- Kategori
- Müzik
Bilmem söylesem mi?
19 yüzyılda her çıkışında bir inişi olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu’ nunda inişini görmekteyiz. Bu asırda Avrupa’nın ve Amerikanın yükselişi sözkonusu... Avrupa kavi, Osmanlı zebun. Ve onların kültürlerini, müziklerini, dillerini, dinlerini yayma zamanı olmuştur bu yüzyıl... Nitekim çok başarılı olduklarını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Bizimde kendi kültürümüzden kopma zamanımız ve hala da öyleyiz ya o ayrı bir konu... Osmanlılarda kültür yaymak gibi bir düşünce olmamıştır. Bunun sıkıntılarını şimdilerde çok çekiyoruz.
Kanımıza zerk edilen kültürün içinden türküyü çıkarıp bahsetmek istiyorum.
Tüm dünyada kendilerini müzik otoritesi olarak kabul edilen kişiler çıkıyor, niteliksiz ne idiği belirsiz bilmem kimin herze müziklerini mükemmel, öbürlerininkini harikulade, diğerlerininkini fevkalade kabul etmektedirler. Teşbihte hata olmaz... Körler sağırlar birbirini ağırlar. Bu geçmişte böyle idi, şimdide böyledir. Tutup ta bizim müziğimize kültürümüzü alkışlayacak halleri yok. Niye bizden olmayan müzikleri dinleyip başkalarını onurlandıralım ki... Ama bizim genç nesillerde bunu anlamıyor. Örfünden, adetlerinden, gelenek, göreneklerinden, ülküsünden, dilinden, dininden kopan bir millet aslını, özünü, kendini kaybetmiş olur.
İçerisi kah hayat felsefesi, kah garip bir aşk hikayesi, kah zamana kahır mektubu, kah en sevdiğine yakılan bir ağıt, kah övgü, kah yergi, kah taşlama ile doludur. Bizim iç alemimizi, beşikten mezara her şeyimizi yansıtır türküler...
Bizim ozanlarımız kimi zaman aşık, kimi zaman maşuk, kimi zaman zulme boyun eğmeyen bir yiğit, kimi zaman her şeyi sinesine çeken bir gariptir.
Türkülerle kah sevdiğinizi kimseye bildirmeden seversiniz, kah kendiniz için öz eleştiri yaparsınız, kah yek ekmeğe muhtaç kalmışlar için üzülür, kah insanlığın gidişinden yakınırsınız, kah yakınınıza ağlar, kah sevdiklerinizle gülersiniz, kah milleti soyanlara yuh çeker, kah insanca bir düzen için, kah milleti uyandırmak için düşünürsünüz, kah içi yalan dışı yalanlara kızarsınız, kah çamurdan da çıkılmasa yolu memleketinizi özlersiniz, kah hatır bilmezleri yerer, kah sevdiklerinizi yere göğe sığdıramazsınız. O hem su, hem ekmek gibidir.
Hele bir dinlemeye görün gönülden bağlanırsınız türkülere...
Ne demiş şair?
Bu dünyada yiyip içtiklerimin,
gezip tozduklarımın,
görüp işittiklerimin,
dokunduklarımın, anladıklarımın
hiçbiri, hiçbiri,
beni bahtiyar etmedi türküler kadar...
Nazım Hikmet Ran
Saygılar...