- Kategori
- Aile
Beyaz bayrak elinde teslim oldu
çalıntı hayatlardan alıntı
İç çekerek sessizce haykırdı kadın, ucuz üç kuruşluk otel odasında. Hayat koşuyor yetişebilene aşkolsun, Gerçi; yetişen, düştüğünde ellerinden tutan, vardır mutlu olan biri. Ben yetişemiyorum işte. Tık nefes, mecalsiz geride kalanım. Her gecenin sabahında güneş doğuyor, sımsıcak doğuyor da; çorak yüreğimde yağmurdan eser yok, yeşerecek tek bir dal bulmaksa imkânsız dedi, küskün genç kadın. Hoş yağmur yağsa ne olacak sevgi yoksunu dünyaya şakır şakır yağıp ıslatsa vahaya dönüşür mü umutlar, serap gören gözler gülümser mi, sahi gülebilir miyim?
Şu üç günlük dünyada dert edinmeye değmez, haklısınız belki yüklenmişim koca dert küpü dünyayı sırtıma çözmek için; uğraş, emek harca, elini uzattığın dostunun sırtıyla karşılaş, yüzüne güldüğün yakının hançeri göğsüne yuvalansın, her biri acımasızca delip geçsin. Sevmek, hayata tutunmak nasıl olacak yoksa yanında tatlı dilli bir yakının ya da candan seven sevgili, gerçek bir dost. Teslim olmaktan başka ne yapacaksınız söyleyin bakalım. Evet diliniz tutuldu değil mi? Kevgire dönmüş bir yaşama dur yakında güneş doğacak demek olmaz. Olursa buyurun, siz söyleyin bir zahmet ben söyleyemem. Can kulağıyla dinler yüreğim.
İçi acıyordu, çok yorgundu artık düşünmek istemiyordu geçmişi, hele o canı gibi sevdiği değersizi düşünmeyecekti. Henüz hayatının baharında yirmili yaşların sonlarında yorulmuş, pes etmişti, beyaz bayrak ellinde dünyaya yeter teslim oluyorum derken çatırdayan yüreğini sel aldı göz pınarları şaha kalkmıştı. Kime olduğu belli olmayan mektuba son verdi. Fırlatıp attı kalemi bir kenara, ıslak mektuba şöyle bir baktı, elinin tersiyle itiverdi masanın ortasına.
Bu bir veda idi evet artık hayatın yakasını bırakma vakti gelmişti. Birkaç saat sonra avucunda ki hapların
etkisiyle melek gibi uyuyacaktı. Ve bir daha uyanmayacaktı nankördü bu dünya. Değerini bilmeyen dünyada
daha fazla kalınmaz diyerek avucundaki haplara baktı bir de, masada duran yarım bardak suya…
Uyku çağırıyordu, derin bir uykuya ihtiyacı vardı gözlerini sildi, üzerine çeki düzen verdi, köhne otelin köhne odasındaki sert kaya gibi sert yatağa uzandı. Beyaz bayrak yavaş yavaş göndere çekildi. Uykuya daldı.
Sabah geç vakit odasına giren görevli uyandırmaya çalışırken huzura kavuşmuştu, gamzesine oturmuş iki damla yaş saatlere inat kurumamış ışıldıyordu.
Dudağında ölü bir karanfille gülümsüyordu. Hayat sen bir hiçsin ben de hiçlikte yok oldum der gibi.
10/03/2008
Çalıntı hayatlardan alıntı