- Kategori
- Futbol
Bir derbinin ardından (2)

İddia ediyorum, Türkiye’deki bu şiddet hareketlerinin kökü kazınır. Çözümü vardır. Eğer çözüm gerçekleşmezse, darağacına asın beni. Tüm Türkiye’ye rezil edin. Hatta olmadık, akla gelmedik işler de yapın. Ama çözüm aşamasını önce uygulayın. Aklın yolu bir, bugünkü ortamda çözüm yolu tektir ve vardır. Ama önce inanıyorsanız, uygulamaya hazırsanız, uygulamaya cesaretiniz varsa, bilime ve bilimsel sonuçlara inanıyorsanız?
03.Aralık.2006 tarihinde oynanan Fenerbahçe Galatasaray futbol takımları arasında oynanan ilk devre maçının yorumunu 07.Aralık.2006 günü Milliyet Blog’da “Bir Derbinin Ardından” başlıklı yazımda yazmıştım. O günkü yazdıklarım 19.Mayıs.2007’de ne yazık ki gerçekleşti.
(http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=16338)
19.05.2007 günü Ali Sami Yen stadında Türkiye Süper Ligi 33. hafta maçı Galatasaray ve Fenerbahçe futbol takımları arasında oynandı. Maç öncesi, maç sırası ve maç sonrasında yaşanan dehşet şiddet görüntüleri tam üç gündür televizyon haberlerinde ve programlarında gündemin başköşesinde yerini aldı. Neden böyle oldu, niye böyle oldu sorularına sözüm ona hep yanıt arandı, ama bence bulunamadı. Yanıtı belli olan soruya, hiçbir basın yetkilisi yanıt vermek istemedi. Spor ve futbol kurumuyla ilgili yazarlar da taraftarlıklarından dolayı bu soruya gerçek yanıtı veremediler, vermediler, vermeye cesaret edemediler. Hadi bunların sırtlarında taraftar gömleği var, rakip taraftar gömleğini giyenler niye yanıt veremediler? Onlar da yazı yazdıkları gazetelerin birer basın mensubuydu, onlar da yanıt veremezdi. Hep, dolambaçlı yollardan sorumlular aranmaya çalışıldı.
Galatasaray’ın kulüp başkanı Sayın Özhan Canaydın da tam üç gündür ortalarda görünmüyor, tıpkı geçen sene şampiyonluğu son anda elinden kaçıran Fenerbahçe’nin başkanı Sayın Aziz Yıldırım gibi. Aziz Yıldırım’a öğüt veren Hürriyet Gazetesinin Fenerbahçeli Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök olduğu şampiyonluğun kaçtığı geçen seneki gazetelerde yorumlanmıştı. Aziz Yıldırım ortalıkta görünmezse sözde hem Galatasaray’ın şampiyonluğunun hızı kesilecek, hem de ortalık biraz durulacaktı. Şimdi Özhan Canaydın’a bir akıl veren var herhalde? Bir kulüp başkanı, ortalık toz dumanken ortaya çıkmıyor, çıkamıyor veya çıkartılmıyor. Aklımız ermiyor bu işlere. Ama aklımızın erdiği işler de var.
Taraftarın şiddet göstermesinde en önemli etken MEDYA’dır. Bu konuda çok örneklemli birçok araştırma vardır. Farklı gruplarda, farklı taraftarlarla yapılan bilimsel araştırmalar, yüksek lisans tezleri, doktora tezleri vardır. Taraftarın, taraftarlık boyutunun önemi-dozu-şiddeti, MEDYA tarafından artırılmakta veya azaltılmaktadır. Ama biraz araştırıcı olmak lazımdır. Araştırıcı olmak için de inanmak lazımdır. Basın mensupları içerisinde bu kimlikte birçok gazetecimiz vardır, isterlerse bu sonuçlara hemen ulaşabilirler. Taraftarın, taraftarlık dozunu MEDYA belirlemektedir. Bu, iki kere ikinin dört etmesi kadar gerçek ve basittir.
MEDYA ne yapacak? Büyük derbi dedikleri maçlardan önceki haftalarda bu maç ile ilgili hiçbir haber ve yorum yazmayacaklar. Bu kadar basittir. Örneğin, Galatasaray ve Fenerbahçe maçları bir sezonda en az iki defa maç yaparlar. İlk maç birinci devre, ikinci maç ikinci devre. Bir sezonu bir sene üzerinden düşünürsek, iki sezonda yani iki senede bu iş çözülür. Taraftarın taraftarlık dozu-şiddeti azalır. Çünkü YEMLEME kesilmiştir. İddia ediyorum, bu işin çözümü budur. Ama kesilen sadece TARAFTARIN YEMİ olmayacaktır tabi ki. Bunun bir başka yaralayıcı sonucu MEDYA açısından olacaktır. MEDYA’NIN TİRAJI DA DÜŞECEKTİR. MEDYA bunu göze aldığı zaman, bu iş çözülür. Başka da hiçbir çözümü şu anda Türkiye’miz Futbol Kültürü açısından mümkün değildir.
Hasta olan bir insana “sen neden hasta oldun, suçlu sensin” demek kadar basit bir sorgulama olabilir mi? Hasta olmasında hastanın suçu var, ama hastalığı yaratan mikropları hastanın her türlü önlemine rağmen yolda sokakta otobüste metroda minibüste hastaya bulaştıran çevreyi nasıl bertaraf edeceğiz? Çevreyi bilinçlendirirsek, temizlersek etken maddeler ortadan kalkarsa, hastanın hasta olması biraz güçleşir ama sorumluluğu yine de paylaşmış olur. Ama biz ne yapıyoruz? “Çevre mikrop dolu ama sen bu tünelden geçeceksin, hasta olma sakın ha!” diyoruz. Bu mümkün mü? Gaz maskesi taksan, vakumlu jelatinin içinde olsan yine bulaşacak hastalık. Ondan sonra da “taraftar niye böyle yapıyor, suçlu taraftardır” diyeceğiz. Yok böyle bir şey. Taraftar tek başına suçlu değildir. Hatta bu konumda hiç suçlu değildir.
22.Mayıs.2007 günü Milliyet Gazetesi’nden Sayın Uğur Meleke, “Lig TV’ye Açık Mektup” yazısı yazmıştır. Tam üç gündür hiçbir basın mensubunun yazamadığını Sayın Meleke yazmıştır. Doğrudur, yazısını destekliyorum, çözüm için önerisi benim önerimle temelde aynıdır. Sayın Meleke, "bundan böyle yayıncı kuruluş, hiçbir maçın önünde veya sonunda hiçbir kulüp yöneticisine mikrofon uzatmasın. Yayıncı kuruluşla başlayan bu harekete diğer medya grupları da davet edilsin, sağlanacak yazılı mutabakatla ne televizyonlar ne de gazeteler kulüp yöneticilerine programlarında/sayfalarında yer vermesinler” demektedir. Biraz daha ileriye giderek diyorum ki:
SADECE YÖNETİCİLERİN SÖZLERİNİ DEĞİL, O MAÇ İLE İLGİLİ HİÇBİR HABERİ VE YORUMU YAZMASINLAR. BU İŞ OLUR.
Ama olmayacak bir gerçek de var. O da MEDYA’NIN BUNU GÖZE ALIP ALAMAYACAĞI GERÇEĞİ.
Sayın Uğur Meleke, 08.Mayıs.2007 günü Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan "Galatasaray, Fenerbahçe'yi alkışlamalı" başlıklı yazısına da gönderme yaparak “kırık dökük satırları kaleme alırken, doğrusu bu denli tartışılacağını tahmin edememiştim. Zira bu sütunu düzenli takip edenler varsa bilirler, suya yazıyoruz biz yazıları esasında... Küçük küçük halkalar oluştuyoruz önce etrafımızda, sonra o halkalar çok uzak mesafelere ulaşamadan kayboluyorlar okyanus kargaşası içinde... Bu yazının da öyle bir-iki küçük halkadan ve temenniden öteye gidemeyeceğini sanmıştım.. Yanılmışım... bizim yazı da fayda sağlamayı bırakın, gereksiz bir tartışmaya neden olarak zarar bile verdi futbol atmosferine... Bu yüzden üzgünüm, sebep olduğum lüzumsuz gürültü için affınızı” diliyorum diyor. Ne kadar büyük bir erdemlilik. Bravo kendisine. Bu futbol kültürü içerisinde Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi alkışlaması mümkün mü? Sonra niye alkışlasın ki? Alkışlaması için hangi ortam yaratıldı da alkış isteniyor? Bu olmazdı, olmadı da. Olanları gördük. Atatürk’ün Türk Gençliğine armağan olarak sunduğu bir 19 Mayıs Bayramı’nda yaşanan futbol şiddet olaylarını tüm ulusumuz gördü. Yazık, çok yazık. Türk gençliği bunlara layık değil. Layık olduğumuz nice değerlere sahip olmamız veya elden kaçırmamamız için lütfen yardım edelim. Uğur Meleke gibi yazarların yazdıkları yazılar su yüzünde yazılan yazılar olarak kalmamalı. Bizim naçizane bir bilimsel objektif bakış açılı yazımız da su yüzünde yazılan yazılar olarak kalmamalı.
Haydi MEDYA, sıra sizde. Bitirin şu işi artık.