- Kategori
- Spor
Beleştepe'nin Tridine ilk biz bandık

Japonya depreminde ve tsunami felaketinde hayatlarını yitirenlere, yazı boyunca kelimelerimi saygı duruşunda bulundurarak başlayayım tridine bandığımız derbiyi anlatmaya. 8, 9’luk depremde ebediyete göç edenlere Tanrı’dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, bu felaketten yara alarak canlarını kurtaranlara da geçmiş olsun dileklerimi ilettikten sonra bir ‘U’ dönüşü kıvamında cümleye manevra yaptırdıktan sonra Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’ya doğru uzanalım bakalım.
Bu maç, heyecanından zerre bir şey kaybetmese de, rakibin içinde bulunduğu tatsız durumundan dolayı kâğıt üzerinde diğer Galatasaray derbilerinden biraz farklıydı. Bizim için şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerlemek adına mutlak kazanılması gereken bu derbi, rakibin ise sezona dair taraftarından dileyeceği özür maçıydı. Yurdum spikerlerinin adını bir solukta söylemekte zorlandıkları Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’daki ilk Galatasaray-Fenerbahçe maçı oluşu, yayıncı kuruluşun ilk 3D’li çekimine bu maçla beraber start verişi heyecanın rengine takla attırmıştı.
Niang ve Semih’in gollerine sevincimle yayıncı kuruluş kamerasına yakayı ele verdiğim mabedimizdeki 2-0’lık Konyaspor maçında, tribünlerdeki teknolojik ateş böceklerine reva görülen tribünün kırılmaz camla kaplanarak fanusa dönüştürülmesi, mimarisine hayran kaldığım adı uzun bu stadın sırtındaki kamburuydu bence. Haftalarca tıkır tıkır futbol oynayıp, 9 maç üst üste kazanan takımımızın kötü oynayacağı bu maça denk gelmiş olsa da, ilk tehlikeyi Gökhan Gönül topu üstten dışarı atarak yaratmış oldu. 14’üncü dakikada Andre Santos’un ikramında eski takım arkadaşı Kazım’ın attığı gol, Guinnes yetkililerine desibel rekorunu nasıl tescillettiyse, 75’te Semih ve 87’de Alex’ten gelen gollerden sonra sessizliğin desibel rekorunu da onaylatmış oldu.
Maçlarda görmeye aşina olduğumuz görüntüler arasında ilk sırayı alır; deplasmanda oynayan takımın attığı gole ev sahibi tribünlerinin sahaya attıkları yabancı maddelerle karşılık vermesi. Daha önce pet şişe, madeni para, davul tokmağı, ayakkabı, cep telefonu, taş, kırılan koltuk parçası, yumurta, çakmak v.b. şeyler atıldığını biliyoruz. Sulu derbi ise hala hafızalarımıza kazılı. Alex’in golünden sonra bir ilke daha imza atıldı yurdum insanı tarafından adı uzun statta. Skora isyan eden Galatasaray tribünleri başvurdukları bir büyüğü attılar sahaya bu kez. Kalecimiz Volkan’ın kafasını teğet geçen 70’lik Yeni Rakı şişesi yüreklerimizi ağzımıza getirdiği kadar da gülümsetti bizleri espri dağarcığımızı okşayarak. “Demek ki 3’üncü golü atsak kavun, 4’üncüyü atsak biraz beyaz peynir, yoğurt filan atarlardı bunlar.” şeklinde çoğu renktaşımla aynı espriyi yaptık dağarcık birliği yapmışçasına. Elde ettiğimiz bu galibiyetle hem lider başlattığımız haftayı lider kapatmayı garantiledik, hem de rakibi yeni evinde yenen ilk takım sıfatıyla adı uzun stadın tarihine adımızı yazdırdık. Kısacası Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’nın tridine banan ilk biz olduk.
Sarı Melekler’imizin ev sahipliğinde düzenlenen Avrupa CEV Kupası dörtlü finalinden kısaca söz ederek bitireyim yazıyı. 19-20 Mart tarihlerindeki turnuvadan şampiyon olarak çıkacağımızdan emindik hepimiz. Ama hayatta her şey bazen istenilen düzeyde olamıyor maalesef. Turnuvanın ilk gününde diğer Türk temsilcisi Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom’a şanssız bir şekilde 3-2 yenilerek Avrupa şampiyonluğu hayalimizi seneye ertelemiş olduk. Üçüncülük maçını 3-1 kazanmamız ve Vakıfbank’ında şampiyon olmasından dolayı kupanın Türkiye sınırlarında kalması bize teselli oldu açıkçası.