- Kategori
- Futbol
Beşiktaş kendi kendini imha etti.

Lisede edebiyat hocamız en çok Türkçe olmayan kelimeyi kullandığımız zaman kızardı. Arkadaşın biri avantaj mı, dezavantaj mı diye bir soru sormuştu.. Kızmıştı. O kelimelerin anlamını bilmiyorum demişti.
De moralize oldu Beşiktaş. Türkçesi , yani morali bozuldu, önce oyunu bıraktı 70.000 seyircisinin arkasından itmesine rağmen oyunu bıraktı, toparlanamadı, sonra golleri yemeğe başladı.
Televizyonların siyah-beyaz olduğu tek kanal TRT zamanı mecburiyetten izlediğimiz bir ‘’görevimiz tehlike’’ dizisi vardı. Ajan’a teypten talimatı veren kişi ‘’bu bant şimdi kendini imha edecektir’’ deyip de sözlerini bitirdiği zaman bant patlamayla birlikte yanar kendini imha ederdi.
Beşiktaş için görevi tehlike olan bir maç değildi bu. Golünü de atmış, işi yarılamıştı. Maç işte o zaman orada başladı. O ana kadar tüm hatları ile kusursuz oynayan Beşiktaş, sendeledi, tökezledi, yuvarlandı, uzanıverdi boylu boyunca. Kaybedecek bir şeyi kalmayan rakibinin baskısına gelemedi, dayanamadı.Olmadık hatalar yapmaya başladı.
Hani güneşli havada yürürken mutlu, aniden hava döner ya, şimşekler çakar, arkadan bir sağanak. Havaya aldanır, bir güzel ıslanırsınız, sırılsıklam. Ya da düz yolda yürürken şen şakrak, ikaz işareti konmayan bir çukura düşersiniz, çıkamazsınız bir türlü. Öyle oldu Beşiktaş.
70li yıllarda Yeşim vardı. Tek şarkıyla hit olmuştu.. ‘’Tam mutlu oldum derken, yıktın bütün dünyamı’’ diyordu şarkısında. Motta’nın golünün arkasından gelen golle bayram yerine dönen Olimpiyat stadındaki rekor seyirci, mutluluğunu yaşayamadan yıkıldı, kahroldu, hayal kırıklığına uğradı. Yazık.
Belli ki Beşiktaş dersini çalışmamış.
Ahmet Çakar geçen gün TV programında ‘’Beşiktaş’ın tur şansı ancak %5 dediği zaman, Sinan sinirlenip, elindeki çay bardağını duvara atmıştı. Tiyatro mizanseni gibiydi ama acaba Ahmet Çakar’ın gördüğünü Biliç görememiş miydi?..
Clup Brugge genç takımmış, süratliymiş, falanmış filanmış. Hepsi hikaye.. 60 dakika rakibini ezen, rakibine top göstermeyen, hatta 1-0 dan sonra Pektemek’le bomboş kaleye 2. Golü atamayan Beşiktaş kendi kendini imha etti. Asla rakibiyle arasında skor kadar farkı yoktu. Çalışmamış.
Beşiktaş aşırı güven kurbanı. B planı yokmuş demek ki.. 1-0 dan sonra nasıl oynamasını bilemedi. Ya da ilk yarıdaki aşırı eforu maçın tamamına yetmedi.
Şu ana kadar kalede gayet başarılı maçlar çıkaran kaleci Cenk Gönen’in yerine Tolga’nın oynatılması iyi olmadı. Tolga hiç güven vermedi ve hatalar yaptı. Mustafa Pektemek, Olcay ve hatta Demba Ba da beklenileni veremedi. Gökhan Türe çok çalıştı, çok yoruldu.
Yazık oldu Beşiktaş’a..
Beşiktaş’lı değilim ama Beşiktaş’ın Avrupa Kupalarında kazandığını zannedip elendiği iki tuhaf maçı hiç unutmam.
1. si 1974 yılındaydı.. Vatani görevi yaparken , Beşiktaş’ın maçını dinliyorduk radyodan. Beşiktaş Romanya’da oynuyordu. Dinamo Bükreş’ti rakip sanırım. Beşiktaş 87 dakika’da 3-0 galipti. Maç bitti diye dinlemeyi bıraktık. Ertesi gün maçın 3-3 bittiğini öğrenmiş inanamıştık. Son 3 dakikada 3 gol yemişti.
Bir diğeri de Beşiktaş’ın sanırım 2003 yılında bir Norveç takımıyla İstanbul İnönü Stadında oynadığı maçtı. İş yerinde işlerimiz uzamıştı. Radyodan dinliyorduk. Beşiktaş ilk devreyi 3-0 galip bitirmişti. Çok avantajlı bir skordu. Yola çıktık. 10 km.yi gelene kadar Beşiktaş maçı 4-3 kaybetmişti.
Bunları yazıyorum çünkü bunlar futbolda var.
Beşiktaş çekebileceği en iyi kurayı çekmişti aslında. İşi de bitirmişti ama sonunu getiremedi. Skorun önemi yok. Bir sonraki turu geçebilir miydi kazansaydı?. Bilinmez.
Bilinen, görünen Beşiktaş’ın dersini çalışmadığı ve kendi kendini imha ettiğidir.