Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Ayhanın sesi ve kalemi

http://blog.milliyet.com.tr/ayhanicoz

26 Şubat '12

 
Kategori
Anılar
 

Benim dünyam

Çocukken hayellerim vardı, sorarlardı bana büyüyünce ne olacaksın diye...
Karar veremez, topcu olacağım derdim. Bilmezdim yaşadıklarımın hızlıca akacağını
ve sonunda geçmişimden beklentilerimin hayallerle bir olmayacağını... Okul yıllarım
çok anlamlı geçmedi taki lise yıllarıma kadar. Nasıl büyüdüğümü bile anlamadım.
Herkes çocukluğunu belli belirsiz hatırlarya!.. İnanın öylesine bir yaşam biçimi
yaşadımki hiç bir köşesini şunu da yaşadım bunu da yaşadım diye hatırlamıyorum bile.
Sadece sokak aralarında birileriyle köpek kovaladığımızı hatırlıyorum, o da hayal
meyal...

Lise yıllarım içime kapanık, yalnız bir yaradılışla bir şeylerin farkında olmasam
bile duygusallık sürecinde ona buna aşık olarak yaşadım. Sınıf arkadaşlarımla sağlam
bir dostluğa adım atmadan kendi dünyamda oraya buraya koşuşturarak yaşadım.
Başarılarla dolu bir hayatım olmadığı içinde üniversite yaşamım hiç olmadı. Kendimce
büyümüştüm kocaman bir delikanlı olmuştum. Başka delikanlılar gibi sevdiklerimin elinden
tutarak. Boyunlarına sarılarak gezemedim. Duygusallık ve sahiplenme duygusu ile sevgilim
değiller, sanki hepsi bacım gibi idiler. Ne kadar yanılmış bir hayatın içinde yaşanılmış
keşmekeşlikten başka bir şey değildi... Bir an önce askere gitmek ve yeni hayatımda başka
bir insan olarak adım atmak istiyordum. Bir çok duygulardan arınmış, temiz yakışıklı
fakat etrafında kızlarla dolu bir genç olarak anılmak istiyordum... Askere gittim..
Şansızlığım, yalnızlığım ve yaşadığım karamsarlıklarla dolu hayatım ordada yakamı bırakmadı.

Kendini bilmez insanların oyuncağı gibiydim. Kısada olsa askerlik sürecim bitti ve yeni
hayata adım atmak için, arkama bakmazsızın yeni ufka yeni memlekete İzmir'e geldim.
Nasıl başlayacağımı bilmiyordum. Önce kendime iş bulmam lazımdı. Yaşadığım çehreden
uzaklaşmak içinde arkadaşlıklara, dostluklara ihtiyacım vardı... Durmadan sınavlara
giriyor bir türlü iş bulamıyordum. Elbet bir gün talih benim yüzümede gülecekti .
Bir kamu kuruluşunda sınavla işe başladım, biraz korkak, birazda ürkek. Sağolsunlar
arkadaşlarımın hepsi beni seviyor ve sayıyorlardı. Sahiplenmişlerdi bana.... Derken
hayatımın dönem noktası dediğim bir ay parçası güzel bir kızla tanıştım. Öyle bir bakışı
vardıki içim kıpır kıpır oluyordu. Aşık olmuştum ona... Deneyimim olmadığı için nasıl
soracaktım ona, nasıl arkadaşlık kuracaktım bilmiyordum. Konuşuyor gülüyor ve gözlerimin
içine bakarak sanki " hadi " der gibiydi...

Cesaretimi topladım ve ona duygularımı açtım. Kabul ettiğinde dünyalar benim olmuştu. İki sene gibi beraberlik yaşadığım süreçte, dünyanın en mutlu insanı ben idim. Sanki herşeyime, küçükken yaşadığım hayallerime kavuşmuş gibiydim. Fakat nasıl oldu ise bu rüyada bitti. Sevgilerim ve yüreğim yaralı hergün ağlayan bir insan olarak yaşamaya başladım. Kahrediyordum kendime ve yaşadığım hayata... Boş vermişliğin duygusallığın aktığı bir hayatta... Nefes alışverişlerle yaşamımı devam ettiriyordum, Çaresiz ve umutsuzca.. Kader beni yeni bir hayata sürkledi. Sanki bir kapı kapanmış, başka bir kapı benim için açılmıştı. Nasıl olduğunu bilmeden, sevgilerin olmadığı, düşüncelerin eksik yaşandığı bir ortamda yeni bir sevgili hatta karım olmuştu. Yeni bir hayat, yeni bir güzellik ve yaşanan belirsizlik...

Sanki evli değil, bir öğrenci hayatı yaşar gibi savrulduk ordan oraya.. Ne bir eşya, ne bir aile ortamı... Ama içim kıpır kıpırdı... Nasıl evli olunur, nasıl koca olunur, nasıl yuva içerisİnde bir erkek olunur... Derlerya adam gibi adam nasıl olunur hep düşünürdüm. Fakat pervasızca bir yaşam biçimi hızla ilerliyordu.

Günlerden zaman çabuk akıp geçti. Birgün ay parçası bir kızım olana kadar. İşte o zaman
anladım ben bir baba idim, ben evliydim. Beni ben yapan bir kadınla beraberdim.
Kendi kendime sorduğum soruların cevabını, o ay parçası nurtopu kızımla bulmuştum.
Hayat hızla akıyordu dolu dolu bir yaşam biçiminde ayrı bir zevk, ayrı bir mutluluk
yaşıyordum. Ama şansın ve kaderin zulmu yine beni mutsuzluğa ve karamsarlığa yitti.
İşyerimde yaşanan, kendimin içinde olmadığı ve yaşadığım olumsuz olaylardan dolayı
kendimi başka bir ilde buldum. Ayrı kalmıştım sevdiklerimden ve yaşadığım huzurlu hayattan.

Ailemin içinde yaşadığı anlamsız düşünce ve isteklerinden, ailesinin yaşattığı olumsuz düşünce ve isteklerden, benim içinde yaşadığım belirsizliklerden uzun bir süre ayrı kaldım
ve çok kötü günler yaşadım,yaşattım... koptum hayatımdan ve yaşantımdan akışa bıraktım
olumsuzluklara doğru... Sonra kendi kendime sordum, sen bunları seviyorsun değilmi, sen
bunları sevdiğini ve çocukları yanında istiyorsun değilmi diye... Karımın baskıları ile yanıma
aldım. Yeni bir yuva, yeni bir aile ortamı... Çok mutluydum, sevdiklerim yanımdaydı,
onlara sıkı sıkı sarılabiliyordum. Çünkü onları çok seviyordum. Ayrılığın verdiği acılar
ve özlem sevdiklerime karşı bastırılmış duygusallıkla hizmetkar gibi görev edinmiştim kendime.


Ne isterler ise yapacaktım. Mutlu olsunlar diye çırpınacaktım ve öylede yaptım.
Üzülmesinler diye yokluğumu ve yoksulluğumu belirtmedim, hep yerine getirdim.
Çok mutlu idim... İzin alsam, boş zamanım olsa, sanki onunla nefes alıyordum, her zaman yanındaydım. Onun yanında huzur buluyor, iki dudağının arasında çıkacak kelimelere kendimi adamıştım. Çok sıkıntılar yaşadm ve sevdiklerime yaşatmamaya çalıştım. Fakat hayatın verdiği olumsuzluklar ister istemez yansıyordu içimize.. Mutlu olsunlar üzülmesinler diye ufak ufak yalanlar söylemeye başlamıştım. Ama herşey onlar içindi.

On bir yıl gibi süren hayattan sonra, yeni bir ufka, yeni bir hayata, yeni bir ilde adım atmak istedik... Hayatım boyunca yaşadığım ve pişmanlık yaşadığım tek olumsuzluk keşke olmasaydı yeni hayat ve yeni ufuklar. Kadersizlik ve umutsuzluk burdada yakamı bırakmadı sevdiğim ve nefesim benden kopmuştu. Aynı evde iki yabancı gibi idik. Sarılsamda sıcaklığını duymuyor, her gece hasreti içimi kemiriyordu. Sabahları işe giderken iki yabancı gibiydik. Çok savaş verdim tekrar kazanayım diye ama artık yoruldum. Sevdiğim için bıraktım onu, kendi dünyasına ve bensiz de mutlu yaşamında egoistce.. Bense atılmış köşeye, yine yalnız, yine bahtsız ve yine mutsuz. Allahım ne zaman
gülecek bu yüzüm, ne zaman mutlu olacağım sürekli ve ebedi... Şimdi yeni ufuklar peşindeyim ama beceriksizce... Yeni arayışlar içerisindeyim, sevgisiz ve umutsuzca... Ama hala ümitliyim, yüzüm gülecek bir gün mutlaka... Ama nasıl olacak bende bilmiyorum.

 
Toplam blog
: 105
: 295
Kayıt tarihi
: 08.12.11
 
 

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki artık ne kelimeler ne sözler ifadesiz kalmakta... Derimki şiir seve..