Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '13

 
Kategori
Blog
 

Benden nasıl bir profesyonel yazar olur?

Benden nasıl bir profesyonel yazar olur?
 

Sitenizde çoktan yazar oldum ben abla! Daha fazlası ne zaman? Bana onu söyle!


En büyük marifet, kişinin kendini bilmesi değil mi? Madem öyle... İşte size kendimi anlatıyorum. Hadi hayırlısı!

8 Şubat 2011'de, burada ilk yazım " Kayseri'de bir kadın öldü..." yayınlandığından beri, en büyük amacım, bir gün gerçek, profesyonel bir yazar olup, duygu ve düşüncelerimi çok daha kalıcı, kitlesel, etkili hale getirebilmek...

Bugüne kadar yazdıklarımla, kendi insanlık ve yazarlık çizgimi çok net bir biçimde ortaya koyduğum düşüncesindeyim. Blog yazarlığına başladığım günden beri kendime misyon edindiğim yazarlık anlayışı, " Olanı olduğu gibi, kendimi olduğum gibi anlatmak; herkesin bilip de kimsenin söyleyemediğini dile getirmek " tir.

Bu inançla yazdığım yazılarda, zaman zaman çok sert bir üslup kullandığım da olmuştur. Ancak takındığım en sert tutumlarda bile doğruluktan ve adaletten ayrılmamaya çalıştım. Yazı konusu ettiğim kişilerin, kişisel kusurları yerine, yanlış bulduğum eylem ve davranışlarını dile getirdim. Dilim döndüğünce, gördüğüm yanlışı anlatıp, yapılması gerekeni, çözüm önerimi ortaya koydum.

Peki bütün bunları yaparken, her zaman ben mi haklıydım?!! Her şeyin en doğrusunu ben mi biliyordum?!! Elbette hayır. Ancak, bugüne kadar ne söylemişsem, bunu en samimi duygu ve düşüncelerimle ifade ettim.

Üslübumda zaman zaman gözlemlenen yüksek tansiyon, hatta bazen üst perdeden konuşan haller; emin olun ki, derdimi, düşüncemi en iyi biçimde anlatabilmek için; kompleksli bir adam olduğumdan değil...

Herkesin bilip de kimsenin söyleyemediğini dillendirirken ortaya koyduğum tavır; bu ülkenin en güçlü siyasi figürüne karşı sergilediğim yazınsal davranış, beni okuyanlarca zaman zaman; pervasızlık, cüretkarlık, hatta bazen haddini bilmezlik olarak algılandı...

Evet, ben cüretkar bir adamım. Cesaretim de buradan gelir zaten. Ama o cüretkarlığı zırh edip bedenime; alıkça, ahmakça bir hadsizliği yazarlık üslubum diyerek yutturmaya çalışmadım okuruma.

Dün neysem oydum; ölene kadar da öyle kalacağım.

Zaman zaman dost sohbetlerinde, arkadaşlarım, " Bu kadar korkusuzca yazman, yazarlığın önünde en büyük engel..." diyor bana.

İyi de arkadaşım...

Ben mesela, " ilişkiler " konulu yazılarımda duygusal da yazdım; erotik de... Bilimsel bir üslubu konuşturduğum da oldu; tamamen doğaçlama yazdığım da...

Mizahi bir bakış açısı ve espirili bir dille de anlatabilirim Ademoğlunu ve özellikle de kadınları; ruhunun en gizli dehlizlerine inen gözlemci, izlenimci bir yazar tavrıyla da... Bak bakalım etrafına. Bir erkeğin gözünden kadını benim kadar anlamaya, anlatmaya çalışan kaç yazar var ülkende?

Evet, kabul ediyorum. Hemen hemen tüm siyasi yazılarım, çok sert. Ama diyelim ki, bir yayın yönetmeni isterse, siyasetin doğası üzerine ya da ülkemdeki ve dünyadaki siyasetçi profilleri hakkında da yüzlerce yazı yazabilirim; günlük siyasete zerre bulaşmadan hem de.

Bilmiyorum kaç kişi farkında ama; futbolun günlük olayları, maç performansları yerine; kalıcı, insani, evrensel yanlarını yazmak derdindeyim. Bu güzel oyunun, psikolojik, felsefi, yaşama dair özelliklerine kafa yoruyor, elimden geldince bu konuda görüp, farkına varabildiklerimi anlatıyorum insanlara. Kimi yazdığımı 100 kişi bile okumadı ama; okunma sayısı 10.000'e yaklaşan futbol yazım da var. Ve o yazıların hepsinde de görebileceğin, bulabileceğin düşünsel bir bütünlük...

Burada ulaştığım okur ortalamasının dilediğim kadar yüksek olmamasının, elbette birçok nedeni var ama... Bunlardan en önemlisi, uzunca bir süre deneme yazmakta ısrar etmem... Ancak, anladım ki, Türk okuru deneme okumayı sevmiyor. Belki de ülkemizde, deneme yazarı sayısı, okur sayısından fazladır! Tıpkı şiir yazanların okuyanlardan fazla olması gibi!...

Deneme, yazım kuralları en esnek, konu çeşitliliği en zengin yazı türü olarak algılandığından, herhangi bir yazı dalına girmeyen tüm yazılar, deneme zannediliyor ülkemde. Bu da,deneme yazmayı kolaylaştırdığı kadar, deneme yazarı sayısını da arş-ı alaya vardırıyor maşallah! Öyleyse deneme yazmaya paydos! Yaşasın bütün kadınlar!

Gündelik yaşamı da rahatlıkla yazarım, yazdım; Astrolojiyi de... Günceli yazmayı çok sevmiyor olsam da, bu alanda yazdığımda ulaştığım okur sayısı, hiç de fena sayılmaz hani... Ve mesela dış politika...

Şimdi yazacağıma çok gülersin belki... Ama yine de anlatacağım. Bana gülmenden rahatsız olmam. Çünkü ben, Gülen Adamım...

Bazı geceler, rüyalarımda, büyük gazetelerimizin yayın yönetmenleri soruyor bana: " Buyur gel kardeş! Hangi konuda yazmak istersin? " En son, Fatih Altaylı'ya: " Bana bir sayfa verin, hem insan ilişkilerimizi yazayım, hem siyaseti; hem futbol anlatırım köşemde, isteyene astrolojik bilgilerimi..." dedim.

Bugünlerde yalnızca rüyalarını görüyor olsam da... Çok yakın bir gelecekte, ayakları yere sağlam basan, kendi hedef kitlesini oluşturmuş, kişisel okuru ve tirajı olan, interaktif medyaya kendi rengini, kendi farkını katabilmiş gerçek bir yazar olacağımı düşünmekteyim...

Ve yazı prensipleriyle içerik hakkında en başından anlaştıktan sonra, kimselere sorun çıkaracağımı da sanmıyorum. Derdim üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil...

Bugün çağırsalar, yarın yazabilecek kadar hazırladım kendimi gerçek yazarlığa...

Ve şimdilik yapabileceğim, ancak bu kadar. Elimden gelen her şeyi yapıp, gerisini zamana bırakmak...

Nereden başlarsam başlayayım, gerisi çorap söküğü gibi gelecek nasılsa. Bundan adım gibi eminim...

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

  

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..