Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir dosya kağıdı kadar hayatımız

Bir dosya kağıdı kadar hayatımız
 

Doğumumuzu, milliyetimizi, dinimizi seçme şansımız olmadığı gibi ölümümüzü de seçme şansımız yoktur. Aklımıza gelirse vasiyet ederiz, gömüleceğimiz yeri. Nazım’ın dediği gibi "tepede bir de çınar olursa, taş maş da istemeyebiliriz". Ülkemizde ortalama hayatta kalma yaşı yükselme trendine girmiş, ne güzel. Peki yaşam kalitesi sıralamasında nasılız? Ondan pek bahsetmeyeyim çünkü üzücü bir tablo bizi bekliyor.

Çocukken bize sorarlar, büyüyünce ne olmak istediğimizi. Hangimiz çocukken söylediği mesleği yapma şansı yakaladı? Mühendis olmak isteyen çocuk tamirci, pilot olmak isteyen çocuk minibüs şoförü, artist olmak isteyen kızımız konsomatris olmuş olabilir mi? Hangimiz çocukluk aşkı ile evlenip, çoluk çocuğa karıştı. Hızlı delikanlılık ve gençlik yıllarımızda dünyayı değiştirme heyecanın yerini, maaşı aybaşına yetiştirme telaşı aldığında, posası çıkmış anılardan geriye ne kalır? Mahalle arasında gazozuna maç yaptığımız, bize hala ortaokuldan kalma borcu alan çocukluk arkadaşımızın ölüm haberini aldığımızda kendimizi rüzgara karşı uçmaya çalışan martı misali çaresiz hissetmez miyiz? Pencerede görmek için evinin önünde günde on tur attığımız platonik aşkımızı yıllar sonra iki elinde çocukları ile görürsek yüreğimizin tellerini akord edecek bir ustaya ihtiyaç duymaz mıyız?

İnsanoğlu kuş misali her yerde olabilir demişler. Hangimiz doğduğumuz topraklarda ölme şansını yakalayabilecek? Doğduğu topraklardan yıllar önce çıkmış insanlar öldükten sonra neden memleketlerine gömülmek için ısrar ederler? Kendisini doyuramayan o toprak değil miydi? Verilen mesaj “sen bana kucak açmadın ama ben sana kucak açıyorum”demek midir?

İki kuşak önceki atalarımızı bile zor hatırlarken hangimiz ailemizin soyağacını çıkarmayı düşünmüştür? Soyağacının olması, aile bağlarının da güçlü olması anlamı taşıyabilir mi? Dört- beş kuşak önceki atalarımızı, tanımak, bilmek, onların yaşadığı zamanla ilgili anılarını öğrenmek ne de hoş bir duygu olurdu değil mi? O halde bugün bu satırları yazmak da tarihe kendi adımıza not düşmek anlamı taşımaktadır. Torunlarımız, onların torunları bizleri bu satırlarımızdan tanıma şansı yakalayabilecekler ama biz dedemizin dedesinin aşka nasıl baktığını, nelere öfkelendiğini, neleri beğendiğini öğrenemeyeceğiz.

İnsanoğlu başına ve ayaklarına dikilen iki taştan ibaret değildir artık. Onun hayatına dair, bir dosya kağıdına sığacak kadar da olsa birşeyler karalanmıştır bu hayatta. Birgün bu satırlar okunduğunda rüzgarın serinliği düşecektir, soyağacımızın dallarının arasında...

 
Toplam blog
: 242
: 1784
Kayıt tarihi
: 24.06.06
 
 

1970 doğumluyum.Karadenizin bir sahil şehrinden, hayatın güler yüzlü tarafına tutunmak için İstan..