Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '10

 
Kategori
Güncel
 

Bilgili mi yoksa zeki mi olmak isterdiniz?

Bilgili mi yoksa zeki mi olmak isterdiniz?
 

.


Geçenlerde önemli bir toplantıdaydım.

Toplantı demek de doğru değil ya, biz buna eski dostların buluşması dersek daha doğru olur.

Zaten bir buluşmayı önemli kılan birkaç unsur vardır. Ya önemli bir yerde toplanmışsınızdır ve buluşmanız o yüzden önemlidir.

Ya da önemsiz bir yerde toplanmışsınızdır ama buluştuğunuz kişiler önemlidir. Toplantı da o yüzden önemlidir zaten.

Benimkisi ikincisi. Önemsiz, sıradan, lalettayin bir yerde buluştuk. Ama ?

Öyle böyle değil, Türkiye’nin belki de en zeki adamları vardı yanımda. Buluştuğum kişiler önemliydi yani.

Bu fakiri en az yüze katlayacak potansiyelde bir dolu adam vardı yanımda.

Konuştuk konuştuk, sohbet iyice koyulaştı…

Hele içlerinde bir tanesi var ki; IQ’da memlekette tescilli ilk yüz arasında…

Neden bu kadar ısrarla vurguluyorum? Şunu öğrendim.

Bilgi, bilmek, başka, zekâ bambaşka bir şeymiş. Bu yaşında bunu daha yeni öğrendiysen bu da senin kusurun diyebilirsiniz.

Deyin de zaten. Size omuz veririm.

Yeni öğrendim ama bu kadar şaşıracağımı tahmin etmiyordum.

Ne kadar zeki olursa olsun, bir insanın bilgiyle mücehhez ve desteklenmiş bir vizyona sahip olmasının zorunluluğuna ilk kez canlı şahit oluyordum.

Daha öncelerden de karşılaşıyordum böyle durumlarla ama hep televizyon ekranlarındaki ucuz bazı tartışma programlarında oluyordu bu durum.

Son tahlilde; elbette herkes her şeyi bilemez.

Ama kariyerinin şahikalarına kilitlenmiş insanların; mesela başhekimliğe aday bir beyin cerrahı veya mühendislik fakültesinde rektör adayı profesör unvanlı bir öğretim üyesinin, sıcak gelişmelerin yaşandığı bugünleri yorumlayabilmesi için bazı şeyleri de mutlaka bilmesi gerekir.

Şâyet bilmiyorsa da, bilmesi gerektiğini bilmesi gerekir.

Ona dayatılanlar dışında ortada farklı bir şeyler döndüğünü sezmesi gerekir.

Kuvvetli sezgileri olmalıdır yani…

Bilmediği takdirde, bir şeyler hep eksik kalır.

‘33 kurşun’ denince kafatasınızın içinde gömülü nöronlarınızda, en az 33 milyon şimşek çakmıyorsa, 'William Cooper kimdir?' sorusuna, 'Amerikalı bir dizi oyuncusu olsa gerek herhalde' diye cevap veriyorsanız, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası dendiğinde mesela, lisedeki inkılap tarihi hocanızdan başka bir şey aklınıza gelmiyorsa…

Ve tüm bunlara rağmen 2010 Türkiye’sindeki sıcak gelişmeleri 'siz farkında değilsiniz, ben iyi bilirim' paradigmasıyla yorumlamaya çalışıyorsanız…

Dilediğiniz kadar zeki olmak koşuluyla da olsa; buyurun yorumlayın.

Ama ideolojik tercihlerin, şartlanmışlık ve kodlanmışlık orijinli ön kabullerle yapılmasının maraz doğuracağı gerçeğini sakın ihmâl etmeyin.

Unutmayın, bilime giden düz yol yoktur ve ancak onun dik patikalarında zorunlu tırmanmalarını göze alanlar aydınlık doruklarına ulaşabilirler.[1]

Aydınlık bir doruk, sizin için bir anlam ifade ediyorsa şâyet.

Sabrın sonu ile…

___________
Bibliyografya: [1] Kapital 1.Cilt, Karl Marx, Sol Yayınları, Çeviren Alattin Bilgi, 4.baskı sf:31

 
Toplam blog
: 269
: 1885
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Kabataş Erkek Lisesi Matematik (1992) Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Mak..