- Kategori
- Kitap
Belleğin yolculuğu

“..ah sevgili okurlarım var mısınız yok musunuz bilemediğim
varsanız sevgili okurlarım görüyorsunuz ya dizginleyemediğim bir beyne sahip olduğumu
biraz da bilerek isteyerek ama durdurmak için bu beyni
doktorum ilaçla boğmak istiyor onun her hücresini ama ben gene de
sınır tanımayan sorunlu bir beyne bırakmaya çalışacağım
kızgın kum üstünde sıçrayan bir çift çıplak ayak gibi
bu metni ondan gizli.”
Leyla Erbil’de Oğuz Atay gibi bilinmedik bir okura sesleniyor Kalan’da.
“Kalan” bir roman ama belirli bir kurgu içinde dialoglu, girişli, bitişli bir roman değil. Bilinç akışı yöntemiyle yazılmış, şiir gibi bir roman, roman gibi bir şiir, otobiyografik bir anlatı. Şiirselliğini imgelerle yüklü oluşuna borçlu. Çok katmanlı bir yapıya sahip. Herhangi bir tanımlamaya gerek de duymayan kendine özgü bir kitap.
Belleğin yolculuğu diye tanımlanmış, bugünkü, geçmişteki zamanın sorgulanışı ve Kierkegaard’ın eşliğinde hakikatin aranışı.
Kitabın kahramanları,
Anlatıcı yazar,
Çocuk Lahzen,
İstanbul,
Türkiye,
Kalan’da Zaman çok katmanlı, geçmiş, bugün, gelecek içiçe.
Lahzen’in çocukluğunun geçtiği zamanlar çok kültürlü, kozmopolit İstanbul’da geçiyor. Hakikat arayışı ve sorgulayışı çocukluktan başlıyor. Çocukluk hatıraları, bir film sahnesi gibi canlı. Lahzen’in aşkları, korkuları, özlemleri, yaşamı sorgulayışına İstanbul eşlik ediyor. Fener çok kültürlü yaşantısı, bayramları, yemekleri, gezmelerini yeniden hatırlıyor.
İstanbul’un kadim zamanı, unutulmuş taşlara yazılı zamanının izlerini sürüyor; Hititlerden Bizans’a, Osmanlıdan günümüze.
Türkiye’nin politik tarihindeki yaraları sorgulayan zaman; İhtilaller, yangınlar, cinayetler, sürgünler
Bugünkü zaman; akşama gelecek misafiri beklerken, bir yandan babasının ölüm yıldönümü için helva kavuran bir yandan da tüm yaşamındaki hakikati sorgulayan orta yaşlı aydın bir kadının zamanı. Tutunamayanlıktan herkes gibi sıradanlaşarak kurtulan bir kadın. Tutunmak için neye tutunduğunu sorgulayan, hakikatini bulmaya çalışan bir kadın.
S?ren Kierkegaard’ın Korku ve Titreme’sinde tekrar tekrar yeniden yazdığı, Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etmesi leitmotif olarak kullanılmış. Kierkegaard’ın sorgulayarak yeniden bulmaya çalıştığı hakikatin özünün ütopik bir tema olarak tüm öykünün içerisine yedirilmiş.
Leyla Erbil zamanı sorgularken yeni bir biçim ve dil de kullanıyor. Üç virgülleri bol kullanılmış, büyük harf kullanmamış, çok az nokta kullanmış.