Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '12

 
Kategori
Mizah
 

Bir "üst model" katır almak için, emektar eşeğini satıyor!

Bir  "üst model" katır almak için, emektar eşeğini satıyor!
 

Eşekler bu dünyada başka bir alem. Küfür edebiyatında, önemli hizmetleri var ayrıca. Bazı plajlardaki eşeklerden de farksızdırlar!...


Bu sıralar piyasalarda bir durgunluk var.  Baksanıza, eşekler de satışa çıkarıldı.etti. Eşeklerini satan satana. İş buraya kadar dayandı. İnsan eşeğini niye satsın ki? .

Hep böyledir.  Mart ayı, vergi verme ayıdır. Daha sonra unutulur gider ödenen vergilerin acısı. Bir darlık varsa, piyasa geçici sıkıntılı sayılır. Normale döner hayat. Baksanıza, eşek piyasası da bozulmuş. Ama, eşekli küfürlerde talep fazlalığı var. Bu ne iş?! Biz mi eşeklerin ahlakını bozduk, onlar mı bizim ahlakımızı bozdu?!  İki ayaklı eşekler de cabası!

Eşek deyip geçmemek lazım. Bu sevimli hayvanlar hem çilekeş, hem de cana yakındır. Katırın yanına yanaşamazsınız, teper. Eşeğe sorarsanız, en yakın dostu attır.  Eşeğin dayısı olur at.

İnsanlar, asırlar boyu, onlarsız yapamaz  “Hafiflemek” istediklerinde, eşekleri,  “can-ı gönülden” anarlar. Birbirlerine ilkten “eşşoğlu eşek” derken, kızgınlık derecesine göre de eşeğin  “ş” sini çiftleştirerek, mubareği öyle anarlar. “Eşşekoğlu” diyerekten. Zavallı hayvanların, “genleri ile” oynarlar.

Atla eşek samanlığı seyran eyledikten sonra ortaya çıkan katır hazretleri, pek ikirciklidir. Her şey kulak kabartan insanlar gibi, her bir şeyden nem kaparlar. Hep tepmeğe hazırdırlar..

Facebook’ta bir eşek ilanı vardı geçen gün ( Resimdeki ) Adam sıkışmış, eşeğini satıyor. Rıdvan Esen, çok hoş,  gır-gır adam.  Gerekçesi de şu:  “ Eşeğin temiz kağıdını aldım,  bir üst model katır alacağım için, sevgili eşeğimi satıyorum” diyor ve birbir özelliklerini sayıyor. "Sahibinden satılıktır"  levhasını okuyunca, ilkten anlayamadım. Satılık emlak zannettim. Meğersem eşekmiş.

Face’de Rıdvan Esen’in bu eşeği satacak, üstüne para ekleyip, altına gıcır gıcır bir  Chevrolet çekecek.  Bakmayın siz  “katır” alacağım dediğine.

İyi amma, eşeğin tanıtımını eksik bulduk. Ekleyip sorduk. “ Eşeğin başından kaç nikah geçti, Kuzey Irak sınırlarındaki hemdaşları ile yakın ilişkisi veya akrabalığı var mı? “ diye. Suallerim ya silinmiş, ya kayıp. Rıdvan Bey  niye silsin ki. Nihayetinde eşeği satılacak..

Sonracığıma. Bilmemiz lazım ki, bu eşek, geçmişte mutlu muymuş? Kendi sınıfının haricinde, bir başkası, arkasından hiç dolandığı olmuş mu? Geçmişi travmalılar, biliyorsunuz, şirret olur. Uyumsuzdur. Psikologlar  “mutluluk veya mutsuzluk, yetişme çağındaki psikozlarda saklıdır” derler.

İlk  izdivacı görücü usulü ile mi olmuş. Dur ve çüş’ten ayrı kaç lisan biliyor? Şimdiye kadar kaç Km. yapmış. Sicili nasıl? Şimdiye kadar kaç kişiyi tepmiş. Veya sırtından atmış!  İşte bütün bunlar eksik o  satış ilanında. Eşek deyip de geçmeyelim. Bu gün eşek eşeği bile “ödünç” kaşırken, biz,  iltimas yapmayalım. Bakmak lazım. Sonracığıma bu satıştan,  KDV.  istenecek mi?

Biz de merak edip, buradan sormağa devam edelim  Bay Rıdvan Esen’e dedik. Eşek ilanı kafa karıştırıyor. Eksik  bilgi var.

Öyle ya. Eşeği beğenip aldık. Huyunu bilmeyiz, suyunu bilmeyiz. Park sorunu çıkıyor ortaya. Ama diyeceksiniz ki, eşek, bu. Kendi kendini park eder. Gık’ı çıkmaz. Uysaldır. Park ettiği yerden, insanoğlu gibi kaldırımlara kadar taşmaz. Cürümü kadar yer yakar. “Ağzı vardır, dili yoktur”

Tabi daha soracaklarımız var satıcıdan. Tam teşekküllü hastaneden doktor raporu var mı bakalım. “O niye” diyeceksiniz. Bütün gün onunla haşir neşir olacağımıza göre, ya  hormonlu samanları yediyse. Değil mi?  Eşeği aldık, başımızın üzerine koyduk diyelim. Bir de hormonları eve  niye taşıyalım! Öyle ya!  Bakmışsın  bir gecede, merdiven altında duran eşeğimiz, koskoca bir boğa oluvermiş. Veya, yedi başlık bir dinazor. Ayıkla pirincin taşını!...Patlıcanlardan,  Ayşekadın fasulyelerinden biliyoruz. Neredeyse buzdolabını delip dışarı çıkmıyorlar mı?  Hem belli mi  olur canım. Aaaa! Tedbirli olmak gerek..

Bir arkadaşımız vardı. Öyle keskin gözleri vardı ki, Aladağ’ın tepesinde otlayan eşeğin, dişi mi, erkek mi, olduğunu, 5 Km. öteden anlardı. Dahası var. Eşeğin yaşını bile bilirdi. Daha daha, eşeğin kara kaşını, kara gözünü,  suratındaki benleri bile sayabilirdi. Öyle ki, Aladağ'ın eşeklerinden de namlıydı. Bartın'da, "Eşekçi Ayhan" denirdi ona.

Taaa uzaklardan eşeğin göz rengini nasıl bilebilirdi. Gözleri şehla mı bakıyor, baygın mı bakıyor, seksi mi bakıyor, vallahi onları da bilirdi. Bana da baktırırdı . Bakardım dağın tepesine ama, ben onların hepsini  "inek"  görürdüm. Bakarken zorlanırdım. O, gök gözleriyle nasıl görürdü öyle?!

Kendisine “ Gök gözlü dovuz” derdik.”Domuz” yani. Domuz gibi koku alırdı. Gölbucak'lılar, eşeklerini başından savmak için, bu dağa “dehlerlerdi.” Lazım olunca da tutup getiremezlerdi.  Başıboş kalan bu hayvanlar dağda kendi başlarının çaresine baka baka vahşileşmişlerdi. Bu azgın eşeklerin sahipleri, onları, çoktan gözden çıkarmış olurdu. Arkadaşımız Ayhan, dağdaki eşekleri yakalamakta da hünerliydi. Bartın’ın bu dağlarında, kovboyculuk oynardık.

Eşeğe dair çok fıkra anlatılır. İşin içine Temel de karışmıştır, Nasrettin Hoca da. Demek eşekler, bize en yakın hayvanlardır. Bazı bazı, canımız, ciğerimiz, kuzu sarmamız olmuşlardır. Marifetlidirler de.... 

Bir arkadaşım daha vardı: Muzaffer İzgü. İlkten bisiklete binerdi. Sonraları bisikletine takma motor taktırdı. Daha sonraları, onu motorsiklette gördüm. En son da bir vosvos almıştı.. " Bundan sonra neye kısmet?" dedim. Güldü: " Eşek alacam" dedi. Niye dedim?  " Söz dinler "  de ondan dediydi. Eşeğin söz dinlemesine de vurgu yapıyordu  adaşım İzgü.

Alın size, marifetleri hakkında bir fıkra:  “Amerika'dan mühendis getirttiğimiz1950'lili yıllar. Amerikalı mühendisler gelmiş Türkiye'ye. Kayseri'de bir kısım imar çalışmaları var. Türkiye'de o zamanlarda yol güzergâhını belirleyecek alet ve eleman yokmuş.

Türk mühendisler eşeği yokuşa sürüyor, arkasından elemanlar şeritmetre  çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp istikamet belirliyorlarmış. Bunu gören Amerikalı mühendis pratiği kavrayamamış ve sormuş.- Ne yapıyorlar böyle?
Türk mühendis cevap vermiş,
- Rampada yolun güzergâhını belirliyorlar.
- Anlayamadım?
- Eşek rampayı en uygun yoldan çıkar, biz de eşeğin izinde kazık çakıp rampada yol güzergâhı belirliyoruz..
Amerikalı katılarak gülmeye başlamış.. Yatışınca da sormuş,
- Peki eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
Türk mühendis bozuntuya vermeden cevap vermiş,
- Amerika'dan mühendis getirtiyoruz..”

Ört ki, ölem!

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..