- Kategori
- Felsefe
bir 'an'
bir 'an'...
dünya nüfusunun hatırı sayılır bir bölümünün futbolla ilgilendiği akılda tutulduğunda
16 mayıs 2010 önemli bir gündü. popüler liglerden italya ve ispanya ile görece daha az ilgi çeken türkiye ligi'nin şampiyonları o gün belli olacaktı. her ne kadar geçmiş tecrübeler, son haftaya lider girenin ligi de lider bitirdiğini fısıldasa da; oyunun sürprizlere açık olduğu ve bi dünya insanı bu yüzden peşinden sürüklediği de duru bir gerçekti. bu duru gerçekle yüzleşme şansını, en azından o gün için, bu topraklarda yaşayanlar yakaladı.
bir taraf sonuna kadar hakettiği mutluluğun tadını/coşkusunu, bir taraf kaybetmiş dahası kandırılmış olmanın hüznü ve ziyadesiyle öfkesini taşırıyordu. hatırı sayılır başka bir tarafsa ezeli rakiplerinin düştüğü durumdan kendine eğlence çıkarmakla meşguldü.
aynı 'an'; birileri için hayata dair tüm güzel şeyleri çağrıştırırken, birileri için kabusun vücut bulmuş hali olarak yaşanabiliyor. birileri düğün/doğum hazırlığı/heyecanı, iş/sevgili bulma telaşı, sevişme hazzı, büyük ikramiye kazanma mutluluğu, önemli bir projenin altına imzasını atma rahatlığı, insanlık için önemli olduğuna inandığı keşif/buluş/deney yapmanın hazırlığındayken; birileri acının, ızdırabın, hastalığın, ölümün, çaresizliğin, kaybetmenin tarifsiz hüznüyle başbaşa kalabiliyor.
tüm şehir coşkuyla şampiyonluğu kutlarken, aynı şehirde birileri hastaneye yetişmek için çırpınabiliyor ya da şampiyonluğu kaçırmanın hüznü ve enayi yerine konmanın öfkesiyle sağa sola saldıran kalabalığın az ilerisindeki bir hastaneden 'allahım baba oldum' çığlığı yükselebiliyor.
tüm bunların toplamı ve fazlasına da 'hayat' diyoruz. kimi zaman yiyip-içerek, kimi zaman gülüp-oynayarak, kimi zaman çalışıp-çırpınarak, gezip-görerek, kaybedip-bularak, yürüyüp-koşarak; sevinçle, hüzünle, acıyla, öfkeyle, beklemekle, heyecanla, umutla yoğrularak yaşıyoruz... hayatımızın her evresinde farklı duyguların başka renklerin ruhlarımıza egemen olmasına engel olamıyor; yaşayıp gidiyoruz.
beri yanda ise, olan bitenin tam ortasında ya da çok uzağında bir yudum suya, bir dilim ekmeğe muhtaç insanlar hayat mücadelesi veriyor. evet.. aynı 'an'da... o 'an'da... şimdi… sadece… hep!
9/9/2011