Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Ben mi?

Ben mi?
 

...


Tam blogdaki 'mim' olayını çözmüştüm ki sevgili Tülin Hanım tarafından mimlendiğimi farkettim. Mimlenmek normal şartlarda olumsuz çağrışım yapan bir durum olsa da, blogda mimlenmek tam aksine keyifli bir hâl. En azından benim için öyle oldu.

Aslında iddialı olmayan, hatta kendini çok acemi, amatör ve hatta beceriksiz bulan biri için neden yazdığını anlatmak daha da zor.

Ben bu entellektüel faaliyetlerin en çok da okuma ve tartışma (sohbet) ayaklarına yakın hissetmiştim kendimi. Burda bulunan pek çok kişi gibi (özellikle de lise yıllarında yoğunluk kazanan) kendi çapımda pek çok denemem olmuştu. Bu yüzdendir kendimi sosyal bilimlere yakın hissetmem ve felsefe öğrenimi görmem.

Bazen, benim niteliksiz bulduklarımın çok beğenilmesi, çok beğendiklerimin ise beklediğim takdiri görmemesi, yeteri kadar olgunlaştıramadığım cesaretimi de kırmıştı üniversitedeyken. Hatta bir anımı da paylaşmak isterim bu vesileyle.

Bizde sınavlar genelde bir ya da en fazla bir kaç soru için verilen üç dört A4 kağıdının doldurulması beklenen bir yazma etkinliği oluyordu. Bu sınavlardan birinin ardından yakın arkadaşım Tamer'le kritik yapıyorduk. Ben çok mutlu ve rahattım. Çok iyi bir metin yazdığımı, sınavdan çok yüksek bir puan alacağımı, hattâ sonuçlar açıklandıktan sonra hocadan kağıdımı isteyip fotokopi çektireceğimi söyledim Tamer'e. Ben bu kadar iddialı olunca o da merak etti tabi kağıdı. On gün sonra bir telefon, arayan Tamer.

- ... sınavının notları asılmış, baktın mı?
- Hayır evdeyim ben, bakmadım. Kaç almışım?
- Hani demiştin ya yüksek bekliyorum diye.
- Evet.
- Dediğin gibi olmuş, en yüksek not sende!
- Hadi ya, ben demiştim. Kaç almışım peki?
- 30 (yüz üzerinden) (gülme sesleri arkadan).

...

Buralarla tanışmam ise yine değerli blog yazarlarımızdan seringel (Okan Ünver) sayesinde oldu. Yaptığımız sohbetlerde yazı yazdığını öğrenmiş, okumak istemiştim. O da adres gösterdi tabi. Sonra da benim de katılmam için cesaret verdi.

İyi ki de cesaretlendirmiş diyorum şimdi.

Çünkü öncelikle çok değerli kalemleri tanıma ve okuma fırsatım oldu. Her gün onlarca şey öğreniyorum burda. Çantamda artık bir defterle gezer oldum.

Sesli düşünemediğim pek çok şeyi burda anlatabiliyorum. Kendimi kesinlikle iyi hissediyorum yazdığım zamanlarda. Hele yeni bir blog girip kaydet tuşuna bastığımda çocuk gibi heyecanlanıyorum, kalbim hızla çarpıyor.

Hep iyi bir okuyucu olduğumu düşünmüşümdür ama yazmaya çabalıyor olmak okuma sorumluluğumu daha da arttırmış durumda.

Yolun çok başındayım. Yazma konusunda büyük laflar edip, esas yazın emekçisi insanlara saygısızlık yapmak istemem. Ben yazar değil, çabalayan biriyim yalnızca. Buna vesile olan, sonrasında da yorumlarıyla, mesajlarıyla destekleyen herkese teşekkür ederim. Başta Okan'a ve Tülin Hanım'a.

Doğruluğuna inandığım, hissettiğim, hatırlatmak, dikkat çekmek ya da sadece haberdar edip paylaşmak istediğim herşey için klavyenin başında olmaya devam edeceğim.

Yazılarını sabırsızlıkla bekleyip, keyifle okuduğum onlarca blog yazarı var. Çoğu da (belki de hepsi) mimlenmişler.


Neden yazdıklarını merak ettiklerim ise:

1. Dingil Kalem
2. hemera
3. haşim'ce

Sevgi ve saygılarımla...

 
Toplam blog
: 18
: 533
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

Ordu'da başlayan, Ankara'dan Antalya'ya uzanan bir yol(culuk) benimki. Rehber öğretmen, yönetici ..