Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '08

 
Kategori
Aile
 

Ben ne kadar şanslıyım!

Ben ne kadar şanslıyım!
 

www.burhaniyehaber.de/aile3.jpg


Mehmet akşam eve geldiğinde yine yemeğin çiğ köfte olduğunu gördü. Bu aralar evde ne kadar da sık çiğ köfte yapılıyordu. Neşeyle söylendi, ’’ hanım, bu çiğ köfteler çok güzel oluyor ‘’dedi. İçinden düşünmeye başladı, ‘’zaten, hepimiz ailecek bayılırız çiğ köfteye. Hele oğlum Mustafa, üç öğün üst üste olsa da yine de hiç itiraz etmeden yer çiğ köfteyi.’’ Bir yandan her zaman ki gibi hızlıca köfte yiyordu. Bir yandan da Zeynep’e sordu, ‘’nereden geliyor bu kadar et? Yoksa, yakınlarından da yardım mı istiyorsun. Veya bilmediğim bir şeyler daha mı var?’’ Tebessümle açıklayınca Zeynep, güldü. İnanılmaz bir eşi vardı. Eti adeta koklatarak az mı az koyuyormuş. Antep'te çarşıda ki dürümcülerin yaptığı gibi köfteyi patatesle yapıyormuş. Tabii bu arada kendi özel katkılarıyla da inanılmaz lezzetli olmuştu. Dayanamadım ve sarıldı. Gözlerimden süzülen gözyaşını ona hissettirmemeye çalıştı. İçinden bir şeyler koptu.’’Allah'ım ben ne kadar şanslıyım’’


Bir gece yarısı uyandı, Mehmet. Yatakta eşinin olmadığını gördü. Eşini aramak için salona gitti. Zeynep, elinde ki yorgana nakış işliyordu. Duygulanan Mehmet sordu, ’’ neden benden gizli gizli gece nakış işliyorsun?’’. Sanki kötü bir şey yapıyormuşçasına da yakalanmış bir çocuk gibi kısık bir sesle cevapladı. ‘’ Sen üzülme, üzülme sen ne olur, çok kolay günde üç-dört saatte bitiriyorum. Biraz şu kötü günlerde destek olmak istedim, sadece’’

Mehmet, duyguyla sarıldı, eşine. Bu arada da eşiyle ilgili düşünmeye başladı, sevgiyle.’’Ne kadar şanslıydım, kaç kişi bir kanatsız melekle evlenmiş olabilirdi ki? Kaç kişinin eşi her türlü sıkıntıda, parasızlıkta, başarısızlıkta kocasının bu kadar yanında olabilirdi ki? Hiç bir zaman şu eksiğim var dememişti. Geçen sene evet tam bir yıl önce camı çatlayan gözlüğünü zorla geçen hafta değiştirtebilmiştim. Şimdi sırası mıydı, dedi. Bu sıkışıklıkta. Sadece, çocukları için isterdi, onları yeni giysilerle donatabilmek, onları iyi eğitebilmek için benden habersiz yorganlara nakış işlemeye başlamıştı. ‘’ Eşinin elinden tutan Mehmet, onu artık yarın devam etmesi için ikna edip, yatağa götürdü. Yorgun olan Zeynep, eşinden hiçbir sırrı olmamasının verdiği huzurla hemen uyudu. Ama Mehmet’in bir kere uykusu kaçmıştı. Zeynep’in iyice daldığından emin olarak yatak odasından bu kez çocukların odasına geldi. Ayşenur ve Mustafa da uyuyorlardı, huzurla. Uyurken gülümsüyorlardı, adeta. Pencereden kuş cıvıltıları geliyordu, mis gibi esintilerle birlikte dayanamadı her ikisini de hafifçe öptü.
Kızı 7.sınıfta okul birincisiydi. Oğlu da 2.sınıfta sınıfın en iyilerindendi. Eziyetsiz, kaprissiz, sülalenin en fakiri olmalarına aldırmadan okulların da başarıdan başarıya koşuyorlardı. Kızı dershanede burslu okuyor ve orada da sürekli 1. oluyordu. Oğlu da bu sene başından beri seçildiği sınıf başkanlığıyla , ablasıyla birlikte ailesini onurlandırıyorlardı. Mükemmel karnelerine karşılık hediye almak için gittikleri markette ikisine de istedikleri hediyeleri almak için ısrar etmesi gerekirdi. Çünkü pahalı olurda anne, babaları üzülür diye korkarlardı. Pahalı olmadığına ikna etmek için epey zorlanırlardı. ‘’Allah’ım ben ne kadar şanslıyım, ’’ diye düşündü yine. Dünyanın en tatlı, güzel ve çalışkan çocukları onun çocuklarıydı. Ve de hassas, hiç bir zaman bizim bilgisayarımız neden eski diye sorgulamayan, onlarda varda neden bizde yok demeyen çocuklar. Böylesine çocuklara sahip olan bir insan şanslı olduğunu bilememesi olanaksızdı.

Dün, iş yerindeyken annesi, Mehmet’i aramıştı. ‘’ Oğlum, iyi misin canım oğlum. İnan ki tüm dualarım seninle, dedi.’’ . Sonra da Mehmet’in ona anneler gününde küçük bir hediye aldı diye ona kızıp, ‘’bunu götür , iade et de yerine çoluk, çocuklarına bir şey al ‘’ diye ısrar etti. Her hafta en az bir kere ziyaret edip de ellerini öpmekten başka kendisine bir yardımı olmayan oğluna, bu kadar dua eden bir ana var mıydı, başka. Bu onun anasıydı. Onu ve ailesini her pazar bekleyip de onlar gelemeyince öğlen yemeği yemeyen hasta babası ya ona ne demeliydi? Torunlarını görünce gözlerinin içi gülüyordu. Dayanamazdı, Mehmet her defasında sarılırdı ana ve babasına.

Çocukların odasından salona geçti. Ve ellerini açtı, ağlayarak bir şükür duası etti. Ona binlerce şükür etti. Evet, o zengin değildi. Tek evini bile iki sene önce satmıştı. İşleri de eskisi gibi değildi. Çok kötü günler geçirmişti. Ama ailesi hep onun yanındaydı. O da dünyanın en iyi ailesi.

Gözleri sevinçle dolarak içinden bir kez daha geçirdi.’’Allah'ım şükürler sana. Hepimiz sağlıklıyız ve bir arada. Ben, ben çok, ne kadar çok şanslıyım!’’


Mehmet Salih

 
Toplam blog
: 55
: 921
Kayıt tarihi
: 08.07.06
 
 

40 Yaşından Sonra Evet, ben yıllarca okudum, okudum. Ne bulursam, elime ne geçerse. Kırkından sonra..