Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '09

 
Kategori
Sinema
 

Benjamin Button

Benjamin Button
 

Benjamin Button


Uzun zamandır, film izlemiyordum. Dün kendime bir iyilik yapıp bir film izledim: Benjamin Button’un hikayesi.

İyi ki izlemişim, Benjamin ‘in hikayesi izlenmesi gereken bir film.

Benjamin Button’un tuhaf hikayesi, 1918 yılında, New Orleans’ta, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda doğması ile başlıyor. Benjamin’in annesi doğum sırasında ölüyor, babası çocuğun görüntüsü karşısına dehşete düşüyor, çünkü bebek, 86 yaş anatomisine sahip. Onu bir emekliler evinin basamaklarına terk ediyor. Evet, zaman Benjamin için ters işliyor. Yıllar ilerledikçe Benjamin gençleşiyor.

Etrafındakilerin yaşlanması, O’nun gençleşmesi filmin izleyicilere şu soruyu “Siz olsaydınız ne yapardınız?” sorduruyor.

Sevdiği kişi Daisy’i uzun yıllar sonra bulması (her ikisi de 43 yaşında) ve mutluğu yakalayıp, bir çocukları olduğunda Benjamin ileride çocuğuna baba olamayacağını düşünüp bütün servetini bırakarak ayrılması filmin önemli sahnesi.

1918 de başlayan hikaye 2003 yılında Benjamin’in küçük bebek olarak bu dünyadan ayrılması ile bitiyor. Gözlerini yumduğunda yaşlı Daisy’in kucağında olması hoş.

Benjamin Button’un Tuhaf hikayesi, F.Scott Fitzgerald’ın 1922 yılındaki çıkarttığı kısa öyküden uyarlanmış. Film, Oscar’a 13 dalda aday gösteriyor. Çekimler, Brad Pitt ve Cate Blanchett oldukça iyi. Film bir masal havasında geçiyor, izleyiciyi sıkmıyor.

Gelelim sorunun cevabına.

Ölüm açısından kişi, farkına varmadan bu dünyadan göçüyor, çünkü hayatının son yılları bebek olarak geçiyor. Başta hoş gözükse de geçen yıllar, toplumda insanın kendisini yalnız hissetmesine neden oluyor. Bu da kişiyi kötü etkiliyor.

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 487
: 1730
Kayıt tarihi
: 01.04.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. İTÜ Elektrik mühendisliğinden mezun oldum. Özel sektörde Kalite Bölümünde..