Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '16

 
Kategori
Deneme
 

Ben yazmasam, sen yazmasan, biz yazmasak

Ben yazmasam, sen yazmasan, biz yazmasak
 

Ben yazmasam, sen yazmasan, biz yazmasak


Farkında olalım ya da olmayalım, bizler birey olarak yaşarken her an çok sayıda sınırla yüz yüzeyiz.

Düşünenler, konuşanlar, yazıp çizenler için bu sınırların önemlilerinden biri de neyi dışa vurup paylaşacağımız; neyi kendimizde tutup paylaşmayacağımızla ilgili olanıdır.

Her insanın aklından her gün binlerce düşünce geçer. Kişinin durumuna göre bu düşüncelerin bir kısmı diğerlerine yansır, paylaşılır; bir kısmı seslendirilmez.

Dışa vurulan düşüncelerin de, paylaşılmayanların da sınırları vardır. Dışa vurulma ya da  paylaşılmama anlamında kendilerine göre nedenleri vardır.

Ünlü şairimiz Nazım Hikmet bir şiirinde;

"Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak,

 Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa"

diyerek zulme, haksızlığa karşı dururken, zalime ve yanlış yapana direnirken, uykudakileri uyandırırken birilerimizin zarar görmesinin doğal ve kaçınılmaz olacağını ne güzel ifade etmiş.

Şüphesiz ki aklımızdan geçen her şeyin söze, yazıya dökülmemesinin tek nedeni karşımıza alacağımız düzen bozan kişilerden ve çevrelerden gelmesi olası yıkıcı tepkiler değildir.

Duruma göre düzen kuran, düzeni koruyan çevrelerden gelmesi olası tepkileri dikkate alarak da susarız.

Her gün gazetelerin manşetlerine ya da üçüncü sayfa haberlerine düşen kadın cinayetlerinin ve başkaca yanlışların önemli sorumlularından olan töreleri eleştirmemek için de susarız.

Yanlışlarla dolu oldukları halde, insanlara yanlış yaptırdıkları halde bazı toplulukların özenle savundukları kimi inançları eleştirmemek için de susarız.

Müeyyidelerle yüzleşmemek adına içinde haksızlık ve yanlışlık olduğunu düşündüğümüz kimi kural, yasa haline gelmiş durumlara dokunmamak için de susarız.

Sağlıksız işleyen kurum ve kuruluşları "bir gün bizim de işimiz düşerse" kaygısıyla eleştirememeyi tercih ederiz.

Kimi yetki ve unvan sahibi kişilerin, hakimlerin, hekimlerin, amirlerin, güvenlik görevlilerinin ve başkalarının yanlış yapmalarına, çizginin dışına çıkıp zarar vermelerine "sürünün içindeki kara koyun olmayayım" fikriyle aldırmayız.

Oğlumun, kızımın, anne-babamın, büyüğümün, sevgilimin kalbi kırılmasın diye dile getirmediklerimiz olur.

Bazen kendimize, fikirlerimize güvenemediğimiz için, düşüncelerimizin temelinin sağlamlığından emin olmadığımız için de konuşmayız, yazmayız. Özgüven her yerde ve her şeyde olduğu gibi burada da bir değişken olarak kendi rolünü oynar.

Korunma içgüdüsü de fikirlerimizi dışa vurmamızı engeller.

Çok iyi korunan güç ve yetki sahiplerinin rahatlıkla ifade ettikleri fikirleri, eleştirileri biz onlar gibi  korunmayan kimseler dile getirmez, getiremeyiz.

Çoğumuz "doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar" fikrini çoktan içselleştirmiş olduğumuz için sessizliği tercih ederiz.

Yine de çoğumuzun içindeki o gizli ben, zaman zaman Nazım Hikmet'ten  esen rüzgârın etkisiyle şöyle der;

"Ben yazmasam, sen yazmasan, biz yazmasak

 Nasıl hizmet eder insanoğlu, insanlığa."

Der ve tutuşturur kalemi elimize.

Der ve geçirir bizi ekran başına.

17.09.2016

08:27

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..