- Kategori
- Şiir
Bir gelincik, bir yelken, bir keman, bir rüzgar

Kırmızı bir gelinciğin narin yaprağı...
sın sen...
Evet evet sen! Sana diyorum elbet
Sensin gelincik...
Yol kenarlarında, uçsuz bucaksız tarlalarda kendi başına yetişen gelincik...
Doğa ne verirse onunla beslenen.. yağmuru bekleyen su için...
Hem gelincik olmak hem de hayatta rüzgarın da varlığı...
Adil mi bu şimdi hayat!
Hem beni gelincik yap hem merhametsiz rüzgarlar estir
Birinden biri olmayaydı!
Üfleme kırmızı yapraklarıma doğru!
Rüzgarların mevsimi yoktur
Gelincikler ise ilkbaharlıktır yalnızca
Ama şunu bil.. bil de unutma!
Tüm rüzgarlar kıskanır aslında gelincikleri...
Duracak bir yerleri yok onların..
Bir gelinciğin incecik dalının kapladığı yer kadar bile yeri yok
Gelincik cürmü kadar yer tutuyorsa
Rüzgarın bir cürmü bile yok
Rengi yok, kokusu yok... başka kokuları taşıyıp dursun ancak o...
Şeffaf.. böyle soksan elini öbür tarafa geçer elin
Ne komik!
Bir gelincik kadar ‘var’ değiller aslında
Yoklar onlar! yok...
Yine bir öykü olsa mesela...
Kızın adı Gelincik
Esas oğlanınki de Rüzgar
Daha başından mı belli olur sonu?
Okunmaz mı yazılsa?
Sonu belli olan filmlerin izlenmediği gibi...
Sonra bir başka öykü olsa
Kızın adı Yelken olsa
‘Yelken’ diye isim olur muymuş diye gülme bana şimdi!
Olmuş işte bu öyküde
Bizim esas oğlan yine Rüzgar...
Ne iyi anlaşırlardı
Gelincik ne yapsın şimdi?
Ozaman!
Yani nasıl şimdi!
Yelken’in Rüzgar’ı gibi
Gelinciğinki de Keman mı?
Hani vardı ya!
Farid Farjad’ın gelincik için çaldığı keman
Gelincik Rüzgar’a sevdalı
Keman Gelinciği uzaktan seven
Yelken rüzgarı bulsa mutlu
Keman ile mutsuz
Rüzgar sevmek istese gelinciğin saçlarını
Dökülecek bir bir...
Şimdi rüzgar da haklı...
Kızdım onca ona...