Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '10

 
Kategori
Siyaset
 

Bir arpa boyu yapmamışız 1...

Bugün, sizlerle bir savunmayı paylaşacağım. Bu savunma "Deniz gezmiş"in savunması. Bu savunmayı okuyanlar, bana kalırsa tekrar okusunlar. Çünkü; unutulmaması gereken, bu yüzdende hafıza tazelemesinin iyi olacağını düşündüğüm bir savunma.

Sıradan bir savunma değil bu savunma. "Tarihin tekerrür ettiğinin" milyonlarca örneğinden bir tanesi...

Sadece bu da değil... Aynı zamanda "Deniz Gezmiş'in" bu ülke hakkındane düşündüğünü, ülkenin kötü gidiş hattını engellemek için ne yapılması gerektiğini de anlayacaksınız. Uzun bir savunma bu yüzden hepsini yayınlamayacağım. İsteyenler internetten bulabilirler.

Ben bu savunmayı özet halinde parçalara bölerek sizlere sunacağım. Sizden ricam okuduğunuz savunmayla ülkemizin şu anki durumun karşılaştırmanız. Eminim ki çok şaşıracaksınız bu benzerliğe...

Giriş

Bu savunma, mahkemenizde, Anayasayı tağyir, tebdil ve ilgadan yargılanan Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) savaşçılarının ortak savunmasıdır. İçinde bulunduğumuz şartlar, geniş bir savunma yapmamızı ve şahıslarımızda zincire vurulmak istenen bilimi ve gerçekleri savunmamızı gerektiriyor. Amacımız, aleyhimize verilecek cezayı önlemekten çok, doğruluğuna inandığımız doğa ve toplum kanunlarının insanlık tarihine nasıl yön verdiğini açıklamaktır.

Ulusumuz, Amerikan emperyalizminin sömürüsü altında ezilmektedir. Kurtuluş Savaşımızda şehit düşen yüzbinlerin onurları ve cesetleri üzerinde yabancı pençesi cirit atmaktadır.

Dünyanın ve Ortadoğu'nun en eski devletlerinden biri olan Türkiye hâlâ kalkınamamış olup, yarı-bağımlı durumdadır. Bir avuç sermaye çevresi Amerikan doları uğruna ulusumuza ihanet etmiş ve bağımsızlığımızı yabancılara ticaret konusu yapmışlardır. Yurdumuzun bağımsızlığı için giriştiğimiz bu kavgada Kurtuluş Savaşımızda şehit olanların onurlarını ve ulusumuzun kaderini korumaya kararlı olduğumuzu bildiriyoruz.

Günümüz Türkiyesi

1971 Türkiyesi, bir avuç sermaye çevresinin çıkarı uğruna Amerika'ya her türlü imtiyazın verildiği ve Türkiye halkının yarı-bağımlı durumda olduğu bir ülke olmuştur.

Madenlerimiz, bütün sanayi yatırımlarımız Amerikan ve Avrupa sermayesi ile ortaktır.

Sağlık Sorunu

Emperyalizm, kârlı olan bu işi de gözden kaçırmamıştır. Kendi ülkesinde yetiştireceği doktorun masrafından kaçınmak için geri ülkelerdeki hazır, diplomalı doktorları kullanmaktadır. Büyük beyin akımına sebep olan bu yol ise önlenememektedir. Çünkü önlemek Amerika'nın işine gelmemektedir. İktidarlar yıllardır bu beyin ihracına bir çözüm yolu aradıklarını iddia ediyorlar. Aradıkları çözüm yolu Amerikan çıkarlarıyla çatışmayan bir yoldur. Söyleyelim, böyle bir yol bulmak mümkün değildir.

Eğitim Sorunu

Binlerce köyümüzde hâlâ okul yoktur. Okul çağındaki yüzbinlerce çocuk laik eğitime taban tabana zıt Kuran kursları ve benzeri yerlerde çağdışı bilgilerle eğitilmektedirler. İlkokulu bitiren yoksul aile çocukları orta dereceli okullara devam edememektedir. Geri bıraktırılmış bir ülke olan Türkiye'de orta öğretimde, teknik ve mesleki öğretime ağırlık verilmesi gerekirken, bunun tam tersi uygulanmaktadır.

Yüksek okullarımızdaki durum ise daha hazindir. Üniversite ve yüksek okul öğreniminde, branşlar ülke ihtiyaçlarına göre düzenlenmemektedir. Bir taraftan doktor ve teknik uzman sıkıntısı çekilirken, hukuk ve iktisat konularında öğrenim yapanlar iş bulamamaktadırlar. Ve bugün yurdumuzda üniversite mezunları arasında ciddi işsizlik problemi vardır.

Ezilen Halkımız

27 Mayıs İhtilâline halkımız ümitle bakıyordu. Reformların yapılmasını, sömürünün ortadan kaldırılmasını ve insanca muameleye tabi tutulmalarını arzuluyordu. İhtilâl kadrosu, bunları yapmadan idareyi sivil yönetime devretti. Fakat 1961 Anayasasını getirerek, gelecek hükümetlerin Anayasada öngörülen reformları yapmalarını mecbur tuttu. 1961 yılı seçimleri, DP'nin varisi AP ve CHP'nin koalisyonunu getirdi. Burada çok önemli bir nokta şudur: 1960 yılında DP İhtilâlle düşürüldü. İhtilâl hükümetinin hazırladığı 1961 Anayasası halkın referandumuna sunuldu ve kabul edildi. Fakat bunun hemen arkasından, politikasıyla Anayasaya aykırı olan AP çoğunluğa yakın bir miktarda oy aldı. İlk bakışta karışık görülen bu meselenin sebebi basittir. DP'yi meydana getiren, patron, ağa, tefeci-eşraf kesimi İhtilâlden sonra, bir süre sindi ve halk üzerindeki baskısını gevşetti. Anayasa halkın referandumuna sunulduğu zaman, ileriyi garantiye alamadıkları için, oy tüccarlığı yapmaktan korktular ve bu yüzden halkın tamamı olmasa bile çoğunluğu serbestçe oy kullanabilmiş oldu. Anayasanın kabulü ve AP'nin seçimlere girmesinden sonra ortamı geliştirmek için müsait bulduklarından halka baskı yaparak AP'nin 158 milletvekili çıkarmasını sağladılar. Bu dönemde seçime katılan ve DP'nin ikinci bir varisi olan YTP'nin çıkardığı 65 milletvekili ile sayıları 223'ü buluyordu. Anlaşılmaktadır ki, İhtilâlin ertesi yılı DP'yi seçen ve koruyan güçler meclisin yarısını teşkil edecek kadar milletvekili seçmişlerdi. Halkımızın büyük çoğunluğu köylerde yaşar, okur-yazar değildir, seçimlerde kullanılan oy pusulalarının hangi partilere ait olduğunu dahi, çoğu seçemez. Ağa-tefeci-eşraf tahakkümü altındadırlar. Nurculuk, Süleymancılık gibi gerici akımlar halkı baskı altına almışlardır. Amerika tarafından beslenen ve halkları Müslüman olan bütün devletlerde örgütlenen Aramco şirketi yurdumuzda da yoğun faaliyet göstermektedir. Doğal olarak köylüler oy kullanırken ağa-tefeci-eşraf takımının istediği partiye vermektedirler. İşçiler kesimine gelince; durum aynıdır. Gerek özel teşebbüste olsun, gerekse İktisadi Devlet Teşekküllerinde olsun, gerici AP'nin koruyucusu olan patronlar ve sarı sendikalar, işçileri işten atmak ve aç bırakmakla tehdit ederek, oylarını almaktadırlar. Seçim dönemlerinde gazete veya başka yollardan bütün oyunların binlercesine şahit oluyoruz. Böylece ağalar, patronlar, tefeci ve eşraf yoksul halkımızın seçme hakkını tekeline almıştır.

1961 yılında seçimle kurulan koalisyon hükümeti Anayasanın öngördüğü reformları gerçekleştirmemiştir. Kabul ettiği en önemli şey, işçilere grev hakkıdır. CHP toprak reformu yapmak istemiş, fakat diğer partiler tarafından engellenmiştir. Engelleyenler arasında CHP'li birçok toprak ağası ve gerici de vardır. Yapılan diğer işler geçici olmuş ve çoğu tatbik edilmemiştir. Kargaşalık ortamında devam eden koalisyon hükümeti 1964'te İsmet İnönü'nün düşürülmesi ile son bulmuş ve 1971 yılına kadar AP saltanatı şeklinde devam etmiştir. Altı yıllık AP döneminin özelliği şudur; bir taraftan reformları öngören yürürlükteki 1961 Anayasası, diğer taraftan reformlara ve yürürlükteki Anayasaya karşı AP hükümeti vardır. İşçiler, köylüler, küçük esnaflar, küçük memurlar, zanaatkârlar, öğrenciler ve tüm Türkiye halkı Anayasanın yanında yer alarak uygulanması için baskı yapıyordu. AP, diğer gerici partiler, Amerikan ortaklığı patronlar, ağalar ve tefeciler Anayasayı uygulamamak ve talanı devam ettirmek için birleşiyorlardı. AP kontrolü sağlamak için Anayasayı değiştirmek istiyor, fakat imkân bulamıyordu. Neticede, kurtuluş çaresini Anayasayı uygulamak ve uygulanmasını isteyenleri susturmakta buldu. Bunun peşinden doğal olarak, halk kitlelerinde AP politikasına ve sömürüye karşı direniş başladı. Böylece, uygulanmayan ve uygulanmaması için her türlü çaba gösterilen reformlar ve sosyal adalet ilkeleri, halk kitlelerini demokratik mücadelelere sürüklüyordu.

Köylülerin toprak işgalleri, işçilerin grev ve işgalleri, memur boykotları ve öğrenci hareketleri gibi birçok demokratik eylemler; Anayasaca verilmesi öngörülen fakat AP tarafından verilmeyen hakların alınması için yürütülmüşlerdir.

Yarın, "işçi hareketleri, köylü hareketleri, toprak reformu..."

Volkan kahyalar

 
Toplam blog
: 105
: 645
Kayıt tarihi
: 06.03.07
 
 

Eğitimim: Trakya üniversitesi İpsala Meslek Yüksek okulu 2. sınıf gümrük işletme okuyorum. Liseyi..