Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Şubat '10

 
Kategori
Öykü
 

Beni de al yalnızlığına

Beni de al yalnızlığına
 

Yalnızlık paylaşılmaz.Paylaşılsa yalnızlık olmaz.(Özdemir Asaf)


Mütebessim bir edayla :“Merhaba, oturabilir miyim?” diye sormuştu ilkin. Tanımadığı ve güzel mi yoksa çirkin mi olduğuna o an karar veremediği kızın yüzüne şüpheyle karışık bir şaşkınlıkla bakarak “ Tabi ki, buyurun.” diyebilmişti sadece. Olduğu yerde sağa kayarak kıza yer vermişti. Bir an etrafta birçok boş bank olduğunu görünce şaşkınlığın yerini şüphe ve merak almıştı bu defa. Tüm bu anlık düşünceler arasında soluna taraf döndüğünde şimdi gerçekten güzel olduğuna karar verdiği kızla göz göze gelmişlerdi bile.

Davetsiz misafir :“İzmirli misiniz?” diye sordu hemen. Bu beklenmedik soru karşısında bir anlık afallamadan sonra “ Hayır.” dedi. “İzmirli değilim.” Yüzüne hayal kırıklığına benzer yapay bir üzgünlük ifadesi veren genç kız “ Bizim oralılara çok benziyorsunuz. Sizi Egeli sanmıştım ilk gördüğümde.” diye karşılık vermişti hemen.

“ Adım Cemile , ben kendim Muğlalıyım.” Halil, hafif mahcup bir şekilde ellerini kenetlemişti.Gülümseyerek

“ Galiba ikimiz de İzmirli değiliz.” dedi. Karşılıklı kısa bir gülüşmeden sonra “ Galiba beni ilk görüşünüz de değil.” dedi Halil. “Yanılıyor muyum?” Kızaran ama bu tatlı utangaçlığı gülümsemeyle gizlemeye çalışan Cemile:

“ Hayır.” dedi. “Birkaç gündür sizi izliyordum.” Yüzündeki şaşkınlığı ve şüpheyi gizleme gereği duymayan Halil “ İzlemek mi? Ne demek istiyorsunuz?” demişti, biraz da sesini yükselterek. “Evet.” dedi Cemile ses tonuna gizemli bir hava katarak “ Sizi izliyordum. Kantinde tek başınıza televizyon izlerken, büfeden çay alırken, sevgilileriyle buluşmaya giden arkadaşlarınızın kitaplarını taşırken, sigaraların birini söndürüp diğerini yakarken, önünüzden gelip geçen kızların bacaklarına bakarken ben de size bakıyordum bir köşeden. Bu cevap karşısında iyiden iyiye hayrete kapılan Halil, biraz da kızgınlık belirten bir yüz ifadesiyle etrafına bakınıp bunun arkadaşları tarafından tezgahlanmış kötü bir şaka olduğunu düşünmeye başladı. Etrafta tanıdık kimseyi göremeyince bunun sadece kötü bir kabus olduğunu ve birisinin kendisini uyandırması gerektiğini düşündü sonra. Özellikle kızın söylediği “ bacakları seyretme” kısmına oldukça bozulan Halil, sesine resmi bir ton vererek : “ Gördüğünüz gibi İzmirli değilim. Ve büyük ihtimalle nereli olduğumu biliyorsunuz. Hatta adımı da.” dedi. Halil’in, bu esrarengiz tanışma şeklinden rahatsız ve huzursuz olduğunu gören Cemile, tatlı bir ses tonuyla :

“Evet.” dedi “ Adınızı , nereli olduğunuzu ve hangi bölümde kaçıncı sınıfta okuduğunuzu da biliyorum.”

Artık bu oyunun bir son bulması gerektiğini düşünen Halil kesin bir ifadeyle “ Şu an neden buradasınız?” dedi. “Lütfen hemen söyleyin.”

Cemile , buz mavisi küçük el çantasından çıkardığı sigarasını yakıp birkaç yudum aldıktan sonra Halil’e dönerek:

“ Sizi merak etmiştim.” dedi titrek bir sesle. “ Fakülteye yeni kayıt yaptırdım. Matematik bölümündeyim. Kantinde oturup insanları seyrettim birkaç gün. Masalarında oturan çirkin kızlara kendilerini beğendirmek veya ilgi odağı olabilmek için olmadık maskaralıklar yapanları seyrettim. Sabah ayrı, öğleden sonra ayrı elbiselerle derse gelen mutsuz insanlara baktım. Kantinin her cepheye açık bir köşesinde oturup gözleriyle insanları taciz eden saç- sakal bir karış umutsuzlar gördüm. Beni kendi siyasi grupları içine çekmeye çalışan çeşitli görüşten insanlarla tanıştım. Bir adres veya herhangi bir şey sorduktan sonra peşimi bırakmayanlardan kaçtım. Ama sen farklıydın. En azından ben öyle olduğunu düşündüm.”

Halil, biraz yumuşamış, biraz da karşısındaki bu genç ve güzel kızın cevaplarındaki kendinden emin tavra hayran bir şekilde : “ Hayır.” dedi sesindeki karasızlığı engelleyemeyerek “ Beni tanımıyorsunuz. Hem siz söylediniz kızların bacaklarımı seyrettiğimi. Ben de onlar gibiyim demek ki.”

Cemile gülümsedi “ Şaka yapıyordum. Elbette böyle bir şey yapmadınız. En azından ben görmedim. Bunu görseydim yanınızda olmazdım.”

Halil “ Beni farklı yapan şey üst üste sigara içmem, tek başıma televizyon seyretmem veya arkadaşlarımın kitaplarını taşımam olamaz sanırım.” dedi, biraz da cevap bekler bir şekilde.

“ Hayır.” dedi Cemile “ Sizi benim gözümde farklı yapan şey size bunları yaptıran şeydi. Yani yalnızlığınızdı.”

Gözlerini yolun karşısındaki öğrenci kalabalığında bir süre gezdiren Halil derin bir nefes aldıktan sonra :

“Hayır, yalnız değilim” dedi “ Sadece yalnız kalmak istiyorum. Bazen battaniyenin altına girip

uyumak, uyumak, durmadan uyumak istiyorum. Aylarca, yıllarca uyumak istiyorum.”

Cemile’nin gözlerinde biriken hüznü görünce devam etti : “ Üzülme , sıramızı bekliyoruz biz de, mutlu olmak için; kendimizi bulmak, kendimiz olmak için. Filmlerden çalıntı mutluluklarla değil, yüreğimizin derinlerinden gelen sevinçlerle.”

Cemile : “ Beni de al yalnızlığına.” dedi titrek bir sesle. “ Kendimi bulmak, kendim olmak istiyorum.”

“ Bu mutluluğu beraber bulamayız.” dedi Halil “ Bu yolda yalnız yürümek zorundayız. Buradan el ele kalkmamız birimizin diğerini öldürmesi olur. Ben seni kendime, sen beni kendine benzetmeye çalışacaksın. Ben sana benzeyeceğim , sen bana benzeyeceksin zamanla veya ikimiz bir başkasına… Ve tekrar kendimizi bulmak için yollara düşeceğiz. Başka cinayetlere yelken açacağız. Bu kısırdöngü içinde mutlu olamayız.”

Birkaç dakikalık karşılıklı bir sessizlikten sonra Cemile oturduğu yerden kalkıp pembe parke taşla döşeli geniş yola doğru yöneldi. Bir müddet ayaklarını sürüyerek yürüdükten sonra dönüp geride bıraktığı boş bankı seyretti.

SERHAT DEMİROĞLU

 
Toplam blog
: 8
: 5517
Kayıt tarihi
: 25.01.10
 
 

1982'de Diyarbakır'da doğdum. İlk orta ve lise öğrenimim Diyarbakır- Ergani ilçesinde tamamladım...

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara