Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '09

 
Kategori
Dünya
 

Bir Devletin Yeniden Doğuşu

Bir Devletin Yeniden Doğuşu
 

Bugün üstünde nefes aldığımız ve şairin: "M.Akif Ersoy" "Düşün altında binlerce kefensiz yatanı" dediği bu toprakların destanını; Mustafa Kemal destanını anlatan bu kaynağa rastlayınca, sizlerle paylaşmadan edemedim. Belki çok uzun gelecek size bu destan, belki ilk bakışta gözünüzü korkutacak ama unutmayın ki bu destan yarım saatte bir saatte yazılmadı. Şairin de dediği gibi binlerce kefensiz yatan var bastığımız topraklarda ve Atanın da dediği gibi hıyanet ve ihanet içinde olanlar hiç durmadı dinlenmedi, o günden bu güne kadar. Öyleyse bu destanı bilelim. Dünü bilelim. Bu güne bakalım. Yarını değerlendirelim. Sağlıcakla...

BAŞLAYIŞ


Boyu devrilsin

Büyük hakikatlara

Yabani incir yaprağı kulaklarını tıkayanların!

Ben yeni doğacakların adıyla başlıyorum.

Dudaklarımda aynı isim,

Yeni bir dalgalanma yepyeni bir resim.

Ve bir dakika azalmaksızın sesim;

Ben yeni doğacakların adıyla başlıyorum.

İnanıyorum ki yavrularım

Yarın

Yepyeni bir hayat sürecekler,

Bizden aldıklarını

Daha ilerilere götürecekler.

Ki ben onların adıyla başlıyorum.

Her sahifesini

Taze koparılmış ottan bir yürek gibi

önlerine seriyorum

eserimin.

3 kış, 3 yaz, 3 bahar

Bütün aydınlığını döktüm miyop gözlerimin

Ve ben onların adıyla başlıyorum.

İlhami BEKİR 1933


ALTIN DESTAN

1881

Üç Kara Parçasında

Yıl 1881

Suda kırık teknelerdir

Seylan, Somatra, Cava...

Emperyalizma:

Denizaltı

çıkmış ava.

Seyrek sakallı

Kara gözlü

Budist rahiplerin

Sarı vatanı

Vietnam

uykudadır.

Afyon yutup

Şekersiz yeşil çay içen

saçı örgülü

Çinli

korkudadır.

Bir ağaç gibi toprakta kök salıp

Mukaddes ineklerin memelerine dalıp

Ölülerin külünde savrulan

Brahman

ne mutludur ki...

Kement alıp

Parya avlıyor

İngiliz.

Cirit atıyor

Gana'da, Kongo'da, Nijeriya'da

Sömürgeci Felemenk

Portekiz.

Gökte yıldız sahrada kum.

Fildişi sahilinde kahve yükleniyor

Toprakta çatlıyor tohum.

Yıl 1881

Afrika

Süveyş'i, Nil'i Deltası ile

İngiliz emperyalizminin emrindedir.

Buğday ambarı Cezayir..

Cezayir'de bankası kumpanyası okuluyla

Genç sömürgeci Fransa.

Cizvitlerin Mukaddes ülkesi

Katolik İspanya

İncil'den ayetler okuyup

Kol atmış Fas'a.

Kıptî Casus İlyas

ve satılmış Tunus.

Tunus'ta ihtilâlci Yunus.

Daha doğuda

Ordugâhtan uzakta bir çadır gibi

Korsan ülkesi

Müslüman diyarı

Tarablus.

Yıl 1881

Sömürü

Osmanlı'nın göbeğinde

fır dolayı

dolanıp

kan emmededir.

Dönem Abdülhamit dönemi.

Devlet batan gemi.

Tayfalar gemide aç.

Ürküntü tonilato tonilato

Korku kulaç kulaç..

Dönem Abdülhamit dönemi.

Mülk bir uçtan uca padişahın

ve kulluk onadır.

Binbir akşam sabah yürü

Her iklimde başka kervansaray.

Bir uçta doğarken

ötede batmada ay.

Cidde, Medine, Şam, Halep

ve Manastır, Selânik onundu hep.

Selânik bir büyük liman

Selânik bir büyük şehir.

Balık avlar limanda balıkçılar,

Gemiler atar demir.

Yıl 1881

Yazıyor ki kitapta

Yedinci babta,

Kızıl kıyamet kopacak

büyük çapta.

kurtarıcı gelecektir.

Selânik bir büyük liman

Selânik bir büyük şehir.

Suda balık

sürüleri gibi kalabalık

gelir gider

gider gelir.

Belinde Tarablus kuşağı,

Tunus sarıklı

Pala bıyıklı

İşkodralı kereste tüccarı Malisör.

Kafeşantan balozlar artığı

sör.

Çarşaf ferace, şalvar ve lur.

Fes, şapka, aba, yemeni, potur.

Arnavut, Sırbiyeli, Rum, Bulgar,

Orta Asyalı baharatçı Tatar,

Batılı parfümeri butikleri

Afrikalı Asyalı dükkân

Ve Yahudi bezirgân.

Selânik bir büyük liman

Selânik bir büyük şehir.

Şehirde mahalle

Mahallede iki katlı ev

kâgir.

1881

Mustafa Kemal

Yıl 1881

Kiraz mevsimi.

Vakit alaca karanlık.

Ay batacak, güneş doğmak üzere,

Toprak kabardı

Gök gerine gerine uyanıyordu.

İki katlı kâgir evde

Çifte şamdan yanıyordu.

Ve ansızın

Sarı gür bir kadın saçı gibi

dalga dalga esti rüzgâr,

havalarda bir doğum müjdesi var.

Kiraz ağaçları meyve yüklü

pıtrak pıtrak.

Gün ağardı taze, apak

Ve öptü yeni doğanın

Küçük Mustafa'nın

parlak ışıklı yüzünü güneş.

Çocuğun

Tirşe mavisi

Gözleri ışık dolu.

Uyuyor

Mor menekşe yorganı altında

Sofuzade Feyzullah'ın kızı

Zübeyde'nin

mutlu oğlu

Mustafa.

Şerbetler içildi, müjde salındı dört tarafa.

Uğurlu olsun!

Mutlu olsun!

Kutlu olsun!

Mustafa.

İlk yıllarında durgundu pek,

Saçları çile ipek

Kaşları çekme yay

Yüzü gökte ay

Elleri sadef beyaz.

Geçti dört mevsim, dört yaz.

Uzun ince parmaklarında

Amme cüzüne sarılı şeker;

Küçümencik sarıklılarla beraber

Mahalle mektebinde diz çöküp

İlahilerle başladı okula.

Ve tekrimler ve tekbirler ve

tehlillerle

Hayrola kutlu ola!

Babası Ali Rıza

Küçük memurdu o zamanlar

Rüsumatta.

Aylık verilirse

Üç ayda verilirdi

tayın da maaş da;

Öldü genç yaşta...

Sofuzade Feyzullah efendinin kızı

Zübeyde Hanım dul ve tasalı,

Dilinde eski bir Rumeli masalı

derdi ki:

Oku da büyük adam ol!

Ve bir akşam

Küçük Mustafa ilk büyük müjdeyi verdi annesine.

Açıldı ışıklı yol

Rüştiyeye girdi o sene.

Bir taş yapıydı Rüştiye

Günde beş kez okunur ezan.

Beş kere ti çalardı borazan.

Yürünürdü rap rap diye.

Muallimi askeri

Kolağası Suphi Bey

Tabiiyye,

Mustafa Bey

Riyaziye

Okuturdu.

Bir gün

Mustafa Mustafa'nın önünde durdu.

dedi ki:

Sen Mustafa ben de

İki baş gibiyiz bir bedende.

Sen Kemal ol! Mustafa Kemal!..

Ve ertesi gün

Bütün

Sınıf

Kemal diye çağırdı onu.

Geldi Rüştiyenin sonu

Geçti Manastır idadisine

1896'ydı sene.

Yıl 1905

İki çelik süngü ile kaşı,

Mustafa Kemal

Şam'da Yüzbaşı.

Yıl 1906

Dönem Abdülhamit dönemi.

Devlet batan gemi

Tayfalar gemide aç.

Dert mil mil üstüne

inilti kulaç kulaç.

Ne umut ne hareket.

Memleket

Bir uçtan öbür uca iskelet.

Ermeni köylerinde homurtu nargile

Balkan kazandır kaynayan.

Sırp pusuda, Bulgar ayakta,

Selânik'te ihtilâl şarkıları söylüyor Yunan.

Selânik ey büyük ve ünlü şehir!

Ey Padişahların binek taşı!

Ey gurbet elde Ferhat onbaşı!

Ey başı tuğlu muhteşem vezir!

Ne umut ne hareket.

Memleket

Bir uçtan öbür uca iskelet...

Yıl 1906

Kuruldu gizli cemiyet.

(Vatan ve Hürriyet)

Ve bir akşam

Yarı uykudayken Şam

Habersiz düştü yola

Mısır, Yunanistan, Selânik

Selânik'te son mola.

Mustafa Kemal'in

Bir namludan

çıkan

kurşundu sözleri.

Ve çelik süngüler gibi

yanıyordu gözleri.

Dedi ki:

- Yol iki!

Ya ölüm ya hürriyet!

Dalbudak saldı cemiyet..

Aylar

İskambil kâğıtları gibi

Devriliyordu art arda.

İhtilâl şarkıları çınlıyordu

Şam'da, İzmir'de, Balkanlar'da.

Yıl 1908

Meşrutiyet.

31 Martta karşı ihtilâl.

Mustafa Kemal

Hareket ordusunun birinci kurmayı.

Bastırdı ordu

İstanbul'da mektepli subay avlıyan

Yeşil sarıklı ayaklanmayı.

Yıl 1911

Afrika bir sarı satranç düzeyidir:

Karede at,

Karede fil,

Birinde şah;

Birinde vezir.

Fildişi Sahili Nijerya,

Kongo, Gana,

Fas, Cezayir..

İspanya, Fransa, Danimarka,

Portekiz...

Geniş hasır şapkalı

Mantar suratlı İngiliz.

Sömürge halkları.

Kıyılardan sürülmede.

Hülasa

Afrika

Sömürülmede,

Yıl 1911

İtalyan orduları

Topu tüfeği gemisi uçaklarıyla,

Senyörü, karabinerleri, sürgün kaçaklarıyla

saldırıda.

Gök ateş, deniz ateş, yer ateş.

Ölüm dal dal dökülüyor,

Sarı hurma kara zeytin ağaçlarından.

Zeytin gözlü hurma renkli

yerli halk

kurşuna diziliyor

asılıp saçlarından..

Ölüm ne kadar yakın!

Umut ne kadar uzak!

Ve Libya sürüden ırak

yaralı bir

devedir.

Mustafa Kemal

Savaşta

En başta

Derne kuvvetlerinin komutanı.

Beyaz kayalıklarıyla şimdi

Berka

Bir koyun sürüsüdür.

Ta uzaklarda Sirte körfezi

Geyik boynuzu dallarıyla ağaçlar

Ve çöl...

Yaralı aslan gibi kükremede

Kara yeleli Bingazi.

Gök bakır

Toprak demir

Toprak bir uçtan öbür uca

mayın tarlası.

Derne'de

Mustafa Kemal'in çelik komutası:

Marş Marş!

Sonra

Yangın sarınca Anavatanı

düştü yola,

Mısır

Ve Romanya üzerinden

vardı İstanbul'a.

Yıl 1912

Trakya, Makedonya, Balkan

Yangın içinde

Şehirler art arda düşüyor,

Düşman Çatalca önlerinde.

Köyler ateşe verilmiş

Şehirler aç

Yıldırım çarpmış ağaç

gibi

Yerde

ölüler.

Gözlerine mil çekilmiş köylüler.

Kurşunlar adım atıyor.

Yol başlarında taze dullar yatıyor.

Dönem Meşrutiyet dönemi,

Mustafa Kemal

Kara kara düşünüyor

Durum zor,

Memleket hiyanet içinde.

Düşman Çatalca önlerinde.

Tek çare silâh bırakışmadır.

Kesildi ateş.

Ay süt beyaz doğar geceleri

Kan kırmızı batar güneş.

Artık

Ne mavi gözlü Selânik

Ne Manastır ne Kosova.

Ne liman,

Ne o sarı başaklı ova.

(Ay Rumeli Uy Rumeli

Yandı gönül sen gideli)

Birinci Dünya Savaşı

1914

Sene 1914

Mevsim yaz

Hava barut kokuyor.

Bulut toprak kabarmada.

Avrupa Asya Afrika

Fermada...

Bir yanda Bulgar, Alman, Macar

Bir yanda Fransız, Rus, İngiliz.

Yıl 1914

Yedinci ay

yirmi sekiz

Büyük savaş.

Artık ne baş kalacak omuzda

Ne taş üstünde taş,

Karadır suları Karadeniz'in,

Bellidir oyunu İngilizin.

Kahpedir Alman emperyalizmi.

İki harp gemisi dalınca Karadeniz'e

Savaş açtı İtilâf bize

Yıl 1914 Ekim 29

Çıplak ayakla bastık ateşe

Mustafa Kemal

Bulgaristan'da ataşe.

Karşılıklı iki saf,

İki taraf.

Avusturya-Macaristan, Almanya, Bulgar, Türk

Fransa, İngiltere, Rusya!

Bütün sömürgeleriyle Afrika, Asya.

Gök yangında, Yer yangında,

Yedi cephede savaş.

Ne omuzun üstünde baş kalacak

Ne taş üstünde taş.

Kafkas kesiminde

Diz boyu, adam boyu kar.

Ordular Ordularla

Diş dişe boğaz boğaza

dövüşüyorlar

Hava buz.

Kırılmış buzlu cam güneş,

16 Ocak 1915

Sarıkamış

Sarıkamışta kara kış

Ve ilk saldırının sonu:

Türk bozgunu...

***

Çanakkale önlerinde durum zor.

Mustafa Kemal

Sofya'da bir ağacın dibinde

Kara kara düşünüyor.

İtilâf gemileri

Çaylak kanatlarını çırparak

Uçuyorlar, uçuyorlar

Güneş gökte bir koyun başı gibi kanıyor.

Hava kan rengi

Toprak kara buluttur yanıyor.

Ve Çanakkale boğazı dehşet içinde.

Gemiler Gelibolu önlerinde.

1915 Ocak

1915 Şubat

Gemiler

Kara kanatlı kasırga kuşlar gibi

Kanat

Çırparak

Mavi suda uçmada,

Mustafa Kemal Tümen Komutanı

Durum zor.

Çanakkale'nin dış tabyaları

dövülüyor.

Duman içinde Conk bayırı,

Gemiler ateş içinde,

Ateş açmada.

Cephe bozuldu,

Asker subaydan önce kaçmada.

Durum daha, daha zor

Mustafa Kemal Tümen Komutanı.

Bir tepede

kaya gibi

Dik

Sesi sert, sesi çelik.

Soruyor:

- Niçin kaçıyorsunuz?

- Düşman!

- Nerede?

- Aha şu tepede!

- Düşmandan kaçılmaz!

- Düşman çok!

- Siz Türksünüz!

- Cephane yok!

- Süngünüz var!

Süngü tak marş!

Denize dökene kadar...

Sene 1915

26 Nisan

Arıburnu'ndan çıkan düşman

26 bin.

Avustralyalı, Kanadalı, zenci

General, subay, çavuş, er

Gökte yıldız denizde kum.

Durum daha zor.

Mustafa Kemal'in çelik sesi duyuluyor:

- ''Asker

Size ölmeyi emrediyorum''

Ve öldüler

57'nci alaydan 6 bin.

Ve o gece

Beyaz ay öptü yaralı alınlarından

6 bin şehidin.

İngiliz diretnotu

Tüter de tüter

42'lik gülle yağar

Ölümden beter.

Conk bayırı önlerinde

Bir kara çalı.

Fransızın gemileri

Kara bacalı.

Arıburnu alev alev

Yanar da yanar.

Hasan çavuş yaralanmış

Yarası kanar.

İsmailoğlu tepesi

Dumandır duman.

Türk askeri süngü takmış

Yamandır yaman.

''Çanakkale ortasında

Bir uzun çarşı.

Mehmetçikler can veriyor

Düşmana karşı''

Anafarta yollarında

Bır kırık testi.

İngilizler Fransızlar

Umudu kesti.

Kaçıyorlar.

Kaçıyorlar.

ve

1916 da

Dilde şarkı, elde bayrak

Mustafa Kemal..

Oldu general..

***

Başkomutan vekili

Yani

Sultan İbnissultan İbnissultan

Beşinci Mehmet Reşat'ın

Damadı pür itimadı Enver

İran ve Turan üzerinden

Dört nala inecekti.

Rusyanın

ta ortasına

Ve bayrak dikecekti

Ortodoks kilisesinin

Altın boynuzlu

Öküzü

Çarın,

Moskovasına.. (!)

Eriyecekti kolordu, ordular...

Ve...

Hintli Tunuslu Senegalli

Sömürge halklarının Müslümanları

Hicaz'da Mekke'de Medine'de,

Müslüman Osmanlının

Sınırlarını

Zorluyordular.

Enver Paşa yakışıklı ve cesur

Büyük kurmay (!)

Emrinde kırk tabur

Dokuz alay

Tümenler...

Osmanlı-Rus

Karşılıklı saf olup

Durdular.

Ve birden

Yer yarıldı karlı ovada,

Bulutlar kanat çırptı havada.

Mongol suratlı Rus mujikleri

Prens Nikolayeviç'in komutasında.

Ocak ortasında.

Düştü Erzurum.

Kötüden kötü durum.

Kırk bin yaralı kırk bin esir,

Ve göğsünde harp nişanları ışıldayan

Damadı pür itimat

Başkomutan vekili

Boğaz'daki yalısında izindedir (!)

Ve şimşek kanatlı kartal

Mustafa Kemal

Yetişince karşı saldırı.

2 Ağustos Muş..

Bitlis'te Muş'ta kurtuluş

Çifte ezan okunuyor şehirde...

Ve şair halife sultan Reşat

Mesruru şat

Şiirler okuyor

Yaldızlı, atlas döşeli bir sedirde.

''Gafil ne bilir sahnei pür hunu gazayı

Titretti yine ruyi zemin arşu semayı

Allah yoluna cenk edelim şan alalım şan

Kuranda zafer vaadediyor. Hazreti Yezdan''(!)

***

Yıl 1916

Ölüm kanat çırpmada

Kulaç kulaç.

Kilometre kilometre.

Deraliye'nin halkı aç.

Saraylısı tok.

Kiminde çok.

Kiminde yok.

Ne kilerde pirinç ne un,

Ne sabun;

Ne gaz ne mum.

Gökte yıldız denizde kum.

Ölüm kol geziyor şehirde.

Ölüler

Çırılçıplak

Tabutsuz

Yatıyor

Kırda.

Gece ay kafatası

Şehrin kenarı ortası dört yanı ölümlü bir uykuda ve

Zümrüt bacalı elmas direkli

Yelkeni Çin ipekli

Bir gemi gibi

Yüzüyor saray...

Sarayda çengi çegane cümbüş alay.

***

Ve başı titrek ellerinde

Rus ihtilâlcilerinin manifestini

Ter içinde

Okuyor

Çar..

Ağzında votka köpüren mujikle

Müslüman

Boğazlaşıyorlar.

Hicazda baş kaldırmış halifeye

Mekke Emiri Hüseyin.

Filistin'de yollar kesilmiş.

Bedeviler isyanda,

Medine'de ordu bitkin aç.

Mustafa Kemal Suriye cephesinde

Durum zor.

Ve İstanbul'dan ordulara son emir geliyor:

- Dayan!

Ve

ve Mustafa Kemal

Mavi gözleri sarı kahverengi haritada.

Dağların yelesinden tutup

Dağların sırtına savurmada.

- Kaçmak mı?

Bizim kitabımızda bu yok! diyor.

Yok diyor Mustafa Kemal.

***

Ve birden

Sardı Petrograd'ı Volga kıyılarını

Kafkası

Kutsal ihtilâl.

Yer kayması, gök çatırdaması,

Ovalar yaralı bir geyik gibi solumakta.

Çar Rusyasında ölüler diriler ayakta.

Ortodoks kilisesinin Çarı

Kalbinin kuyruk sokumundan

Vuruldu.

Kafkas kesiminde sular duruldu.

Türk ordusu Irak'ta Suriye'de Filistin'de

Hâlâ dövüşmede.

Şehirler ard arda düşmede...

***

Yıl 1918

Temmuz Ağustos

Eylül ortası

Batıda Alman tümenleri sarılıyor.

Balkan'da

Bulgar-Alman cephesi yarılıyor.

Avusturya-Macaristan tuzla buz.

''Kaçıyorlar kaçıyorsunuz kaçıyoruz''

Çöl yolunda

Yaralı develer gibi çökmüş

Namlusuz havan...

İçi boş vagonlar

Dipçik semer matra içi boş kovan

Ve

Çöl sineklerinin

Yaralı sırtından kan emdiği

Ölüler ölüler ölüler...

Yıl 1918

9'uncu ay 29.

Bulgaristan'da tam çözülme, bırakışma.

Seksen bin Alman esir.

4 Ekim

Cermen orduları barış isteğindedir,

Kristal masasında Vilson'un

Alman bırakışma notası.

Ekim ortası

Deraliye'de düştü hükümet

Padişah Vahidettin 6. Mehmet

Çerçevesi yirmidört ayar altın

Gözlüklerinin arkasında

Kara kara düşünüyor

30 Ekim.

Ordular geri dönecek.

Mondros.

Ve artık

Bütün umutlara paydos.

Çanakkale, Akdeniz, Karadeniz

Karada, havada, denizde

Kafkasya'da

Galiçya Makedonya

Suriye Irak...

Yaralı aç çıplak

Dört yıl savaştık.

Ölülerin sırtına basarak

Çöller aştık.

Gölgemiz fosilleşti kumda.

200 bin ölü verdik

Hicaz'da Balkan'da

Sarıkamış'ta Erzurum'da.

Galiçya'da can verdi Bodrumlu Mehmet.

Makedonya'da Halepli Osman.

Çanakkale'de Mardinli Bekir.

10 bin yaralı 10 bin esir.

Ne eser kaldı devletten

Ne haber geldi Ahmet'ten

Ne künye ne resim

Bütün umutlara paydos

1918-30 Ekim

Limni adası,

Yüksek tavanlı bir konak odası.

Mondros.

***

Ve işte öyle

Öylesine kötü bir anlaşma ile

İşgal olunacak telsiz telgraf ve kablolar

Fransız İngiliz İtalyan işgalciler tarafından.

Her an kontrol edilebilecekti.

Ve

Artık Türk topraklarında yuvalanacak olan

Bu devletler orduları gerektikçe diledikleri

Kışlayı kaleyi askerî noktaları işgal edebilecekti.

Ve bu bırakışmaya göre

Yani Amiral Gal'la Türk amirali

Rauf Orbay arasında imzalanan Mondros

Mütarekenamesine göre

Mustafa Kemal'in Çanakkale'de mavi sulara döktüğü

Müttefiklerin gemilerine her iki boğaz açılacaktı.

Dört yıl dört cephede canını dişine takarak

Aç ve bitkin savaşmış olan Türk ordusu dağılacaktı.

Türk donanması

Zincire vurulan

Pranga bentler gibi müttefiklerin dilediği limanlarda

Tutuklu kalacaktı.

Limanlar demiryolları açık tutulacak ve müttefikler

buralardan diledikleri gibi gelip gidecekti.

Kısa uzun kuzeyde güneyde bütün tüneller işgal

olunacak, telsiz telgraf ve kablolar Fransız İngiliz

İtalyan işgalciler tarafından her an kontrol

edilebilecekti.

Ve artık Türk topraklarında yuvalanacak olan bu

devletler orduları gerektikçe diledikleri kışlayı kaleyi

askerî noktaları işgal edebilecekti.

***

Mustafa Kemal'in

Samsun'a çıkmasından

Altı ay öncesi

1918

13 Kasım gecesi

İstanbul'un gökleri dumandadır.

Altmış parça gemisiyle

Düşman filoları limandadır.

Zito

Hurra

Viva - Viva

Zift gibi kaynıyor hava.

Düşman askeri

Dolmabahçe'de Fındıklı sahilindedir.

Gemiler

Silâh depoları cephanelikleriyle mermiler,

Telgraf merkezleri

Düşman elindedir.

Başlar eğik

Yürekler yas içinde.

Fıkır fıkır yas kaynıyor

Kaynar suda,

Tas içinde.

Aylar ayların sırtından atlayıp

Yol alıyor.

Senegalli İskoçyalı devriye

Bir karanlık sokaktan çıkıp

Bir karanlık sokağa dalıyor.

İstanbul ey büyük ve ünlü şehir!

Ey padişahların binek taşı!

Ey başı tuğlu muhteşem vezir!

Ey gurbet elde Ferhat onbaşı!

Ey sevdiğim büyüdüğüm Aksaray

Fatih, Cibali, Yıldız, Ihlamur!

İstanbul

Yedi tepenin üzerine kuruludur.

İstanbul'da yedi tepe var.

Tepelere kül kül bulut yağar.

Geceleri

Gül kırmızı batar güneş,

Gül beyaz doğar

Ay.

İstanbul'da evler vardır

Köstebek ini.

Ve yalılar, konaklar, köşkler, saray.

Şehir yas içinde

Yas yürekte fıkır fıkır

Kaynar sudur

Tas içinde:

Ev basıyor Kavak'ta Beykoz'da

Geceleri

Rum çeteleri.

1919

Kurtuluş Savaşı

Günler geçti

Ayların sırtından

Aylar atladı.

1919, 14 Mayıs..

Uy İzmir İzmir İzmir!..

Gök karardı

Deniz yarıldı

Sular çatladı

Gemiler limana attı demir.

Pileli etekli Efzun neferleri

Kazabika oynuyor

Kordonboyu'nda.

Ve itlerin iti

Rum metropoliti

Takdis etti

İşgalci Yunan taburlarını.

Ve saatlerce şom şom çaldı

Kiliselerin çanı.

İlk Türk cevabı

Hasan Tahsin Bey'in kurşunu.

Ve bir gencin

Yaylım ateşi izledi bunu...

Ve başladı katliamlar.

Evler ateşe verildi

Çöktü damlar.

Yüz ölü bin yaralı

Yanıyor Güzelyalı

Kan içinde Kordonboyu

Yas içindedir ovalar

İlk emir

Miting!

Gök bakır toprak bakır

Miting!

Salâ getirip

Ateşlar yakarak

Havada yel

Toprakta sel gibi akarak

Miting!

***

Yıl 1919

15 Mayıs

Yürüyor

Denizde su;

Gökte bulut köpürüyor,

Gök dumanda.

Bir duyulmayan çığlıktı şimdi sessizlik limanda.

Mustafa Kemal gemide

Kumanda

Yerindedir.

Gemi şimdi

Kızkulesi önlerindedir

Güle güle!

Güle güle1

Kurtulacaksın

İnan ol

Kadifekale

Kordonboyu

Okul

Kışla

Karakol!..

Hey İzmir'in yeşili

Göğsü bağrı deşili

Yanmış yakılmış bağın

Sarılmış solun sağın.

Hey İzmir'in mavisi

Göğün altın çivisi

Tirşe kır zümrüt ova

Kordonboyu Bornova!

Bomba kurşun süngü cop

Kahrol emi Gal!

İzmir'in kavakları

Dökülür yaprakları

Hey Kadifekale hey

Şehit oldu Fethi bey!

Hey çeşme kırık testi

Kanlı üzüm sepeti

Hey yaralı koca dev

Hey yanan yakılan ev!

İzmir'in konakları

Kan akar sokakları

Hey delik deşik yuva

Sisli dağ yaslı ova

Gök bakır toprak demir

Hey İzmir koca İzmir!

Hey suyu yaran gemi

Sen bizi kurtar emi?

Yıl 1919

Mayıs 15

Hava bulutlu

Vakit erken

Yıl 1919

16 Mayıs.

Mustafa Kemal

Dün sabah

Erkenden

uyanmıştı.

Galata rıhtımına

Bir küçük

küçücük

Gemi dayanmıştı.

Ve geminin çelik bacası

Yiğit binicisine doğru

Sevinçle kişneyen bir yağız

atın terli boynu gibi

dikelip öttü üç kez.

Yol aldı gemi.

Şehir geri geri

yürüyordu..

yürüyordu..

Limni'de biten kavga

Samsun'da başlıyacaktı.

Şimdi Anadolu

Yaralı aslan yüreği gibi

kanamaktadır.

Gemi Bartın Amasra önlerinde

Mustafa Kemal

Gemide ayaktadır.

Dalgalar

Dalgaların

Sırtından atlamada.

Dalgalar çatlamaktadır.

Gerilerde kaldı Deraliye.

Karadır suları Karadeniz'in.

Bir el suyu bastırır kalkar.

Deniz dolar

Deniz boşalır.

İçinde güneşi taşıyan gemi

Yol alır

Yol alır

Yol alır

Ve

Sular ağarır

Güneş sıyrılırken bulutlardan

Gemi ağır ağır

Girdi limana

Yavaşladı...

Yıl 1919

Mayısın 19'u.

Gökte bulut köpürüyor

Köpürüyordu.

ve Mustafa Kemal

Ayak attı Samsun'a

Gün yürüyor

yol yürüyor

o yürüyordu...

Yürüyordu Mustafa Kemal.

Gözleri masmavi

Yüzü kan pençe pençe...

Güneş ayaklarının altında altın keçe...

Bir Mustafa Kemal derler

Mustafa Kemal Atatürk.

Bir Mustafa Kemal derler

Ululardan ulu, büyük.

Bir Mustafa Kemal derler

Halkların emri buyruğu.

Bir Mustafa Kemal derler

Harp çocuğu, halk çocuğu

Bir Mustafa Kemal derler

Ne korkusu, ne uykusu.

Bir Mustafa Kemal derler

Gözleri mavi duru su.

Bir Mustafa Kemal derler

Saçları altın köpüğü.

Emperyalizme dur! demek

Her gece düşte gördüğü,

Ne gam

Dağ çöker

Tutuşursa ovalar!

Ölüm kapıları bir kez çalar!

Ve elbet

Ya ölüm, ya hürriyet.

Libya'da

Çöl duman duman tütebilir

Şarkılar bitebilirdi.

Bitti

Balkanlar gidebilirdi

Gitti

Ayrılabilirdi Suriye, Irak, Hicaz

Ama Anadolu esir olmazdı.

Olmaz!

Dağ ne oldu?

Yandı kül oldu?

Yandı kül oldu memleket..

Ve Anadolu

Yaralı aslan yüreği gibi

Kanamaktadır.

Ve yalnız

Mustafa Kemal dimdik, ayaktadır.

***

Kandır kanar

Erzurum Van...

Karadeniz'de Rum eşkıyaları.

Manisa önlerinde Yunan.

Yeldir kahır

Kara kara esiyor.

Doğuda Ermeni çeteleri

Yol kesiyor.

Bayrak direkte yanmış

Bacalar tütmüyor.

Kapılar kapanmış..

Açıl kilidim açıl!

Açılmaz!

Kanlı kahırlı geçecekti yaz...

Antalya'da iyi insanlar oturur

Çağlayanları beyaz köpüklü.

Yaylaların tepesinden ovalara bakılır

Develer portakal, limon yüklü

Kızlar Isparta'da gül devşirir

Halı dokur.

Mevleviler döner Konya'da

Sema okur.

Mutluydu Isparta, Antalya, Konya

Ve girince İtalyan askerî Konya'ya

Sular köpürmez oldu, Mevleviler dönmez.

Halı dokumaz oldu kızlar bu kez.

Urfa Kilis Antep Maraş

Bağrı kanlı gözü yaş.

Düşman taburları alayları

Önlerinde kordonlu sırmalı subayları

Geçit resmindeler.

Britanya neferi

Samsun varoşlarında yine

Yine Merzifon içindeler.

O ne günlerdi

On ne günlerdi hey..

Tüten isli bir lâmba gibi güneş,

Top sesleriyle uyanmıştı İzmir.

Fırtınada çaylak çaylak ilerleyip

Gemiler atmıştı demir.

Jandarmalar karakollara çekilmişti.

Ve

Kadifekale'ye

Yunan bayrağı dikilmişti

Bir haykırış tek yürek tek ağız:

Suya toprağa güneşe yemin olsun ki

Emperyalizmi can damarından vuracağız!

Çekilmişti artık ordular

Kaynağına çekilen sular

Gibi.

Umutsuzluk

Kara bir duvar gibi

Çekilmiş güneşe.

Anadolu

Boynu kan içinde

Yaralı bir at.

Artık ne Şam, ne Halep, ne Bağdat

Ordular

Kaynağına çekilen sular

Gibi

Çekilmiş..

Direklere

Kara emperyalizmin

Kara bayrağı.

Dikilmiş..

Deraliye yaralı bir devedir.

Yaşamak artık ölüm

Ölüm seve sevedir.

Bir şimşek çaktı

Gecelerin ortasında.

Başladı ulusal büyük savaş

Mustafa Kemal'in komutasında.

Ve emir salındı

Kolordulara:

- Asker, halk!

Ayağa kalk!

Ve bu emre karşı koyan

Yani bu emre uymayan

Sinop'ta bir mutasarrıf

Bolu'da bir imam

Ve Trabzon'da padişahçı bir müftü ile

Rum Polidis

Ve bir dönme polis

Ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti

Ve Hürriyet İtilaf Fırkası..

Ve İstanbul'dan ilk telgraf

''Emri şudur ki padişahı Osmaniya'nın

Kılınmaz namazı Mustafa Kemal'e uyanın!''

Ve ilk emir:

Mustafa Kemal

Behemahal

İstanbul'a avdet etmelidir

Ve şayet

Emre etmezse itaat

Asidir

Ve budur emri halife, emri Rap!''

Ve cevap

Mustafa Kemal'den:

''Artık İstanbul'un emrinde değil Anadolu

Ulus bizimle beraber

Ben artık

Sadece bir ferdi milletim.

Milletimin başında rütbesiz er

Haziran

İstanbul'dan

Bütün vilayetlere

Bir ikinci Gizli şifre

Bir ikinci Gizli emir

''Mustafa Kemal azledilmiştir.

Komünisttir

Asidir

Ulülemre.

Devlete, padişaha itilâfa,

Emrederiz ki her tarafa;

Ölü diri tutulmalıdır

Mustafa Kemal.

Katli caizdir kanı helâl.''

Ve bu emir

Dalga dalga çarptı kayalara.

yel oldu, esti ovalardan

Ovalara.

Bir kaynaşma başladı Sivas'ta.

Mamûretülazize vilayetle gidecek olan

hain-i vatan

Miralay Ali Galip

Vilâyet konağına girip

Vali Reşit Paşaya der ki:

''İcap eder ki

Mustafa Kemal tutula.

Eli bağlı

Gönderilmeli İstanbul'a.

Ve şayet

Gelince Sivas'a

Zatialileri bunu yapmazsa

Ben!

Ben!''

Vali Reşit Paşa güler içinden.

***

Mustafa Kemal Amasya'da.

Yangınlı bir şarkıdır adı şimdi

Afrika'da Asya'da

Gözleri namluda mermi

Gövdesi tüfekte pırıl pırıl süngü

Çelik

dimdik

Ayakta.

Köyde kasabada şehirde

Kutsal genelgesi okunmakta:

(Vatanın tümü

Milletin hayatı tehlikededir)

Ve yüreği dağlıdır

''ülkemizin istiklâli

Milletin kararına bağlıdır.

Tek adam olup dikelmek,

Duyurmak ulusun sesini;

Ulusal Kurtuluş gerek!

Kongre Sivas'ta toplanacaktır.

İlk ateş Sivas'ta yanacaktır.

İki yol var, iki ihtimal:

Ya ölüm, ya istiklâl''

Ve bu buyruk

Kutsal ayet gibi

Okundu

Okulda

Camide

Karakolda.

Homurtu içindedir Sivas.

Bir tarafta halk

Bir tarafta şeyhülislâmın emri,

Sivas ünlü bir şehir.

Sivas ünlü bir şehirdir.

Sivas'ta İnceminare,

Sivas'ta bir mavi su.

Sivas'ta Mustafa Kemal'in adı bayrak.

Bir yanda diri duru halk,

Bir yanda halife korkusu,

Duvarlarda kara yaftadır:

''Melundur

Mecnundur

Asidir

Mustafa Kemal,

Katli vaciptir

Kanı helâl,

Behemehal!''

Sivas'ta İnceminare,

Sivas'ta bir mavi su.

Ve halife korkusu

Duvarlarda kara yaftadır.

Ve meydanlarda

Mustafa Kemal'i bekliyor

Yığınlar

Bir haftadır.

Ve son müjde

Son haber

Son telgraftadır:

(Geliyorum)

Alanda yığınlar

Gökte yıldız

Denizde kum.

Sarı bir korku sarar

Ali Galib'i,

Kaçacak delik aramaktadır.

Köylü, işçi, asker, subay

Sokağa dökülmüş

Sokaklar, caddeler ayaktadır.

Ve O

Bir şimşek gibi çakıp geçer oradan

***

Yıl 1919

29 Haziran

29

30

Mustafa Kemal Erzurum yolunda:

''Geliyorum, geliyoruz!''

3 temmuz.

Erzurum.

(Mühim merkezlerde tedabir ve tertibat için

emir veriyorum)

Ve karar:

Sonuna kadar

Padişaha

Emperyalizme karşı savaş...

Hilafet merkezinde telaş.

Ve yaldızlı saray salonlarında sükût

kesik bir baş.

İstanbul'da 7 tepe var.

Tepelere kül kül bulut yağar.

Yıl 1919

23 Temmuz

Erzurum

Şehirde kalabalık

Gökte yıldız denizde kum

''Geliyorum!''

Küçük ahşap bir okulun

Soluk duvarlı salonu.

Yıl 1919

23 Temmuz

Saatin 10'u.

Sallandı çöktü gök yere

Meydanlarda davullar çalınıyor.

Başladı toplantı,

Açıldı kongre.

Donmuş gibi salonda hava,

Ağızda ses,

Damarda kan.

Mustafa Kemal Başkan.

Mustafa Kemal konuşuyor

Konuşuyor

Ne rica diyor ne zor,

Ne çekilme ne vatan gedik.

Fitili ateşledik,

Ve o bir kaya gibi dimdik

Konuşuyor.

Bir şarapnel gibi sekiyor

Duvardan duvara

Sözleri.

Yanıyor mavi bir kıvılcım gibi

mavi gözleri.

Kıvılcımdır yanar,

Salon tutuştu tutuşuyor.

O hâlâ

Bir kaya gibi ayakta dimdik

Konuşuyor.

Konuşuyor.

Konuşuyor.

Ve anlatıyor

(Vatanımız ve milletimiz aleyhinde verilen

hükümlerin iflasa mahkûm...

Son sözü söyleyecek olan kuvvetin

Milli galeyanının celâdet ruhu olduğunu.)

Bir duvar

Bir duvarın üstüne yıkılıyor.

sallanıyor

Küçük ahşap okulun salonu.

''Şurayı devlet...

Ve Anadolu'da ulusal hükûmet

Kurulacaktır.

Milletin sesi

Bütün cihana duyurulacaktır.

Ulusal sınırlar içinde

Bir bütündür vatan,

Millet dayanacaktır.

Manda himaye yok!''

Fırladı yayından ok!

Ateş daha harlı kıvılcımlı yanacaktır!

Yıl 1919

23 Temmuz

Küçük ahşap okulda

Erzurum Kongresi.

Ve bütün seslerin üstünde tek ses

Mustafa Kemal'in sesi.

Tümdür vatan.

Bizimdir üstünde gezen,

Bizimdir altında yatan.

Parolamız ihtilâl

Ya hep ölüm, ya istiklâl!

***

Tümen komutanı Arif'ten

gelen mektup:

''Paşam!

Dün akşam

Bekir Sami beyefendi

Amasya'ya muvasalat ettiler.

İki kişilik görüşmeyi

Kendileri yönettiler,

Dediler ki:

Yarı istiklâlden iyidir

MANDA.

Ne çıkar

Varsın Amerikalıda kalsın kumanda.

Dediler ki:

Mister Vilson diler ki

Umum memalike şamil

Amerika mandaterliğinin emrini amil

yeni bir tutum gerek.

Son emir sizinmiş paşam.

Ondanmış ilk dilek.

Yani maksat şu ki

Teklif onlardan

Cevap sizinki.

Mümessil demiş ki

Her türlü dilekten geçilmeli

Sivas Kongresince bir heyet seçilmeli

Ve bu heyet

Derhal etmelidir Amerika'ya azimet!''

Dehşetle açıldı gözleri Mustafa Kemal'in

Yırttı attı mektubu yere

Ve birden bire

Doğrulup

Dedi ki yanında ayakta bekliyenlere

Yumaşaktır, uysaldır

Amerika emperyalizmi.

Kim manda olacak

Bekir Sami bey mi? Biz mi?

***

4 Eylül

Yıl 1919

Denize akan nehir gibi

Sivas'a akıyoruz.

Yanıyor doğu batı kuzey güney.

Ve Mustafa Kemal'in kafasında tek şey

tek karar.

''Hakkâri Dersim Van,

Maraş'tan Urfa'dan

Edirne'ye kadar

Vatan tektir

Yeni bir devlet kuruluyor

Ve Heyeti Temsiliye

Bütün vatanı temsil edecektir.

Amerikan mandasına gelince...

Yumuşaktır uysaldır

Amerikan emperyalizmi.

Manda falan filan derken

Gece başlar

Şafak sökerken..

Ne İngiliz ne Amerikan

Bütün sömürenlere karşıyız.

Biz memleket

Biz Anadolu

Anti emperyalizmin öncüsü

yangınlı marşıyız.

Ölebiliriz!

Ölüme gülebiliriz;

Uyduluk muhal!

Ya ölüm ya istiklâl''

Ve bu akşam da

Sivas'ta kongre devamda

Mustafa Kemal konuşuyor.

Gözleri buğulu camda.

''- Efendiler

Mr. Brown

Resmi bir sıfatla görüşmüyorum dedikten sonra

İlâve ediyor:

(Amerika belki mandayı kabul etmez!

Manda mı nedir?

Siz ne derseniz odur)

diyor.

Yumuşaktır uysaldır

Kalleştir Amerikan emperyalizmi.

Mandayı kim kabullenecek

biz mi?''

Ve hülasa

İki eylülde gelmişti Mustafa Kemal Sivas'a

4 Eylülde kongre

Ve o başkan

Ve son karar

Ne Fransız ne İngiliz Amerikan!

Ya ölüm ya istiklâl!

Ay doğdu

Güneş battı

Işıyor Mustafa Kemal...

İstanbul'la haberleşmenin kesildiği sırada Sivas'a gelen Amerikan heyetinin başkanı Mustafa Kemal'e başarı kazanamadığı takdirde ne yapacağını sormuş ve şu cevabı almıştı:

(Bir millet mevcudiyeti istiklâlini temin için tasavvuru kabil olan teşebbüs ve fedakârlığı yaptıktan sonra muvaffak olur. Ya muvaffak olamazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Binaenaleyh millet hayatta oldukça ve fedakârlıkta devam ettikçe başarısızlık mevzubahis olamaz.)

***

Yıl 1919

13 Aralık.

Sivas'tan Ankara'ya hareket.

Yolda yaşa! sesleri

Mustafa Kemal Paşa

Yaşa!

Yaşa!

Ve baştan başa şarkılar

zafer takları.

çığlık

27 Aralık

Yıl 1919

Ankara ayaktadır.

Şehrin bütün sokakları

Yeri göğü

Çınlamaktadır.

Yaşa

Mustafa Kemal Paşa

***

Yıl 1920

Ocak, Şubat.

Toroslar

Mahya mahya gazlı bez gibi yanıyor

Antalya'nın yüreği kanamakta,

Mersin ayakta,

Deprem içinde Adana,

Urfa'da Maraş'ta Antep'te

Dokuz tabur

3 alay

Bütün güney şehirleri yanıyor.

Yerde kıvranıyor Hatay

Ve

Henüz 17 sinde

Bölük kumandanı İhsan Altay..

Çıktı bir kayanın üstüne

Kan dolarak, yüzüne.

''Gardaşlarım dedi.

Gardaş, gızanlar, analar, babalar!

Ölüm kapıları bir kez çalar.

Ya ölüm ya istiklâl

Şehrin varoşlarında nöbetteyiz

Susuz

Uykusuz

Ateş gözlü bin Mustafa Kemal!

Biz

Padişaha, kiliseye, sömürüye karşıyız.

Biz Mustafa Kemal'in çocukları

Anti emperyalizmin ilk marşıyız.''

Kuzey güney

Ölüler ayakta diriler ayaktadır.

Havada, toprakta

İhtilâl

Şarkıları

Duyulmaktadır.

Şehirler batıp çıkıyor

Dağlar inipte yükselmede.

Ateş yara,

Kandır yakar.

Yığınlar

Gidip gelmede.

Yaralandı Urfa'da kırk

Adana'da yüzelli yiğit.

Antep'te 6 bin şehit.

Hey, hey!

Kan içinde Şahin

Kan içinde Şahin bey

Yürüyor,

Makineli tüfeklerle donatılmış

Ağır tanklara karşı.

Maraş'ta Kilis'te

Hep o yangınlı ihtilâl marşı.

Bir yankısıdır apaçık

Fransız'a İtalyan'a İngiliz'e atılan

kurşun

Emperyalizme karşı duruşun.

Şehirlerde

Semtlere bölündü mahalleler..

Her semtte bir baş.

Elde ne varsa, balta, gülle, taş

Düşman üstüne düşman üstüne.

Azınlık kiliselerinde çan..

Minarelerde ezan.

***

Duvarlarda padişahın fermanı okunuyor.

Düzce'de, Bolu'da, Gerede'de

Ferman üstüne ferman.

Şeyhülislâm

Fetva çıkardı

''Mustafa Kemal asılacaktır!

Mustafa Kemal komünist

Mustafa Kemal hain

Mustafa Kemal alçaktır.

Yaşaması haram

Öldürülmesi haktır.''

***

Sapanca'da İzmit'te çeteler.

Yanıyor beriler öteler:

Ve gök ağaçtan

Yaprak yaprak dökülürken

Mühürlü fermanı padişahın

Bütün umut,

Bütün güvenç,

Mustafa Kemal'dedir.

Millet ayakta dimdik

Ve Altıncı Mehmet Vahidettin

Kötürüm haldedir.


İstanbul'un Kara Günleri

Yıl 1920

Martın 16'sı.

Beşiktaş Dolmabahçe kıyısı

dumanda.

Katran köpüklü dumanlarıyla

Karada kurt sürüleri gibi

soluyor

gemiler

limanda.

Sokakların kalbi durmuş,

Nabzı atmıyor.

Bomboş şehir.

Gemiler ilerliyor

Gemiler attı demir.

Güneş bulutların altında isli lâmbadır.

Henüz sabah olmada.

İskoçyalı deniz piyadesi

Sokaklara dolmada.

Ağaçlarda kuşlar taş.

Kanatları kanlı gagaları kara mor.

Caddeler yere serili.

Mangalar bölükler ilerliyor.

Şehrin bütün yolları tutulmuş

İşte şimdi Meclis önünde,

Şimdi köprü üstünde,

Şimdi Maçka'da,

Şimdi Şişlideler.

Mangalar dalıyor sokaklara

birer birer.

İşte sokakta

Ta uzakta

Elleri kelepçeli iki er.

İşte bahriye avlusunda

İngiliz devriyeleri dolaşıyor.

Sokakta bir yaralı

Bir yaralıyı taşıyor.

Havada keskin barut kokusu,

Kurşun sesi.

Kışlaların kalbi durmuş.

Kanı içine akan evlerin

Kesilmiş nefesi.

Bir kadının çiçek kırmızısı kanı

pençe pençe

Saraçhane'de

çeşme taşında.

Şehzadebaşı'nda

mızıka karakolunu bastılar

Altı şehit

16 yaralı var.

Harbiye nezaretinde

Britanya bayrağı

dalgalanıyor

Yaralı bir Türk subayı

Soluyor yerde.

Kanlı kalpağı

Altı metre ilerde.

Katran suratlı bir sömürge eri

Dipçikledi

Nöbetçi neferi.

Harbiyeyi bastılar.

On beş yaralı

Üç yiğit şehit.

Dördüncüyü

Nizamiye kapısında astılar.

Ve

Meclis binası önünde

Üç İngiliz mangası var...

***

Mustafa Kemal

Sarı altın saçlarından

Ter akarak

Sık ve sinirli

Nefes almada.

Ve telgrafçı Hamdi Efendi hâlâ

Deraliye'de makine başında

Bilgi salmada.

Son haber:

''Burası da basıldı

Dış kapıdan içeri girdiler.

Düşman Derince istikametinde ilerliyor.''

Mustafa Kemal ayakta

Kes! diyor.

(Artık yedi yüzyıllık Osmanlı devletinin hayat ve

hâkimiyeti sona erdi)

İstanbul'da yüzlerce top

Yirmi milyon mermi

Sayısız fişek

Tüfek.

İstanbul'da yedi tepe var.

İstanbul'da gizli Mim Mim

Hasan, Ahmet, Abdi, Rasim

Sabaha doğru tepelerden yola çıkıp

Karanlığa karışırlar

İstanbul'da gizli Mim Mim

Hasan, Ahmet Abdi, Rasim

Atın, katırın, eşeğin sırtında

Ölüm yağmuru altında

Yallah! deyip

Dikenli çitten geçerek

Kuru peksimetle doyunup

Çamurlu su içerek

Yarışırlar...

Top, tüfek, kurtlu bakla taşırlar

Anadolu'ya.

İstanbul'da yüzlerce top.

Tepeler dönüktür İnebolu'ya.

Bu.

Ahmet'in birinci mektubu.

''Ziya

Hani İnebolu'ya

Yedi ambar tüfek

Yirmi sandık mermi taşımıştı ya;

Dün gece ansızın basıldı.

Tınmamış basıldığını.

Hani yol üstü çınar ya,

Var ya;

Asmışlar,

Duymamış asıldığını,

Okursunuz ölümünü

Pazar günü.

Ne gerek

Ni dek?''

Cevap:

- Ne gerekse onu yap!

***

Bu Rasim'in ikinci mektubu.

''Hani şu Hasan

Galata'da karakol basan...

Şifreyi söylesin diye.

Sökmüşler dişini, tırnağını,

Bağlamışlar direğe.

De be! demişler

Anmamış.

Üç teneke gaz döküp ateşlemişler

Yanmamış.

Sabah

Çok erken

Ay ışık eteğini toplayıp

Şafak sökerken,

Bir manga Senegalli sömürge askerî,

Başlarında zabitleri;

Bakmışlar ki

Direkte ne ölüsü var ne dirisi.

Direkte kanla yazılmış üç söz

Şifreyi çözemedim sen çöz!

Bartına ulaştı gemi.

Altı top yirmi bin mermi.

***

Bu

Apti'nin üçüncü mektubu

''Dün gece

Bayburtlu deli Behice

Cephanelikte tünel açıp

Fişek sandığını sırtlayınca

Çökmüş ansızın toprak,

Altında kalmış Behice.

Ne temeli belli mahzenin ne tavanı,

Toprak altı üstü, dört yanı-

- Nidek? demiş,

Ölüme şanla gidek! demiş,

Ateşlemiş cephaneliği.

Önce saçları ateş almış,

Sonra kaşları, sonra kirpiği''

Delice

Behice

Öldü dün gece

Nidek?''

- Duası gerek!

***

Bu

Hasan'ın yedinci mektubu.

Telgrafçı Cemal

Gayretli metin bir arkadaş.

Yedi yara almış Çanakkale'de

İlk ödevi telgrafçılıktı

Edirne'de.

Halep'te şifre çavuşu.

Ve bir akşam

Düşerken Şam

Size emirber olmuş

Tek ayakla gelmiş İstanbul'a.

Bir ay var ki

Yeri kazarak

Kadırga'da fişek yüklüyorduk.

Bize o

Bodrumda peksimet taşırdı.

Tek ayakla,

Bu sabah

Öbür dünyaya göçtü emri hakla.

Ölürken dedi ki:

Son nefesimde istediğim şey,

Duysun adımı Mustafa Kemal!

Deyin ki,

Şerefle öldü telgrafçı Cemal.

Not-

Bugünkü gazetelerde

Sivas kongresi yazılmış.

Not-

Hani şu azılı

Palikarya

Var ya

Dün gece evini bastık.

Bir fenerin dibinde

Bacaklarından

Astık.

***

Hey!

Dağ yolunda türkü çağırıyorum.

Yıldızlar çakıyor

Çak, çak!

Hey!

Buluttur saran beni

Yarın nolacak?

Bayram yerinde tezgâh kurulur,

Allı morlu köy kızları

Ağızlarında çam sakızları,

Ellerinde kiraz sepeti.

Kirazlar al

Kirazlar bal

Hey Mustafa Kemal, Mustafa Kemal!

Mustafa Kemal hey!

Bayramda tezgâh kurulur

Salıncağında kolan vurulur.

Git babam git ayak yorulur

kalp yorulmaz.

Tüfeği almışım elime

Fişeği salmışım belime.

Varsın gavur üstüme üstüme,

Yedi canım olsa veririm can.

Hey Helime Helime

Künyem Kadri Erzincan

Babam ölmüş Yemen'de

Ölem Sakarya'da ben de

Edeyim yemin

Kara gözüne ki Helime'nin

Bize saldıranlara vuracağım tezden

Vuracağım! vuracağım!

Mustafa Kemal'in yanında duracağım!

Bombam biterse kafamı savuracağım

Hey gavur! gavura!

Dura dura

Vura vura

Savaşacağım hey!

Dağ yolunda türkü çağırıyorum.

Elimde tüfek

Fişenkliğimde fişek

Yıldızlar çakıyor''

Çak çak

Buluttur saran beni

Yarın tezden savaş olacak

Edeyim yemin

Kara gözüne ki Helime'nin

Bize saldıranlara vuracağım tezden.

Ölüm bizden rahmet sizden''

***

Memedim!

Gece dün

Seni düşümde gördüm,

Uyandım

Yanımda göremedim.

Mektubunda

Onbaşı oldum demişsin,

Gaza kurşunu yemişsin,

Sevindim

Memedim.

Yaran hafifmiş, geçer;

Ne var ki geçmez

Gün geçmiyor.

Memedim, ayrılık zor!

Gece dün

Seni düşümde gördüm.

Hacı ninem dedi ki

''Hayırdır inşallah

Dağların karı

Günlerin düğümü çözül ola

Gelir belki.''

Memedim!

Gece dün

Seni düşümde gördüm,

Ocakta tarhana kaynıyordu.

Sana çorap örüyordum.

Çomar havladı

Kuşlar kanat çırptı dalda,

Böğürdü sığırcık.

Dam kapalıydı

Dam açık.

Memedim!

Gece dün

Seni düşümde gördüm.

Uyandım

Yanımda göremedim.

Gökte yıldız saman sarısıydı.

Ay kızıl bakır

Sen yüzün pençe pençe;

Gözlerin çakır,

Adımın yörüktü.

Göğsün köpük köpüktü.

Memedim!

Hey dedim!

Hey dedim!

Ay çekildi bulutlar ardına

Çomar

Kuşlar

Sığırcık

Sustular.

Kumrular

Özlem özlem konuştular.

Bağrım sökülüverdi.

Saçlarım

Dökülü dökülüverdi.

Gölgem duvarda

Bükülü bükülüverdi

Memedim!

Memedim!

Memedim!

Memedim!

Uyandım

Seni yanımda göremedim.


TARİH BOYUNCA

Ve işte böyle

Bir uzun sırımdır iptir

Tarih.

Sonsuzluktan gelip gidiptir

Tarih.

Bir büyük

Bir geniş

Bir karanlık uçsuz bucaksız

Ormandır Asya.

Gürgen, ıhlamur, çınar, akasya

Palmiye

Hint yaseminleri

Baobap.

Sibirya çamı.

Çöldür Tibet

Tibettir Asya'nın damı.

Sonsuz geniş gök, denizdir Asya'da orman.

Filleri var ki bin kilo

Taşır sırtında yavru filleri.

Maymun ki insanın ilk atasıdır.

Deve tabanı dilleri

Kuyruklu kocaman ağızlı

Tüylü maymunlar

Sincaplar

Bukalemunlar.

Bukalemunlar ki

Yeşil sarı kahverengi ak.

Gergin çelik kanatlı.

Kuşlar ki üç kulaç.

Kuşlar ki baş parmak

Kuşlar ki alaca alaca.

Kuşlar ki

Gagaları çakıl taşı

Gözleri mercan, Aslanlar ki yelesi köpük köpük.

Kaplanlar ki nefesi körük körük.

Sivri tepeler

Göğü deler.

Deniz dipleme derin

derindir

Asya'da.

Kuzeyi boz

buz

güneyde sular sıcak.

Fıkır fıkırdır

erimiş bakırdır

Ayrı ayrı soylar yaşar

Hint'te Çin'de Sibirya Kafkasya'da

Sarı kumral yağız

Gürcü Çeçen Tatar Kırgız

Ateşe

Güneşe

Yıldıza tapan

Budist Brehmen Müslüman

Heykeldir kimi

Kıç üstü oturmuş.

Hurma parmaklı elleri dizinde

Geçmişi düşünüyor.

Bir Buda heykeli ki

Buzlu cam gözleri

Sağa sola dönüyor.

Yüzü saman sarısı

Ve çıplak

Çırılçıplak

Aşağısı yukarısı.

Kimisi yürüyen ağaçtır

Söğüt ağaçları

Topuklara kadar uzuyor

Kızıl karası saçları.

Asya uçsuz bucaksız ormandır

gök orman.

Asya'da belirmiş ilk insan.

Batınlar asırları kovalamış

Çoğalmışız.

Doğu batı kuzey güney

Dağılmışız.

Burada doğanların

Yirmi göbek torunları

Tuna'dan su içmişler.

Bulgarya'da yoğurt çırpıp

Da

Arpa biçmişler.

Düvel kurmuşlar Asya göçmenleri.

Sümer, Eti, İyon, Mısır,

Etürüskü, Plasgları, Elenleri

Birbirini yutmuş yönetmiş.

Asır asır

Göçler göçleri kovalamış.

Doğu batı kuzey güney

Ve 13. yüzyılda

Ertuğrulun oğlu Osman bey

Bir düş görmüş.

Bir filiz

Yeşermiş

Göbeğinde

Osman beyin.

Büyümüş

Büyümüş ağaç olmuş filiz.

Büyümüş öylesine ki

İkinci bir gök olmuş.

Gölge salmış

Kuzey, güney, doğu, batı.

Akdeniz Karadeniz

İran'da Turan'da Kafkas'ta

İlirya'da Fizan'da Atlas'ta

Yemiş

Vermiş.

- Nicedir

Bu düş

Görüş?

Demiş Osman bey.

Bir ermiş

Yani Edebali

Demiş ki

Bu öyle bir ağaç

Bu öyle bir yemiş

Bir yemiş ki,

Bir yüce devlet kurulacak:

Bir kolu İran'da,

Turan'da,

Bir kolu Kafkas'ta

Atlas'ta

Dokuz soy

Dokuz boy

Buyruğunda olacak...

Ve öyle bir devlet kurmuş ki

Osman bey,

Doğu, batı, kuzey, güney

Küçük Asya, Balkanlar, Mısır, Marakeş.

Bir uçta doğarken

Öbür uçta batarmış güneş.

Ve ondördüncü 15 ci 16'cı

17 ci yüzyıl

Başlamış çekilmeye su.

Karşısında bulmuş Urusu

Osmanlı Türk..

Fil var deveden büyük

Fil var deveden küçük

- Buyruklarında halklarla ordular-

Savaşmış Padişahla Çar.

Milyonlar ölmüş

Asırlar boyunca.

Kellelerden dağlar yükselmiş.

Akan kandan nehirler.

Köyler şehirler

Ülkeler olmuş çöl.

Tek komut, Mehmet öl!

Mujik öl!

Mujik ki haça tapar,

Toprakla beraber alınır,

Satılırdı.

Mujik ki

Ölürse

Ölüsü gübreliklere atılırdı.

Mujik ki

Bir elinde mum

Bir elinde haç

Yarı toktu yarı aç.

Mujik ki

Barışta serfti

Savaşta kurbanlık.

Evi toprağı

Yeri göğü karanlık.

Mujik ki

Ukrayna'da

Tarlada

Sapana koşulurdu.

Döşeği topraktı

Yorganı yapraktı

Açtı çıplaktı

Mujik.

Memet ki

Ağanın buyruğunda ırgattı,

Memet ki

Yüzyıllar boyunca

Aç uyandı

Aç yattı.

Memet ki

Memet ki

Çile diker

Dert biçerdi.

Memet ki

Dudakları kan kusar

Çamurlu kurtlu su içerdi.

Memet ki

Yağsızdı arpadan bazlaması.

Yoktu damı

Yoktu ambarı

Yoktu tarlası.

Memet ki

Yemen'de can verirdi

Karpat'ta beklerdi nöbet,

Memet.

Ve sarayda padişah

Kurulurdu

Muhteşem

Sultan

Süleyman-

dan

Kalma

Pırlanta kakmalı

Som altın

Tahtına,

İsfahan gülü koklayıp

Altın kupalarla

Süt içerdi,

Kuş tüyü yatakta yatar.

Ve Kremlin saraylarında Çar

Elmas kupalarla şarap içip

Derdi ki

Ne varsa yer yüzünde

Göğün altında

Toprağın üstünde

Benim!

Ve halklar aç

Çırılçıplak

İnim inim...

Yıl 1914

915 - 16 - 17

Rusya'da Kerenski orduları

Ve de Lenin,

Ve mujikler

Ateşe verdi

Yazlık saraylarını

Çarların,

Çariçenin.

Ve gezdi günlerce

Mızrakların ucunda

Çar Nikola'nın

Başı.

İhtilale karşı

İhtilâl

Halkındır artık

Sibirya'dan Baltığa kadar

Toprak

Öldü çar.

Dirildi mujikler.

Öldü çar.

Ve iki eski düşman barıştılar.


BAŞ KALDIRMALAR

Yıl 1920-21

Mustafa Kemal

Anadolu halkının elinde bayrak

Dilinde türkü

Yüreğinde sevgidir.

Öyle diyor ki

Kul da Rab da

Mustafa Kemal artık

Ayettir kitapta.

Ne halife, ne padişah, sultan.

Senindir

Her şey.

Hey halk.

Bu vatan..

Ayağa kalk

Yerde yatan!

Vatan!

Vatan!

Vatan!

Vatanın toprağında

Yepyeni filizler yeşeriyor.

Bağlarında

Yeni inanışların

Kütükleri

Üzüm veriyor.

Vur be

Vur be

Vur be vur!

Ne kömür kaldı mangalda

Ne ekin kaldı dam da

Savaş devamda

İsyanlar devamda

Halklar bir uçtan öbür uca aç,

Ekin yanmış,

Saman kalmamış samanlıkta.

Ölüm adım atıyor karanlıkta.

Güneşe kalın duvar çekilmiş.

Kuyulardan sular çekilmiş.

Ermeni çetelerle savaşıyor

Türk çeteleri.

9 haziran

Ermenistan seferi.

Ekim 28 de

Yunan Kütahya önlerinde Gediz'de.

Başkaldırış yine devamdadır.

Şimdi isyan

Yine Konya'da Meram'dadır.

Yıl 1920

Hep o ekim ayı

Delibaş alçak

Delibaş gözü kanlı bir

şâkidir.

bastı Çumra'yı.

Kara bulutlar sardı Konya'yı

500 kişiyle ilerliyor Delibaş.

İsyancılar

Alâeddin tepesinde

Meramda'dır.

İsyan devamdadır.

Beyşehri Akşehir

Ilgın'da Çekil köyü yakınında

Ateş açtı üç yüz kişi.

Er dişi

Birbirini dişlemede.

Sultaniye düştü

Doldu asilerle.

Karaman'da isyan genişlemede.

Afyon Ankara

Adana cephesinden

Taburlar yürüyor

Karaman üstüne.

Afyonkarahisar'la Konya arasında

Kadınhan, Ilgın

Asilerin elindedir.

Uy kara Halife!

Beyazda yeşilde kararan sarık1

İsyan şimdi

Bozkır'da Seydişehir'de

Beyşehir içindedir.

Afyon'dan Ankara'dan

Adana cephesinden

Mustafa Kemal'in bölükleri taburları

ilerliyor.

Delibaş

Mersin'de

Fransızların elinde

sığıntı.

Ve 1920

Ekim 28'de

Yunanlı hâlâ

Kütahya önlerinde Gediz'de.

Ekim

Taarruz üstüne taarruz.

Ve biz

Durmadan geriliyoruz.

Orduyu yeniden kurup

Gezginci dağınık kuvveti

Düzenlemek

gerek.

Bir zamanların

Millici kahramanı

Çerkes Ethem

Baş kaldırdı.

Demirci efe isyanda.

Ne emir dinliyor Ethem

ne kumanda.

Ben diyor

Ankara önlerinde yel olup

Eseceğim.

Ben diyor

Mustafa Kemal'in

Başını keseceğim.

Günler

Günlerin sırtından atlamada.

Düşman önde, arkada, solda, sağda

Ve ordu-çete

Türkün Türkle savaşı

Ve taarruz.

Uy anam uy!

Bir zamanların ünlü kahramanı Ethemle

çarpışıyoruz.

Ethem'le kardaşı

Bize karşı

Karşı taraftadır.

Yunana sığındı ikisi de,

Yunanlılarla aynı saftadır.

Memet

Yedi kez can verip

Yedi kez dirilecektir.

Düşman

Toprağa serilecektir.

Artık

Ne halife

Ne sultan ne padişah.

Yalnız ulus.

Ve iki halkçı millet

Yani Türkle Urus

Yüz yılların kinini unutup

Barışıyor.

El verdi

Bir kez daha

Ankara'ya

Moskova.

Yıl 1921

Ocak 15.

İki millet

Ayrı ayrı

Birbirine saygılıdır,

Ne çekingen

Ne kaygılıdır

Ne bu

Ne o!

Ve o zaman

Doğudan çektik ordumuzu

Batıya.

ALTIN DESTAN

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

I

Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.

Dizgi - Yayımlayan:

Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.

Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti.

Ocak 2000

İLHAMİ BEKİR

ALTIN DESTAN

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

I

CGAZETESİNİN

OKURLARINA ARMAĞANIDIR.

Kaynak:

http://74.125.77.132/search?q=cache:YWXzPCTjOS0J:fenerbahce.de/site_icerik/index2.php%3Foption%3Dcom_docman%26task%3Ddoc_view%26gid%3D57%26Itemid%3D84+Toroslarda+hala+duman%C4%B1+t%C3%BCten+bir+baca+varsa&cd=7&hl=tr&ct=clnk&gl=tr Atatürk

c Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri

Bülent Tanör

c Kurtuluş (Türkiye 1918-1923)

c Kuruluş (Türkiye 1920 Sonraları)

Prof. Dr. Sina Akşin

c Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi I-II

Prof. Dr. Macit Gökberk

c Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk

Yunus Nadi

c Türkiye'yi Sokakta Bulmadık

Falih Rıfkı Atay

c Baş Veren İnkılapçı (Ali Suavi)

Bâki Öz

c Kurtuluş Savaşı'nda Alevi-Bektaşiler

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya

c Devrim Hareketleri İçinde Atatürkçülük

Sabahattin Selek

c Milli Mücadele (Büyük Taarruz'dan İzmir'e)

İsmail Arar

c Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı

Prof. Dr. Niyazi Berkes

c 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz I-II

Ceyhun Atuf Kansu

c Devrimcinin Takvimi

Paul Dumont-François Georgeon

c Bir İmparatorluğun Ölümü (1908-1923)

Ali Fuat Cebesoy

c Sınıf Arkadaşım Atatürk I-II

Abdi İpekçi

c İnönü Atatürk'ü Anlatıyor

Paul Dumont

c Atatürk'ün Yazdığı Tarih: Söylev

Kılıç Ali

c İstiklâl Mahkemesi Hatıraları

Prof. Dr. Niyazi Berkes

c Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler I-II

S. İ. Aralov

c Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları I-II

Sabahattin Selek

c İsmet İnönü'nün Hatıraları

Nurer Uğurlu

c Atatürk'ün Yazdığı Geometri Kılavuzu

George Duhamel

c Yeni Türkiye Bir Batı Devleti

Bülent Tanör

c Türkiye'de Yerel Kongre İktidarları

Prof. Dr. Suna Kili

c Atatürk Devrimi-Bir Çağdaşlaşma Modeli

Falih Rıfkı Atay

c Atatürk'ün Bana Anlattıkları

Reşit Ülker

c Atatürk'ün Bursa Nutku

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya

c İslamcılık Cereyanı I-II-III

M. Şakir Ülkütaşır

c Atatürk ve Harf Devrimi

Kılıç Ali

c Atatürk'ün Hususiyetleri

Mustafa Kemal

c Anafartalar Hatıraları

Ecvet Güresin

c 31 Mart İsyanı

Doğan Avcıoğlu

c 31 Mart'ta Yabancı Parmağı

Metin Toker

c Şeyh Sait ve İsyanı

Süleyman Edip Balkır

c Eski Bir Öğretmenin Anıları

Yunus Nadi

c Birinci Büyük Millet Meclisi

Kemal Sülker

c Dünyada ve Türkiye'de İşçi Sınıfının Doğuşu

Prof. Dr. Neda Armaner

c İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk

Fazıl Hüsnü Dağlarca

c Destanlarda Atatürk / 19 Mayıs Destanı

Yunus Nadi

c Mustafa Kemal Paşa Samsun'da

İsmet Zeki Eyuboğlu

c İrticanın Ayak Sesleri

Nuri Conker

c Zâbit ve Kumandan

Mustafa Kemal

c Zâbit ve Kumandan ile Hasbihal

İsmet Zeki Eyuboğlu

c İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nakşibendilik

Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur

c Ermeni Meselesi I-II

Talât Paşa

c Hatıralar

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya

c Hürriyet'in İlanı

İsmet İnönü

c Lozan Antlaşması I-II

Sami N. Özerdim

c Yazı Devriminin Öyküsü

Nurer Uğurlu

c Atatürk'ün Askerlikle İlgili Kitapları

c Atatürk'ün Askerlikle İlgili Çeviri Kitapları

Halide Edip Adıvar

c Türkün Ateşle İmtihanı I-II-III

Prof. Dr. Muammer Aksoy

c Atatürk ve Tam Bağımsızlık

Prof. Dr. Şerafettin Turan

c Atatürk ve Ulusal Dil

Johannes Glasneck

c Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye I-II-III

İsmet İnönü

c Cumhuriyet'in İlk Yılları I-II

Gâzi Mustafa Kemal

c Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz (Nutuk'tan)

c Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz (Söylev'den)

Fazıl Hüsnü Dağlarca

c Gâzi Mustafa Kemal Atatürk

Eylemde/10 Kasımlarda

Ruşen Eşref Ünaydın

c Atatürk'ü Özleyiş I-II

Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil

c Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak

Prof. Dr. A. Afetinan

c M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım

Falih Rıfkı Atay

c Zeytindağı

Prof. Dr. Suat Sinanoğlu

c Türk Hümanizmi I-II-III

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya

c Batılılaşma Hareketleri I-II

Charles N. Sherrill

c Bir ABD Büyükelçisinin Türkiye

Hatıraları/Mustafa Kemal I-II

İsmet Zeki Eyuboğlu

c Karanlığın Ayak Sesleri / Kadirilik

Dr. Bernard Caporal

c Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında

Türk Kadını I-II

Dr. Bernard Caporal - Neşe Doster

c Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında

Türk Kadını III - Kronoloji

Ruşen Eşref Ünaydın

c Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat

Kurt Steinhaus

c Atatürk Devrimi Sosyolojisi I-II

Bahir Mazhar Erüreten

c Türkiye Cumhuriyeti Devrim Yasaları

Sabahattin Eyuboğlu

c Köy Enstitüleri Üzerine

Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu

c İlk Meclis

Prof. Dr. A. Afetinan

c M. Kemal Atatürk'ün Karlsbad Hatıraları

Yunus Nadi

c Cumhuriyet Yolunda

Falih Rıfkı Atay

c Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri ve 19 Mayıs

Gâzi Mustafa Kemal

c 1919 Yılının Mayısının 19'uncu Günü Samsun'a Çıktım

Nadir Nadi

c 27 Mayıs'tan 12 Mart'a

Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur

c Balkan Savaşları / Birinci Balkan Savaşı I-II-III

Tayfur Sökmen

c Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar

Dr. Abdurrahman Melek

c Hatay Nasıl Kurtuldu

Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur

c Balkan Savaşları / İkinci Balkan Savaşı I-II

Gâzi Mustafa Kemal

c Erzurum Kongresi

Sabahattin Selek

c Millî Mücadele (Erzurum'da Gergin Günler)

Yaşar Nabi

c Balkanlar ve Türklük I-II

Ceyhun Atuf Kansu

c Bağımsızlık Gülü

General Fahri Belen

c Büyük Türk Zaferi (Afyon'dan İzmir'e Kadar)

Gâzi Mustafa Kemal

c Sivas Kongresi I-II-III-IV

Doç. Dr. Suat Yakup Baydur

c Dil ve Kültür

Kadriye Hüseyin

c Mukaddes Ankara'dan Mektuplar

Berthe Georges-Gaulis

c Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği

Ord. Prof. Enver Ziya Karal

c Tanzimat-ı Hayriye Devri

Falih Rıfkı Atay

c Çankaya I-II-III-IV-V

Liman von Sanders

c Türkiye'de Beş Yıl I-II-III

İsmet İnönü

c Hatıralar (Birinci Dünya Harbi)

Arnold J. Toynbee

c Türkiye I-II-III - Bir Devletin Yeniden Doğuşu

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..