- Kategori
- Şiir
Beyaz konağın namusu

http://www.haber1.com/photos/194908872.jpg
Odamın penceresi, bağrında bakire kanına bedellenmiş hazineler saklayan Hazine Tepesi’ne bakar. Tepenin zirvesinde salkım salkım bulutlar, eteklerinde kesif bir sis var. Sisin dağıldığı noktadaysa asaletinden hiçbir şey kaybetmeden, mağrurluğundan soyunup dökünmeden yıllara meydan okuyan ve odalarında ve sofalarında hazin bir aşk masalının anılarını saklayan dilsiz Beyaz Konak...
Sen bilmezsin, o beyazlığa kanın gölgesi sıçramış bir zamanlar. Apak gerdanlı kadınla yiğitler yiğidi dal gibi bir adamı kurşunlamışlar. Dost girip düşman çıktıkları konak görmüş olanları, bilmiş bilmesine ya diyememiş tek bir kelâm. Nutku tutulmuş barış sanılanın kin sağanağı olduğu, beyazın kızıla doyduğu o karadan kara gecede. Derler ki o gün bugündür, dilsiz beyaz konağın döşemelerinin her bir dilmesi bir başka inlermiş:
"Hani gayri barış görüş günüydü?
Oyy bahtı kara gelinim oyy!
Hani kin yağmuru rahmete döndüydü?
Oyy bağrı yanık yiğidim oyy!
Bilseydim açar mıydım kapımı?
Oyy bahtı kara gelinim oyy!
Bileydim de yıkaydım başlarına çatımı!
Oyy bağrı yanık yiğidim oyy!"
Apak gerdanlı kadın boşa mı umutlanmış demek? Ne bilsin, nereden sezsin? Gelenler değil ki kanlısı; bilakis, kan bağlısı!
"Oyy bahtı kara kadınım oyy!"
Yiğitler yiğidi adam gafil avlanmış olsa gerek! Deseler inanır mıydı? Niye inansın ki? Gelenler kendinden çok sevmeliydi apak gerdanlı kadını; değil miydi ki karısı gelenlerin bacısı, kızı?
"Oyy bağrı yanık adamım oyy!"
1998