Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '09

 
Kategori
Anılar
 

Benim babam...

Benim babam...
 

10 yaşındayım. Bir sabah uyanıp gözlerimi açtığımda babamı görüyorum yatağımın yanında. Gülümsüyor ve doğum günümü kutluyor. Bana alınan hediyeyi bulmaca olarak soracağını söylüyor. Ben de gülümsüyorum. ' Daire şeklinde ' diyor, aklıma bir şey gelmiyor. ' Nasıl daire? ' diyorum. ' Yuvarlak gibi daire ' diyor. Bilyeleri öyle seviyorum ki ' Bilye ' diye, ne olduğunu bulmuş gibi sesimi yükseltiyorum. ' Hayır ' diyor babam ' Bunun içi boş '. Tamam, bu kez buldum işte diye düşünüyor ve bağırarak ' Top ' diyorum. ' Bilemedin ' diyor babam ' Bilezik ' deyip gülümsüyor. Hayâl kırıklığına uğruyorum ama sevinmiş gibi yapıyorum, babam üzülmesin diye. Bilezikle oynayamam ki. Hiç değilse bilye olsaydı. İzmir'e yaptığımız bir yolculuk sırasında parlak, kırmızı bir top için çarşıyı ayağa kaldırmışlığım olduğundan, top alınmasını beklemeye de yüzüm yoktu hani. Çok eğlenceli bir adam babam...

Babam her sabah erkenden okula gidiyor. Ben ondan sonra gidiyorum okuluma. Babamın tıraş oluşunu seyrediyorum hayran hayran. Her defasında tıraş köpüğü sürüyor burnumun ucuna. Zaten bunu yapması için bekliyorum babamın yanında. Tıraş köpüğü öyle güzel kokuyor ki. Babamın yanakları da. Tıraşı bitince iki elimi alıp yanaklarına koyacak gene. Sonra da saçına limon suyu sürüp incecik tarağıyla tarayacak. Çok özenli bir adam babam...

Pazar sabahları...Fırından yeni alınmış sıcacık yuvarlak ekmeği dörde bölüp, mis gibi tereyağı sürecek babam. Kahvaltı bitince de gazetesini eline alıp, hepimize Burhan Felek'in yazısını okuyacak kahkahalar atarak. Belki sonra parka gideriz hep birlikte. Dönüşte de Alaman Aga'dan ayran içirir babam. Parka gitmenin en güzel yanı, dönüşte ayran içmek belki de. Babam da ayran sevdiğimizi biliyor. Çok düşünceli bir adam babam...

Doğum günlerimizde ağabeyimle bana Falih Rıfkı'nın kitaplarını alıyor. Birinin içinde şu yazıyor ' Maaşı geçimine ancak yeten bir babanın, çocuklarına alabileceği en güzel hediye kitaptır diye düşündüm '. Çok duygulu bir adam benim babam...

Babam artık Müdür Yardımcısı. Benim için şehirdeki en önemli adam, babam, en yüksek makamdaki de. Hem onun döner koltuğu var, öğretmenlerin yok. Bir de odası, üstü camlı masası, bir dolu kalemi var. Döner koltuğunda dönmeme izin veriyor babam. Hem çok önemli, hem de çok iyi bir adam benim babam...

Derdiyok teknesiyle akşam gezisine çıkacağız Antalya körfezinde. Kalabalık olacak tekne. Bütün aileler birbirini tanıyor, çocuklar da. Belli ki çok eğlenceli olacak gezi. Herkes gece için bir şeyler hazırlıyor. Babam da kocaman bir karpuzun içini oyuyor, ağız, burun yapıyor. Karpuz kocaman bir fener oluyor birden. Kimi zaman da ağabeyimle bana uçurtmalar yapıyor. Eşsiz bir sanatçı benim babam...

Artık büyüdüm, ortaokula gidiyorum. Öğretmenlerimin çoğu babamın arkadaşı. notum biraz düşük olsa öğretmenlerim gülerek takılıyor ' Baban duyarsa çok üzülür ' diye. Üzülmesin diye daha çok çalışıyorum. ' Silgi kullanma ' diyor babam. ' Çok silgi kullanan, daha fazla hata yapar ' diyor. O cümlesini hiç ama hiç unutmuyorum. Şu andaki yazı dahil hiç müsvedde yazmadım, yazmıyorum. Mükemmel bir öğretmen benim babam...

Lise yıllarım...Babamın okuduğu lisede okuyorum. Öyle güzel bir duygu ki...Belki de çok az kişiye nasip olmuş bir durumu yaşıyorum; babamın coğrafya öğretmeni, benim de öğretmenim oluyor. Gene pek çok öğretmenim babamın ya arkadaşı, ya da öğrencisi. Ben, bir kez bile babamın kim olduğunu söylemiyorum, soyadımı duyunca soruyor ve öğreniyorlar. Hep dikkatli olmalıyım. Babamı üzecek bir şey yapmamalıyım. Ama başaramıyorum. Kompozisyonda okul birincisi olan ben, Tarih dersinden kalıyorum. Bir sınava daha giriyorum, gene kalıyorum. Yedi sülâlemin telefon numarasını, doğum günlerini, müzik dersinde öğrendiğim bütün notaları, okuduğum şiirlerin pek çoğunu ezbere bilen ben, Tarih kitabımdaki tarihlere hiyerogliflermiş gibi bakıyorum. Ve Tarih dersinden Eylül'e kalıyorum. Bir kez bile sitem etmiyor, üzülmüyor, benim de üzülmemi istemiyor babam. Babam, tanıdığım en bağışlayıcı adam...

Hastanedeyim. Karanlık bir odada, şuurum bir kapalı, bir açık, ölümden kıl payı kurtulmuş, yatıyorum. Babam yatağıma eğilip şunları söylüyor; ' Seni hiç üzmedim. Bundan sonra hele, hiç üzemem '. Babam, karıncayı bile incitmeyen bir adam...

Umarım ben de seni hiç üzmemişimdir baba. Çınarlar kadar uzun ve sağlıklı olsun ömrün. Sen, tanıdığım en kusursuz babasın...

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..