Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '12

 
Kategori
Güncel
 

Bir ben vardır bende, benden içeru veya mit

Bir ben vardır bende, benden içeru veya mit
 

MİT böyle giderse personel bulamayacak


Zaman zaman çevremdeki insanlarla fikir tartışması yapıyorum.

Aynı fikri paylaştığım bir kısım insan, Ergenekon tutuklamalarından sonra "derin yapının" tamamen çözüldüğünü, artık bir daha toparlanamayacağını iddia ediyor.

Ben ise her defasında buna karşı çıkıyor, sanıldığı gibi olmadığını, iktidar karşıtı mihrakların varlıklarını elan koruduklarını, hatta aldıkları dış destekle yeniden cesarete geldiklerini söylüyorum.

Karşıt kesim için söylenecek bir söz bulamıyorum. Çünkü onlar Ergenekon, Balyoz, İrtica İle Mücadele Eylem Planı, İnternet Andıcıgibi oluşumların varlığını inkar ediyor. Evet, belki karşımızda, tüzük veya yönetmelikle belirlenmiş başkanı, yönetim kurulu üyeleri, hizmet elemanları olan bir teşkilat göremiyoruz. Yani öyle, "resmen organize edilmiş bir kuruluş" bulunmuyor. Ancak bu, belli bir ideoloji etrafında kümelenmiş sivil ve resmi kişilerin, mevcut iktidarı zaafa uğratmak amacıyla işbirliği içinde oldukları gerçeğini ortadan kaldıramıyor.

Bunu farketmek için sihirbaz, kahin ya da müneccim olmak gerekmiyor. Günlük bir kaç gazeteye gözatan, malum kesimden bir iki uzman ve yazarı okuyan/dinleyen her insan, bunu rahatlıkla görebilir. Fakat devlet kurumlarında, bir cemaatin hakimiyetini ilân ettiğine inananlar bu gerçeği hem inkar ediyorlar, hem de yandaşlarından gizliyorlar.

Önceleri Ergenekon ve Balyoz tutuklamalarından yakınanlar, iş MİT'e ve Hakan Fidan'a gelince hava değiştirdiler. Nerdeyse, bu kurumun elemanlarını bizzat elleriyle yakalayıp, özel yetkili savcının huzuruna çıkaracak kadar iştahlandılar. Üzülerek söylüyorum ki, işte bu insanoğlunun gerçek yüzüdür. Onun iç dünyasında, adalete ve hakkaniyete fazlaca yer yoktur. İdeolojisini paylaşmadığı kimselerin suç işleyip işlemediği hiç önemli değildir. Önemli olan, onlara bir şekilde zarar gelmesidir.

Son dönemde ortaya anlaşılması zor, yorumlanması imkansız gibi görünen bir tablo çıkmıştır. Devletin savcıları, devletin askerinden sonra, devletin istihbarat teşkilatının başını da ifade vermeye davet etmiştir. Şimdiye kadar olan davetlere makul bir cevap bulmak mümkünse de bu sonuncusuna izah getirmek kolay değildir.

Zira bir istihbarat elemanı gerektiğinde, suç ve terör gruplarının arasına girmek, onlarla birlikte olaylara karışmak durumundadır. Halbuki herhangi bir şahsın, kanundışı işler yapması yasalar açısından suçtur. Ne var ki, haber elemanı denilen kişi bunları yapmak zorundadır. O, duruma göre, katır sırtında esrar veya eroin taşımaktan, terör faaliyetine kadar her türlü eylemin içinde bulunma zaruretiyle karşı karşıyadır. Aksi takdirde, yasa dışı şebekelerin tesbiti ve suç üstü yapılması zordur.

Kanaatimce, bu pozisyondaki kişilerin soruşturulup yargılanmalarına dair yöntem ve usül diğerlerinden farklı olmalıdır. Zahiren suçlu göründüğü halde, batınen devlet hizmeti gören insanlar, kolayca harcanmamalıdır. En önemlisi bu durumdaki insanlar, ideolojik mücadeleye veya iktidar kavgasına alet edilmememilidir. MİT üzerinden siyaset kavgası yapmak, kendimizi açığa çıkararak düşmana karşı savunmasız hale getirmek demektir.

Acaba Özel Yetkili Savcı Sarıkaya soruşturmadan alınmasaydı, görevi sebebiyle zorunlu olarak terör örgütüne sızmış biri veya onun amiri, karşısına geldiğinde ne yapacaktı? Adamı/adamları bilgi aldıktan sonra salacak mıydı, yoksa tutuklanmaları istemiyle mahkemeye mi sevkedecekti? Hakim onları tutuklasa da tutuklamasa da sonunda bir yargı sürecine girilecekti. MİT görevlisi mahkeme nihayetinde, "terör örgütüne üye olmaktan ağır bir cezaya çarptırılırsaydı" ne olacaktı? Eğer bu, teamül haline gelirse bundan sonra MİT, haber toplamak için eleman temin edebilecek miydi?

Tabi bir de madalyonun öbür tarafı var. Teşkilatın içinde, maaşını bu devletten aldığı aldığı halde, başka mahfillere hizmet veren kişilerin bulunması da mümkün ve muhtemeldir. Anladığım kadarıyla istihbarat, karmaşık bir iştir. Bu yüzden, devlet elemanı görünen bir ajanın başkalarına çalıştığını, çok somut deliller olmadıkça, tesbit etmek kolay değildir.

Amerikan polisiye ve macera filmlerini seyredenler söylediklerimi iyi anlar. Bir gizli servis görevlisi, kendi kurumundan veya başka bir devletin teşkilatından bir ajanı yakaladığında sorguya çeker. Adam dokuz tane senaryo uydurur, hepsi de son derece makul ve mantıklıdır ama sorgulayan bunları yemez. Soruşturma ve araştırmaya, gerçeği öğrenene kadar devam eder. Anlattığım nihayetinde bir filmdir ama doğrusu istihbaratçılık ta böyle bir şeydir.

Ancak arada bir paranın cazibesine kapılıp, ülkesine sığınan bir albayı, geldiği Suriye'ye geri veren eskimiş ve şaşkın istihbaratçılar da çıkabilir. Zaten bu tiplerin, örnekte de görüldüğü gibi, yaptıkları meydandadır. Onları içeri tıkmak için savcı davetine veya başkaca bir delile ihtiyaç yoktur.  

İstihbarat yetkililerinin yargı karşısına çıkmasını isteyenler gösterdikleri emsal nedeniyle haklı olabilirler. Bunların, "Eski Genelkurmay Başkanı bile tutuklanıp hapse konuluyor da, MİT elemanlarının kılına bile dokunulamıyor" demeleri oldukça mantıklıdır. Ancak yukarıda anlatmaya çalıştığım gerekçeler paralelinde düşünürsek, kazın ayağı hiç te öyle değildir. Zira örgütlü suçların ortaya çıkabilmesi için birilerinin onların arasına girmesi zarureti vardır. Ayrıca ben, MİT'çilerin yargı önüne çıkarılmasını isteyenlerin hakkaniyet duygusuyla hareket ettiklerini düşünmüyorum. Bunlarınki, tamamen hissi bir tavırdır ve içinde bir çeşit intikam duygusu barındırmaktadır.

Son günlerde Uludere olayı, Hrant Dink'in katlinde mahkemenin örgüt bulamaması, İstanbul'da iki emniyet mensubunun görevden alınması, müsteşar dahil beş MİT'linin ifadeye çağırılması, Suriyeli albay'ın geri verilmesi gibi peşpeşe gelen hadiseler hepimizin aklını karıştırmıştır. Hele MİT meselesi allak bullak etmiştir. Cemaatin, tüm devlet kurumlarını ele geçirdiğine inananlar durumu açıklamakta zorlanmışlardır. Adını devlet/cemaat çatışması koysalar da iddia havada kalmıştır. Zira Fethullah Gülen Hoca, Başbakan için yayınladığı "geçmiş olsun" mesajında, böyle bir durumun olmadığını hissettirecek açıklamalarda bulunmuştur.

Gidişat iktidarı bile telaşlandırmış olmalı ki, MİT mensuplarının soruşturulmasını Başbakan'ın iznine bağlayan kanun değişikliği anında gündeme alınmıştır. Bence bu, meselenin ne denli ciddi olduğunun göstergesidir. Allah sonumuzu hayreyleye....

Resim: kpssrehber.com

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..