- Kategori
- Kişisel Gelişim
Bir eser bırakmak...

www.mesken.net/home/Edirne-evleri/images/Edir...
İzmir’den otobüsle Gaziantep’e dönüyordum. En önde beraber iş görüşmesine gidip döndüğümüz Mehmet Ağbi ile beraber hem sohbet ediyor, hem de arada çok güzel nostaljik Türk sanat müziği parçalarını dinliyorduk. Bu arada programın sunucusu , şimdi de Yıldırım Gürses’ten ‘’ Son Mektup’’ isimli şarkıyı sunuyoruz , dedi . Bunun üzerine Mehmet Ağbi, ’’Adam öleli kaç sene oldu, biz hala şarkılarını dinliyoruz .Bu sanatçılar ölümsüzler ne güzel’’, dedi.
Gerçekten geçenlerde bir İnternet sitesinde beğendiğim yeni bir yazar arkadaş Sayın Semih Bulgur’un ‘’Hayatın Anlamı’’ isimli yazısında da okumuştum. Diyor du ki ’’ Hayatın anlamı; öldükten sonra güzel bir şekilde anılacağımız eserler bırakmaktır. Bu aynı zamanda, her şeyin maddiyat, çıkar ve sömürü fırsatına dönüştüğü günümüz dünyasında öldükten sonra yaşamanın da bir yoludur. Hayatına anlam katmak isteyen herkes her ne olursa olsun bir eser bırakmayı denemelidir. Evet, eser bırakmak zorlu bir süreç, ama eseriniz her neyse karşınıza koyup onu izlediğinizde bütün yorgunluk, durgunluk ve solgunluk uçar gider, geriye tatlı bir tebessüm ve kalıcı olabilmenin hafifliği kalır. ‘’.
Evet, bu cümlelere katılmamak olanaksız. Büyük bir eser bırakmak için ille de çok büyük sanatçı, devlet adamı, bilge olmak ta gerekmiyor.Çok hayırlı, elindekilerle mutlu olmasını bilen, pozitif, topluma katkılı ve de özellikle iyi olabilecek çocuklar yetiştirmek yeterlidir. En büyük eser yukarıda saydığımız ve mutlaka daha hepimizin ekleyebilecekleri olumlu özellikleri bulunan kısaca ‘’Adam gibi adam’’ çocuklar yetiştirebilmektir. Hepimiz bunu en iyi yapmaya çalıştıkça bir kuşak sonra toplumuz da iyilerin, dürüstlerin egemen olduğu bir topluma dönüşecektir. İlişkilerde ki dürüstlük, pozitivizm elektrik dalga dalga yayılacak ve ‘’Biz adam olmayız! ’’ sloganı beynimizden bir daha geri gelmemek üzere silinecektir.
Şimdi gelelim bu karamsar, arabesk kültürün elinde yıllardır bitirilmeye çalışılmış bireyleri nasıl önce bu kötü durumdan kurtarıp ta onların ‘’adam gibi adam’’ çocuklar yetiştirecekleri hale getireceğimiz sorusuna. Bunun da görevi medya ya, aydınlanmışlara (aydın kelimesi artık bence anlamsızlaştığından) ve bu durumdan bir görev çıkartan tüm bireylere yani hepimize düşmektedir. Gelin bu olumsuzluğu, şansızlığı, karamsarlığı yıkalım.Hayatımızdan bu tip kelimeleri çıkartıp, olaylara pozitif bakalım. Eve girerken ve çıkarken, telefonda görüşürken hep gülümsemeye çalışalım. Bahane değil iş üretmeye çalışıp, ondan sonra sonucunu bekleyelim, ataletten kurtulalım.İnanın ki hayatımız, yapay üzüntülerle geçirilmeyecek kadar kısa !
Haydi, o zaman hep birlikte ‘’ Uyan ve Gülümse!Yatıncaya dek’’. En azından rüyalarımız bile güzel neşeli gelecek!..