- Kategori
- Siyaset
Beyin oyunları

Bazen olmayanı yaşamak cümlesiyle tanımlayabileceğimiz beyin oyunlarına kapıldığımız anlar oluyor.
Bu anlar yoğun olarak yaşadıklarımızın dışa vurumu gibi ama onlar da olmasa, ruhumuzun maceracı alanını besleyen ve mutlaka hepimizde olan aşırı uçlarımızın farkına varamayacağız gibi.
Sanki doğrusu da bu?
Rüya görmesek mesela, kim bilir halimizin nice olurdu! Hiç düş göremiyorum diyenlerin bu fışkırmaları sadece hatırlamayanlar olduğunu düşünmek istiyorum.
Çünkü bu kırıntılar aynı zamanda hayatın en olmadık durumuna karşı bizi hazırlıyor. Ya da gerçek hayatta hiçbir zaman yaşayamayacaklarımızı soyut anlamda var ediyor. Böylece gerçek yaşantımızda asla göremeyeceklerimiz, bazılarımıza amorti bazılarımıza ise büyük piyango olarak vuruyor.
Dolayısıyla geleneksel hayat tarzının, bir ucu mutfak diğer ucu tuvalette olan bir boru şeklinde olduğu düşünülürse, kimi benim gibi yazarak amortiye sarılıyor, kimi ise yaşadıklarını yazdığını sanarak, büyük ikramiyeye saldırıyor. Sonuçta o borudan kafasını çıkarmayı başaran herkes kazanıyor.
Bunu da bize beynimizin o muhteşem kıvrımlarında hayat bulan küçümen oyuncuklar sağlıyor.
Sanki.
Kozmik büronun aranması, suikast iddiaları, açılım, Anayasa mahkemesinin kararı, kimi gazetelerin yayınları, İsrail gerginliği, Ermenistan anayasa mahkemesine giren madde, İngiltere istinat mahkemesinin son kararı gibi durumları içeren son yaşadıklarımıza gelince, sanki geleceğe hükmetmeye yönelik büyük bir oyunun gerçek oyuncakları olup olmayacağımız sınanıyor.
Bazen de başta söylenenin tersine, olanı yaşayamamak cümlesiyle tanımlayabileceğimiz bu stratejik güç oyunlarına kendimizi kaptırdığımız anlar olabiliyor.
Kocaman ve bizim olmayan kelimelerle bağrışarak televizyonlarda birbirlerini gagalayanlara kapılmak yerine, en iyisi doğruyu, satır aralarında gerçekle sarmaş dolaşken yakalama çalışmak…
Bu sanki.