- Kategori
- Deneme
Ben çok mu şanslıydım

Bakışında ki acıyı ört çocuk. Unutma! "seni öldürmeyen acı güçlü yapar"
Bazen ne kadar unutmak isteseniz de, hayatınızda derin izler açan yaralar, kabuk bağlamasına rağmen bir şekilde yeniden kanamaya başlar. Tıpkı bu gece benim yaşadıklarım gibi. Çok basit bir tesadüfle...
Saat gece yarısını geçmişti, Facebook’a girdim (oyun için). Ana sayfada bir yorum ve paylaşım dikkatimi çekti "Sadece Çocuktu" Şöyle bir göz atayım dedim, sevgili arkadaşım dağ çiçeğinin bir yazısıydı altındaki linke tıkladım, radyo sitesine asılmış bir şiiri ve altında ki açıklamayı okudum. O anda kan beynime sıçradı. Bir müddet yazıya baka kaldım, yorum yazıp yazmama konusunda tereddüt ettim. Çünkü bu konu benimde yaramı deşmişti. Sonra yanlış bir şey yazmak endişesi ile yorum yazmaktan vaz geçtim. Hemen siteden çıkıp yatmak istedim. Okuduklarımın gerçek olmasını istemiyordum ama gerçekti. Yattım fakat uykum kaçmıştı huzursuz olmuştum uyuyamıyordum, yeniden kalkıp bunları sizlerle paylaşmak istedim ve yazmaya başladım.
Bundan tam 30 yıl önceydi, henüz 13 yaşındaydım, ailemle birlikte, babamın çalıştığı çiftlikte, yaşamaya yeni başlamıştık. Yıl 1982 Ekim 23 taşındığımız tarih. Orta okuldan alınmıştım, henüz 2 sınıftaydım. O yılın ramazan bayramı arifesinden bir gün önceydi. Hayvanlarımız olduğu için bayram tatiline birlikte gidemiyorduk 2 guruba ayrılmıştık, annem, abim önden gittiler ben ve erkek kardeşim onlar geldikten sonra gidecektik. Annemleri şehre bırakıp çiftliğe geri döndük. Babam sürekli alkol alan birisiydi, gelirken her zamanki gibi yine içecek bir şeyler almıştı. Ama bu sefer kardeşim ve bana da içmemiz için baskı yapıyordu, çok sarhoştu, içiyormuş gibi yapıp, çaktırmadan döküyorduk bardaklarımızdaki şarabı. Saat epey ilerledikten sonra ben ve kardeşim yattık, babam hala oturuyordu. Gece yarısı uykumun arasında boğulmak üzereyken uyandım, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Biri yatağıma girmiş ve sımsıkı sarmıştı, o kadar dehşetle öpüyordu ki, nefes almakta zorlandığım için, boğulma tehlikesi geçiriyordum. Önce bunun bir rüya olup olmadığından emin olmak istedim. Şöyle bir itme hareketi yaparak üzerimdeki kişiyi silkeledim, oda karanlıktı, gaz lambası sönmüş olmalıydı. Hemen yataktan fırladım ve gaz lambasını açtım. Emin olmak için yatağa dönüp baktım. Evet! yanılmıyordum bu bir rüya değildi yatağımda yatan kişi babamdı. Şok olmuştum, ne yapacağımı bilemedim, o an ayağa kalkıp "ne olacak şimdi eyvah" dediğini hatırlıyorum. Sonra kalkıp mutfağa gitti ve masaya yeniden oturdu. O arada ben kardeşimi uyandırdım, elinden tutup dış kapıya yöneldim. Dışarı çıktık, abla ne oluyor diye sorduğunda gidiyoruz diyebildim sadece. Fakat daha sonra kapının önünde öylece kalakaldık. Gece yarısı saat:03’ü geçiyordu, Çiftlikte elektrik yoktu ve 14 km kara yolu vardı, ormanlıkların ve derelerin içinden geçmemiz gerekecekti, sonrada 15 km asfalt yol, yani şehre ulaşmak için tam olarak 30 km yolumuz vardı, Ve şehirden köye 45 km daha gitmemiz gerekecekti. Bir şekilde gitmeliydik ama nasıl? Köye gittiğimde anneme ne cevap verecektim? Bana kim inanacaktı? Ya babam sarhoşlukla yaptıysa? Ne olacaktı. An bile denilemeyecek kadar kısa bir süre içinde, tüm bunlar aklımdan geldi geçti. Karanlıkta, savunmasız iki çocuk olduğumuzu varsayarsak, hangisi daha tehlikeli diye düşünerek, eve geri dönmeyi ve sabahı beklemeyi tercih ettim. O sabah ve ondan sonraki 2 gün boyunca hiç uyumadım. Babam ertesi gün normal davranmaya başlamıştı hiç bir şey hatırlamıyordu. İşte benim olayım böyle başladı ama böyle bitmedi. Yıllarca bu işkence devam etti. Ben emin olana kadar 1,5 yıl annemin haberi olmadı, kardeşim artık dayanamıyordu ve abime açıkladı abimde anneme tabi, ama değişen bir şey olmadı. Tek yaptıkları şey beni babamla yalnız bırakmamaya özen göstermekti. Akıllarınca bu şekilde beni koruyorlardı. Artık babamın tacizleri aşikar olmaya başlamıştı ve herkesi susturmak için şiddet uyguluyordu. Tam 4 yıl katlandım bunlara, yaşım küçük olduğu için hiç bir şey yapamıyordum, tabii kanunlarda yetersizdi. Sülaleye haber verdik ama korkularından kimse gıkını çıkaramadı. Cesur bir çocuktum ve ölümle burun buruna kalmama rağmen kendimi korudum. Rabbime şükürler olsun. Dört yıl sonra evi ve yaşadığım şehri terk ettim ailemi de alarak. Bu çile sona erdi ama yaşadıklarım hayatımı değiştirdi ve onarılmaz yaralar açtı. Ben yıllarca mücadele verip kendimi ve ailemi korumayı başarmıştım, Allah’ın izni ve bana vermiş olduğu güç sayesinde. Ya tecavüze uğrayan savunmasız çocuklar? Kendilerini koruyamayacak kadar küçük aciz ve zavallı olan masumlar? Bu nasıl bir hastalıktır anlamıyorum. Kaldı ki tecavüz bir suç hele ki bir çocuğa hele ki bu öz çocuğunsa. İnsanın kanı donuyor. Ben tacizin yaralarını saramamışken bu masum yavrular bu tecavüz yarasıyla nasıl yaşayacaklar? Şimdi kendime soruyorum. Ben çok mu şanslıydım?
Dağ çiçeğinin şiiri ve açıklaması
Sadece Çocuktu
Babam canım babacığım benim
Ne oldu baba neden öyle bakıyorsun
Okşayan ellerin neden iğrenç geliyor
Dur dur babam yapma neden soyuyorsun beni
Yapma babam korkuyorum bırak beni
Bu oyun nasıl bir oyun ben hiç sevmedim
İçimi parçalayan bu korkuyu da sevmedim
Okuduğum kırmızı başlıklı kız masalındaki
O korkunç kurt gibi bakıyorsun sanki
Beni yemek isteyen bir canavar gibisin
Bırak beni babam seni kızdıracak ne yaptım
Söz, söz yapmayacağım bir daha acı bana
Hiç mi sevmiyorsun beni baba yada bu nasıl baba sevgisi ?
Boğuluyorum içimde bir çığlık var çıldırtan
Ama sesim çıkmıyor kimse duymuyor mu feryatlarımı
Dilsiz sağır olmak böylemi acaba
Dipsiz kapkaranlık bir kuyuya düşüyorum ellerimden tutan yok mu
Güneş nereye kayboldu her yer neden karanlık
Annem anneciğim neredesin neden beni bıraktın
Tüm anneler ,babalar sizin gibimi acaba
Ya da ben, ben çok mu kötü bir çocuğum
Suçum neydi bilemiyorum ,yaşadıklarımı anlayamıyorum
İçi boş ağlayan bir oyuncak bebeğim şimdi
Belki de kabus dedikleri budur büyüklerin
Leş kokulu iğrenç bir bataklıkta canavarla
Boğuştuğum korkunç bir rüyaydı gördüğüm
Buz gibi akan sular temizler beni uyanırım
Titriyorum ve gözyaşlarımı da durduramıyorum
Ama geçer değil mi sadece bir kabustur
Geçmiyor içimdeki karanlık büyüyor
Rüyalarım, hayallerim tüm dünya her şey kapkaranlık
Güneşi ,aydınlığı kim söndürdü halamı cezalıyım
Ben, ben ne yapmıştım ki neydi suçum
İçimdeki çığlığı susturamıyorum
Beni bu dipsiz karanlık kuyudan çıkaracak
Sıcacık güneşin aydınlattığı
Günaydın geçti artık sadece bir kabustu diyerek uyandıracak
Hiç mi kimse yoookkk .....
DAĞÇİÇEĞİ
O korkunç anı yaşayan masum yavrucağın yerine kendimi koymaya çalışarak yazdım bu yazıyı gerçi içimdeki haykırışlar sözler ifade edemeyeceğim kadar çok.. Dün bir avukat arkadaşımdaydım ziyarette bir msj geldi çocuk şubeye gidin diye konu tecavüze uğramış bir kız çocuğuydu, avukat arkadaşın bir anda sinirleri alt üst oldu lütfen sizde gelin dedi bana ve öbür arkadaşımıza hep beraber gittik çocuk şubeye ,dışarda baya bir bekledik arkadaşımızı ifade alınıyordu sanırım ve imzalaması gerekiyordu geldiğinde yanardağ gibiydi öfkesi bununla beraber bu ayki üçüncü davam dedi , böyle bir iğrençlik olamaz diyordu üç çocuktan biri erkekti ve üçü de öz babalarının tecavüzüne uğramışlardıifadeleri alınırken de tekrardan aynı şeyleri yaşamak zorunda kalıyorlar sanki gözlerine bakamıyor insan diyordu içimiz parçalandı ama faydasızdı tabi ki bir şey yapamıyorduk sadece lanet ve öfke sözlerini haykırdık bu o çocukların yaşadığını silebilir miydi ki ve kim bilir böyle bilinmeyen ne çiçekler vardı koparılan ezilen vahşice sözün bittiği an gibi beynimiz almıyordu bu iğrençliği , yüreğimiz volkan gibi oldu mis gibi cennet kokulu saf masum çocukların hiç bir suçu günahı yoktu hayatları karanlığa mahkum edilmişti o zindanda bir daha asla çıkamayacaklardı ne yazık ki ,
insanlığımdan utanıyorum olmaz diyorum olamaz ama maalesef oluyormuş:((
(yazımı düzenleyemedim arkadaşlar kusuruma bakmayın çok kötüyüm)
dagcicegi
dil-ruba 07 Haziran 2011 / 04:45