Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '09

 
Kategori
Öykü
 

Beyaz çikolata

Beyaz çikolata
 

Netten...


Harika bir ikili olarak görünüyorlardı. Birbirlerini tamamlıyorlardı sanki ve onları gören herkes: müthiş bir ikili, ne kadar da yakışıyorlar, diye geçiriyordu içinden. Oğlan, esmer, siyah gözlü, biraz daha açık saç renkli, uzun boylu ve iyi yapılıydı. Kız da uzun boylu, fakat daha bir narin ve bir kadının olabileceği kadar dişiydi, çok genç yaşına rağmen.

İkisi de cazibeli, hep güler yüzlü ve her yerde ilgi odağıydılar. Bir şekilde büyülüyorlardı etrafında kilerini ve nasıl olduğunu anlamadan herkes onlara sempati duymaya başlıyordu. Ayrı ayrı insanlar gibi değil, bir bütün, hoş bir ikili, gibi hissettiriyorlardı kendilerini. Aşkları, birbirlerine duydukları sevgi o kadar derin, samimi ve gerçekti ki bunları düşündürtüyorlardı etrafta ki olan herkese. Birbirlerini sadece bakışlarla ve hareketlerle anlayabiliyorlardı, konuşmalarına bile gerek yoktu. Bir göz kırpması, hafif bir dokunuş… yeterliydi anlaşmaları için, sözlere gerek yoktu.

Gerçek mutlulardan, birbirlerinin varlığını farkında ve birlikte olmanın mutluluğu içinde yüzüyorlardı âdeta.

Kendi gelenekleri vardı…

Yazları, karpuz yemekten ikisi de çok hoşlanıyordu mesela. Kocaman bir karpuz satın alıp, büyük dilimler halinde kesip, birbirlerine büyük zevkle yediriyorlardı …kulaklarına kadar karpuz içinde ve karpuz dilimi gibi kocaman gülümsemeler içinde.

Kışları, karpuz yok fakat onun yerine çikolata vardı… İkisi de çikolata yemeye bayılıyorlardı.

İkisi anlaşmışlardı… Birbirlerini aldatmayacaklardı. Ama bir gün olur ya gönül bu, başkasını severse, yalana asla başvurmayacaklardı, sözlere gerek duymadan, birbirlerine beyaz çikolata göndereceklerdi. Böylece aldatma bu kadar çok acıtmayacaktı, beyaz çikolata, küçücük zerre de olsa acıyı hafifletecekti. Ve çikolata bölünmeden, aldatılan tarafından tam olarak yenecekti…

***
Bugün kızın doğum günü… Nedense canı sıkılıyor ve pek kutlamak istemiyor. Herhâlde artık çocuk olmadığı için ve yaşlanmakta olduğunu hissetmeye başladığı içindir… Ya da son günlerde, bazı şüpheler kemiriyor içini. Arkadaşı pek bir dalgın. Neden acaba? Bugün doğum günü olduğunu hatırlayacak mı? Belki de biraz hatırlatmak iyi olur, bazen işe yarıyor. Ama kendini çok yorgun hissediyor… Yine de güzel bir sürpriz hiç fena olmazdı diye geçiriyor içinden. Kız kendini mutlu hissediyor sevdiği için sevildiğini bildiği için ve bu ona yetiyor…

Kapıyı açıyor ve küçük kurdeleli bir paket görüyor, hatırlamış ne de olsa…Heyecanla bandı açıyor, güzel bir şey bulma ümidiyle... ve hayretle içinde hiç beklemediği sürpriz olduğunu görüyor… beyaz çikolata.

***
Dün benim doğum günümdü. Çok sevdiğim Nazım Hikmet’in bir şiiri ile kendi kendimi tebrik etmek istedim. Kötü sürpriz ile karşılaştım. Tebrikim, Milliyet Blog editörlerini aşamamıştı. Blog red edilmişti şu gerekçe ile: Lütfen yazınızı kendi duygu ve düşünceleriniz doğrultusunda biraz daha geliştiriniz.

Oysa ben sadece kendime bir tebrik göndermek istemiştim. Çok uzatmamak adına gecikmeli de olsa şiirden en sevdiğim dizeleri yazıyorum :

“………………………………………………….

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

………………………………………………” NAZIM HİKMET

Hamiş : ))) Yazmaya çalıştığım öykünün hikâyesinin ilham kaynağını anlatmak istedim. Umarım sevgili editörler anlayışla karşılarlar.

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..