Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Aralık '10

 
Kategori
Aile
 

Benim babammm; kocaamaaaannn bebek!...

Benim babammm; kocaamaaaannn bebek!...
 

“Baba, ufff çok yoruldum, yürüyemeyeceğim ben. Beni sırtına al baba yaaa..” Halamın yaylasından, kendi yaylamıza dönüyoruz. Hava müthiş sıcak aylardan ya haziran sonu ya temmuz ortaları… Babamın elinde tırpan.

Babamın sırtındayım artık. Ayaklarım bacaklarına vuruyor, ellerim boynunda. Babam çoook büyük benim…

“Kızım, insan burada iyi olur mu? Çok sıcak, söyle de pencereyi açsınlar ya da evimize gidelim.”

“Gideriz tabii, ama önce şu kanını sulandıralım birazJ)”

Bu kez Hastanedeyiz, babam beyninde pıhtı nedeniyle hafif bir felç geçirdi. Hastane odası çok sıcak… Kolunda serum.

Her gün en az iki kere hırlaşan annemle babam, Perşembe gününden beridir hastanedeler. Annem; eşini terk etmeyen kuş misali babamın başı yanında. “Hadi anne, erdem kalsın bu gece gidelim evE az sen de dinlen” “Yoook, yokkk gitmem, burada tek başına bırakmam babanı” Babam anneme takılıyor. Dermanı yok gülmeye… O kadar zayıf ki, Kollarımı kollarının altından dolayıp, yukarı çekiyorum.

Sonra beynimde bir yanılsama… Bacaklarım babamın sırtını aşıyor, bacaklarına vura vura götürüyor beni…

“Kalk, kızı yola kadar götür, yol kapanmış kardan” diyor annem. Kar, diz boyu, babam kalkıp beni sırtına alıyor yine… Açık olan yola kadar sırtında taşıyor, hem beni, hem okul çantamı… O, eve dönüyor, ben okula yürüyorum arkadaşlarımla…

Babamı yürütmeye karar veriyoruz, onun çelimsiz kollarını boynuma doluyorum, hafif hafif minik adımlar atıyor, arkasından gelen serum şişesiyle… Yürüyemiyor, hafif bir ses; ” dönelim, ” diyor…

“Dönüyoruz yine minik minik adımlarla…

“Bil bakalım ne getiiirrdiiimm” “Çorba, dur söyleme dolma, makarna, makarnaaa” diyor babam” “Bilemediiinn, yemek değil, içecek” “Uuuuuu çay, çay” diye seviniyor babam, kalkmaya yelteniyor...

“Simit al, çikolata all, sakızzz al” Her Cuma şaşmaz camiye giden babama verilen liste.

Zayıf eliyle bardağı tutamıyor, içiriyorum; onun sevdiği cam bardakla…

Çocukları, ailesi, akrabaları, kardeşleri… Hastane odası dolup, dolup, boşalıyor…

Herkes babamı öpüyor…

Farkındayım içlerinden vedalaşıyor amcamlar, halamlar…

Belli işte vedalaşıyorlar.

Halbuki, ben planlar yapıyorum içten içe... Trabzona gideceğiz bu yaz, öyle konuşmuştuk daha onbeş gün önce...

Gideceğiz, gideceğiz.

Yine çocukluğuma gidiyorum koşa, koşa…

Elimden tutup, ilk ayakkabıyı alışımız, ilk çantayı, ilk defteri…

Benim babam çok büyük, çoook...

“Benim boyum, senin boyuna gelecek mi baba”….

“Gelecekde, geçecekte…”diyor, babam… Bıyıkları yüzüme bata, bata öpüyor beni…

Babamın boyunu geçmişim ben… Farkediyorum.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara