ve Kavuşma

Bekleyiş ve Kavuşma
 

Telaşlıydı kadın."Allahım nasıl duracak bu kalp çarpıntısı?" Bir şeyler mi içseydi acaba?Sakinleşirdi belki.
Zaman geçmek bilmiyordu."Hah kitap okuyayım biraz." diye düşündü. Ayanadaki Narkisos.Güzel bir kitap.Lanet olsun ne güzeli.Güzel olmasına çok güzel de bu ruh hali ile nasıl okunacak ki.Gözler ve yüzlerden bahsediyor.Gözler.Ya rabbim!!O gözleri ne kadar çok özlemişti oysaki.

Haklıydı adam tüm söylemlerinde.Salaktı kadın.Su katılmamış bir salak oluyordu hele adamın karşısında. Ne yapacaktı ki adam kadını? Adam dolu dopdoluydu. Hayatla dolu. Hayata karşı isyanla dolu. Anlaşılamamakla dolu. Ah bir bilse. Kadının anlayabildiğini bir bilse. Anlayabildiğini ama korkak olduğunu bir bilse. Kadının adamın beynine , aklına ve cesaretine hayranlığını bir bilse. O dağları aşan derelerle yarışan kadının sadece ve sadece adamın karşısında salaklaştığını bir bilse.

"Gelmeyecek biliyorum." diye düşündü kadın. Sobayı kapattı. Boşuna yanıyordu soba. Kadının sıcağa ihtiyacı yoktu. Alışkın değidli kadın sıcağa. Yalnızlığın soğukluğu paklardı kadını sadece. Adam için yanıyordu soba.Canımcığı üşümesin diye. Öyle özlemişti ki .Onursuzmuydu kadın? Gurursuzmuydu? Her şeye rağmen öyle özlemişti ki. 5 ay mı 6 ay mı olmuştu. Çok uzun değil miydi ya? "Hiç O'nun olabildim mi acaba? Bunca kininin, bunca isyanının,bunca nefretinin ve bunca haksızlıklara maruz kalışlarının arasında birazcık yerim olabildi mi?" diye düşüdü.

Gelmeyecekti biliyordu. Yatıp uyusamıydı. Uyursa zaman geçerdi belki. Niye dinmiyordu yüreğindeki heyecan."Gelmeyecek işte! Yatıp uyusana kızım. Geçer belki o zaman." Kaç zaman beklemişti böyle ve kaç zaman gelmemişti beklenen. Gelmemesi değil gelmesi olurdu sürpriz olan.

Cama vuruldu. Galiba anahtarla. O kadar heyecenlendi ki "Kendine gel be kızım.Bir kerecik sarılamadan, bir kerecik gözlerinin taa içine bakamadan öleceksin heyecandan."diye düşündü. İşte karşısındaydı ve işte sarılıyordu doyasıya adamına, elleri kenetlenmişti ilk önce ve en uzun süre de elleri kenetli kaldı taa ki ayrılık vakti çatıncaya dek. Salaktı evet. Kafasının içinde bir et vardı evet. Beyin diye vermişti Allah ama kullanamıyordu haklıydı adam. O varken kullanılamaz olyordu beyin denilen o et parçası. "Off" konumuna geçiyordu.

Rahatlamış gördü erkeğini. Özgüveni artmış gördü. Daha bir aşık olunası hale gelmişti adam. Ne acı Dünya'daki üçmilyar Türkiye'deki sekiz milyon kadıdan herhangibirisiydi erkek için. Ya da yine o koca poposuyla dinlemişti erkeği ve öyle algılamıştı kadın. Olsun ne derse desin. Yanındaydı. Dokunuyordu şu anda ve gözlerinin taa içine bakıyordu. Özlemişti. Çok özlemişti.

Ölürken birilerini de peşinden götürmekten söz ediyordu yazdıklarının birinde adam. Ahh bir bilse kadın dünden razıydı adamla gitmeye. Götürmez ki. Götürmedi ki. Kendisi gitti. Kadın da baktı arkasından. Kuyruğunu kesmedi tıpkı bir kertenkele gibi. Yüreğini söktü kadın. Yüreğini söktü ve sahibine verdi. Bunu anlatamazdı ki kolay kolay adama. Adamı anlayabilmek nasıl kadının işine gelmiyorsa,kadını anlamak da adamın işine gelmiyordu ki.

Gözyaşı dökmesini biliyordu adam ve başka bazı şeyler için göz yaşı dökerken adam, kadın da hala nasıl gözlerinin akmadığına şaşıyordu adam için döktüğü gözyaşlarından."Allahım kör olmak istiyorum.Ve hatta ölmek istiyorum.Dayanamıyorum ben buna.Yanımdayken doyamamaya, giderken arkasından bakmaya dayanamıyorum. Ve bunun kaçınılmaz olacağını bilerek bunu yaşamaya dayanamıyorum." diye düşünüyordu kadın.

Face book ta karşılaştığı bay arkadaşlarından biri kadın için " Ben sana hep gıptayla baktım.Çünkü sen kendine tek başına yetebilen,her zorluğun altından kalkabilen,belli bir kariyeri,kültürü ve bilgi birikimi olan,beni ve benim gibi pek çok erkeği cebinden çıkarabilecek olağanüstü bir kadınsın." yazmıştı. Bir kadın için ne gurur okşayıcı sözlerdi bunlar. Birileri bu söylemdeyken en değerlin için sürekli salak olmak.

Aşk'tan ölmek, tasavvufi edebiyatta da sık,sık tekrarlanan bir tema olarak öznenin dönüşümünü simgeler. Sevgilinin bakış oku ,yay kaşları ile fırlatılır. Sevgilinin oku ile yaralanan aşık yemeden içmeden kesilir ve sonunda bu iyileşmeyen yara ölüme sebep olur.Aşık nice acıların ardından tümüyle aşka dönüşür ve böylece aşık ile maşuğun bir olduğu maşukun aşık aracılığı ile konuşabildiği "ben"&"aşk" mertebesi oluşur.(Aynadaki narkisos:Ergun KOCABIYIK)

 
Toplam blog
: 167
: 1867
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

01/06/1967 Rize/fındıklı doğumlu olmama rağmen doğum yerimi hiç görmedim. Türkiye'nin hemen her ilin..