Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '07

 
Kategori
Sinema
 

Bir film: Mutluluk

Bir film: Mutluluk
 

Bugün film izlemeye gittim.

Bazen, o kadar istemenize rağmen uzun bir süre sinemaya gidemiyorsunuz. Benim için de öyle oldu. En son ne zaman gitmiştim? Bir, bir buçuk ay önce. İşte bana göre uzunca bir süredir sinemaya gidemiyorum. Vizyona çıkmasını beklediğim film de başladı üstelik. Sonunda “Çarşamba” günü yani bugün, gitmeye karar verdim. Yalnız gitmeye alıştım aslında ama yine de “Sakın ha bensiz gitme.” diyen arkadaşım varken hayır demedim. Sözleştik. Ortak bir arkadaşımız daha vardı, ona da söyledik. Ben onlar için asker arkadaşım deyimini kullanıyorum çünkü Ankara’da, farklı üniversitelerde okumamıza rağmen aynı yurtlarda kaldık.

Dün gece biri aradı, geçerliliği benim tarafımdan kabul edilen bir nedenle gelemiyordu. Diğeri de bugün akşamüzeri aradı gelemiyorum diye. Sevindim desem? Seans 17.15’de başlıyordu ve ben işten 17.00 de çıkıyordum. Arabayla on dakikalık mesafedeydi gideceğim yer, hafta içi bilet de vardır diye düşündüm. Arabamla gideceğimi duyan bir arkadaşım, hemen sinemanın yanındaki alışveriş merkezine “Beni de bırakır mısın?” dedi. Tabi ki bırakırdım. Arabayı koyduğum yerden aldım, iş yerinin köşesinden de arkadaş bindi. O sırada birileri iyi akşamlar anlamında el sallıyordu, buyurun gideceğiniz yere bırakalım dedim, malum olmuş. Onları da aynı yol üzerinde bir yerlerde bıraksam olurmuş.

Arkadaşlarımı inecekleri yere bırakana kadar hiç telaşlanmadım. Filmin başındaki reklamlara güveniyordum biraz da. Arabayı park ettim, saate gözüm takıldı; 17.13; telaşlandım bu sefer. Koştum gişeye, yer var değil mi diyerek ki yedi kişi görünüyordu bilgisayar ekranında; en güzel yeri ben aldım. Sinema salonları çarşının alt katındaydı, oraya da koşarak gittim. Film başlamadan salona geldim ya oturdum şöyle keyifle, önümde kimse yok; filmle baş başayım. Hangi film mi?

MUTLULUK…

Film kategorisinde yazıp filmi hiç anlatmamış mıyım?

Sinemaya girerken acıkmıştım ama filme yetişebilmek için yemek işini sonraya bıraktım. Çıktığımda ise öyle bir duygusallık içindeydim ki bir şey yemeği akıl edemeden eve geldim; açım. Yemek yok ve canım hazır bir şey yemek istemiyor; çaldım karşı komşumun kapısını, sofradan kalkmak üzereydiler. Açım dedim ve “komşu yemeği” ile karnımı doyurdum. Bir yandan da heyecanla ruhumu doyuran filmi anlatıyorum. Az şekerli kahvemi de içtim bu arada. Eve geldim; parmaklarım kaşınıyor, filmi çok beğendim ya bunu bir an önce yazmalıyım ve herkes seyretmeli diye düşünüyorum. Yarına kalsa? Olmaz!

Hala mı film hakkında yorum bekliyorsunuz?

Gecenin bu saatinde, size bir an önce haber ulaştırmak için, oğlumun uyumasını bekleyip (bilgisayar onun odasında) niye yazıyorum sanıyorsunuz; bir film sever olarak izlemeyenler için en iyi yorumun sadece "filme gidin" demek olduğunu bildiğimden.

Filme emeği geçen herkesin emeğine, aklına, yüreğine sağlık.

Lütfen gidin; bakın bakalım haksız mıymışım.

Mavi seyirler.

Filmin asıl yorumu: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=48009

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..