Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '09

 
Kategori
Öykü
 

Ben bu filmi gördüm

Ben bu filmi gördüm
 

Allah bana bu filmi bir daha göstertmesin! Çok kötü bir film!


Şimdi size gerçek bir öykü anlatacağım.

Beş, altı yıl önce başımdan geçti. İş yeri olarak da kullandığım evimin penceresinden aşağı bakıyordum. Hava çok güzeldi. Hem biraz oksijen alayım hem de mahalleyi bir kontrol edeyim düşüncesindeydim.

Karşımdaki Roman komşumun dansöz kızını üzüyordu Çöpçü Hasan'ın oğlu. Şaka yollu,

- Evladım mahallemizin kızını niye üzüyorsun? dememle, saygısız kızın reaksiyonu aynı anda oldu.

- Sana neee?

- Kız geri zeka ben seni kolluyorum, sen bana kızıyorsun? 15 yaşında vücudun gelişmiş ama beyin gelişmemiş, dedim.

Bu başladı ileri geri konuşmaya, bana küfretmeye. Romanları tanıyanlar bilir, iyi küfrederler. Elimde küçük bir şaşal suyu şişesi vardı. Cam değil tabii. Attım kafasına, suyuyla beraber.

Of anamlar of! Sen misin bunu yapan! Anası geldi, ninesi geldi! Başladılar koro halinde bana küfretmeye, hakaret etmeye. Hakaret kesilmiyor. Annesine izah edeceğim dinlemiyor. Ninesi zaten çirkin suratlı, yürürken poposu neredeyse yere değecek, biçimsiz bir kadın.

Nedense kompleksli kadınlar daha hırçın oluyorlar. Mahallemizde Roman çok. Herkes pencereden bakıyor ama bir tanesi bile,

- Ayıp ya, koca adama ne küfrediyorsunuz üç kadın birden, demiyorlar.

Bu komşular var ya, hemen her gün birisi kapımı çalar, ya çocuğunun resmini çektirir ya çivi isterler ya merdiven ya da herhangi bir şey. Sanki ben hırdavatçı veya bakkal dükkanıyım. Beni seviyorlar zannederdim. Komşu olarak iyi davranırdım.

Ama bu olayda gördüm ki beni müdafaa eden kimse yok. Hatta yan komşum,

- Mustafa Bey, siz girin içeri, kapatın pencerenizi! dedi.

Söz dinledim, söyleneni yaptım. Ama küfürlerin arkası kesilmiyor. Benim içeri girmemi isteyen kadın dahil kimse bu çirkef komşuya,

- Sussana be Allah'ın kadını! Bak adam içeri girdi. Yeter artık, demiyor.

Yarım saat kadar attılar tuttular aile boyu. Sineye çektim, bulaşmadım. Komşularıma olan sevgim, saygım kalmadı.

*****

Ertesi sabah bakkala gideceğim, kapıyı açar açmaz, babaları üzerime kocaman bir odunla saldırdı. Bereket atik davrandım ve elindeki odunu kaptım.

- Vurayım mı kafana? diye sorduktan sonra odunu attım. Tam evime girmek üzereyken bir yerlerinden kocaman bir ekmek bıçağı çıkardı, bana salladı ama reaksiyon gösterdim isabet ettiremedi.

Mücadeleye devam etsem, elimde odun, belimde bıçak yok. Ya yaralanacağım ya da elindeki bıçağı kapıp ben onu yaralayacağım sinirden. Hemen içeri girdim ve polis karakolunu aradım telefonla.

Neticede polis geldi, karakola gittik kendisinden şikayetçi oldum. Orada bana iftira attı. Ben kızına asılmışım. Kız 15 yaşında ben o zaman 58 yaşındaydım. H. Üzmez miyim ben? Üzmem!

Komiser güldü. Daha sonra poposu yere değecek kadar alçakta olan annesine de asıldığımı söyler söylemez komiserden yumruk yedi.

- Ulan yalancı. Adam yakışıklı. Yanında çalışan kıza baksana, artiz gibi. Senin ananı ne yapsın? Niye iftira atıyorsun? dedi.

Grafikerim Zübeyde de işe gelirken olaya şahit olup karakola gelmişti, gerçekten çok güzel kızdı.

Bu Roman komşu baktı yalanla dolanla işi kurtaramayacak, şikayetimi geri almayacağım, başladı yalvarmaya. Ellerime sarılıyor öpmek için. Çektikçe yakalamak ve öpmek için uğraşıyor.

- Ben ettim sen etme abi, çoluğum, çocuğum var. Sen büyüksün! Affet beni!

Neyse affetmedim ama şikayetimi geri aldım.

Ben olay bitti diye evimde rahat rahat istirahat ediyorum akşamleyin. Benim kapının önünde bağrışmalar, çağrışmalar, küfürler. Pencereden baktım, ana baba günü.

- İn aşağı namussuz, ırz düşmanı, koca kadına asılmaya utanmadın mı?

diye bağırıyorlar. Küfürün bini bir para!

Canımın içi komşularım seyrediyorlar. Ne yapacağımı şaşırdım. Artık uçan kuşta cep telefonu var ya! Tüm tanıdıklarına telefon edip çağırmış benim kapının önüne. Çoğunluğu kadın ve çocuk. Yaygara ganimet.

Allah'ım ya Rabbim, mahalleye rezil olacağım diye düşünecektim ama, onlar zaten rezil olmasalar bu durum olmaz diye teselli ettim kendimi. Bir Allah'ın komşusu çıkıp da onları ayıplamadı.

Yine polise telefon ettim de gelip dağıttılar.

Beni rezil eden o rezil adam şimdi beni görünce iki büklüm olup ellerime sarılır, hal hatır sorar.

********

Bazı filmler vardır, seyretmeye doyum olmaz. Birkaç kere bile seyrederiz. Ama bazı filmler vardır hep benzer kopyaları sürülür piyasaya. Görmedik diye gittiğimiz filmi daha önce de gördüğümüzü anlarız. Oyuncular değişiktir, senaryo çok benzer. Birbirine benzer konular. Böyle Türk filmleri çok. Bu filmlerde saldırıya uğrayan başrol oyuncusu hiç değişmez.

Bu arada seyrettiğim son filmin acıklı sahnelerinde ağlayıp üzülmemem için mail ve telefon yoluyla destek veren, teselli eden gerçek dostlara teşekkür ediyorum. Gerçek olmayanları da görmeme yardımcı oldu bu film. Beni üzdü ama sanal dostlukların hepsinin de pek sağlıklı olmadığını gösterdi.

Hastalığımda sağlık temennilerinde bulunan, hastanede ziyaret edenlerin çoğu bana "Ne oluyor?" diye sormadan ya yargısız infaza gittiler ya da sessiz ve derinden!

Canları sağ olsun! Öğrenmenin yaşı da yoktur kurusu da!

Dosta düşmana selamlar.

Mustafa Mumcu 01 Mayıs 2009 / 22:42

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..