- Kategori
- Güncel
Çıldırmadan önce bol bol kahve için
.
Akdeniz toplumu olmamızdan ötürü sıcakkanlı bir halk olduğumuz sürekli söylenegelmiştir.
Öyleyiz de zaten.
Öfkelerimiz coşkularımız genelde limitlerdedir. Hep sınırları zorlarız.
Asker uğurlarken yaptığımız çılgınlıkları dünyanın başka hangi memleketinde görebiliriz ki?
Ya milli maçlar sonrası evlerimizin balkonlarından atmosfere ulaştırmaya çalıştığımız delikli demir çekirdekleri…
Bitmedi.
Ülkede cereyan eden bir toplumsal ya da siyasi olaya hemen reaksiyon vermemiz ve İMKB’de hisse senetleri fiyatlarının ani ve yüksek hacimli hareketlenmeleri bile bu tez canlılığımızla ilintilidir.
Şarkılarımızda da ziyadesiyle yer etmiş zaten haletiruhiyemiz.
Oynatmaya az kaldı doktorum nerede,
Deli deli kulakları küpeli,
Mazeretim var asabiyim ben,
Çıldırın çıldırın Cimbom için çıldırın…
Ben derim ki; biz bu hâldeyken yediklerimize değil belki ama içtiklerimize dikkat etmeliyiz.
Öyle dötümden sosyolojik analiz yapmıyorum.
Afaki de söylemiyorum bunları.
Ruh hekimlerinin, gergin ve coşkulu mizaç yapısındaki hastalara kahve ve türevleri içecekleri yasaklaması gerçeğinden yola çıkarak kesin olarak söyleyebiliriz ki; bu içecekleri aşırı tüketmemiz, arıza çıkarmaya müsait toplumsal ruh sağlığımızı berhava edebilir.
Fertlerin toplamı toplumu oluşturuyorsa, sosyal ve ilmi aritmetik işte yukarıdaki bu gerçeği kendiliğinden dayatıyor.
O eşsiz lezzet, fincandan durduğu gibi durmayabiliyor.
Sabrın sonu ile