Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '08

 
Kategori
Şiir
 

Bir gönül adamı:Şair,Abdülkadir Budak...

Bir gönül adamı:Şair,Abdülkadir Budak...
 

Sincan İstasyonu'ndan...


Abdülkadir Budak, son yıllarda şiir dünyamızda yıldızı parlayan usta şairlerimizdendir...

Çocuk Edebiyatı alanında da eserler veren şair TDK ödülü almıştır.

Sincan İlçesi, medyada'' tanklarla '' anılırken, o şirin kentin bir başka yüzünde duygulu şiirler yazılıyordu...

Ankara'nın Sincan'ında ,''Sincan İstasyonu '' adını verdiği dergisinde, genç şairlere kapısını açarak yetiştirdiği duygu insanlarına yaşam sevgisi aşılayan Abdülkadir Budak, Kayseri'deki devlet memurluğundan emekli olduktan sonra ;özellikle 1970'li yıllarda, şöhret ulaşan şairlerimizden olmuştur.

Şair Budak, ''Her yerde olan, hiçbir yerde olamaz.'' düşüncesine katılarak şiirlerin, şairleriyle tek dergide buluşmasını savunuyordu...

Dağınıklığın şiiri yok edebileceğini belirtiyordu.

''Yunus Nadi Şiir Ödülü'nün '' sahibi de olan Budak,''şairin çapı yazdığı şiir kadardır.'' diyerek salt ödül almak için her yarışmaya katılmamak gerektiğini de vurguluyor.

Datça şiir buluşmasında,İlhan Berk'in ölüm haberini alan şair,''BERK'siz şiirimizin artık tadı yok; şiirimiz en büyük yenilikçi şâirini kaybetmiştir.'' diyerek duyduğu derin üzüntüyü belirtmiştir.

Sevgili Abdülkadir Budak 'ın izniyle...

''Sana Bakmak...''


Göğe bakmak gibi bir şeydi anlaşılan
Açık mavi bir göğe, gündüz yıldızları olan

Sana bakmak gölde kayık olmaktı
Kış günü köy evinde soba olmaktı bir de
Yaz günü bir ağacın gölgesinde uyumak
Elma soymak gibiydi, kavun kokusu
İçimdeki hastaneden taburcu olmak
Sana bakmak bana hep iyi geldi
Sanki saç örgüsüydün salkım söğütte
Sana bakmak güzel olan her şeydi


Sokak kedisine şefkat, baltalara merhamet
Sana bakmak ağaçlardan yana olmak demekti
Bahçe mahkemesinde nergisin tanıklığı
Yoksul öğrencilere defterlerdi, kalemdi

Heyecanını yitirmiş istasyondum belki de
Gelen hiçbir tren beklediğim değildi
Yalnızlığa sarılmaktan kurtuldum
Çünkü yüzüne baktım çünkü yüzün ay
Işıtıverdi birden içimdeki geceyi

Sana bakmak yastan çıkıp dörtnala
Lunapark şenliğine geçmekti bir bakıma

Teneffüs zili kadar sevimli derslerdi yüzün
Çiçekten karneyle eve dönmekti
Bitmiş gibi konuştum, şaşkınlıktandır
Sana bakmak iyi değil, pekiyi...''
........

Şair, sevginin yüceliğini ve yaşamın her boyutunda yansımasını ne kadar güzel vurgulamıştır.



Kadın ve Nehir


İkisi de sürükleyip götürüyor ne varsa
Kadınla nehir arasında bir fark göremiyorum
Buluşuyor bir anlam iki ayrı sözcükte
Saçları omuzundan akıyor birisinin
Ötekinin mızrağı saplanıyor denize

Biri ihanet istemez, köprü istemez öteki
Kadından ve nehirden ancak aşkla geçilir
Biri geyik barındırır sularına eğilen
Öbürü bir avcıyı koynunda geliştirir


Maraton koşusuna benziyor ikisi de
Düş çalarken suçüstü yakalanmış çocuklara
Benim kadınım bir nehrin profilden fotoğrafı
Senin nehrin benziyor ateş emziren kadına

Bir halk ezgisi sanki, öfkeli ve tedirgin
Belki kalp çarpıntısı, yanardağ ve infilak
Nehir mi desem kadın mı, ikisi de olabilir
Ya iyi yüzme bilirsin ya sevmeyi adam gibi
Bir nehre ve kadına ancak böyle girilir

İkisi arasında bir fark göremiyorum
Erkeğinin yanında gözden geçirir kendini
Kadın sunar ruhunu gövde ambalajıyla
Dibindeki yosunun susuzluğunu bilir
Nehir ustadır artık köprüsüz buluşmada


Söğüt dalı olsaydım öper miydim bir nehri
Taçlandırırdı kadın aşkını haketseydim
İlle bir fark olmalı aralarında denirse
Biri denizi çağrıştırır öbürü uçurumu
Sal olduğumu bilirdim nehre düşseydim eğer
Ötekinde bir sınav sorusu olduğumu

Nehir: Doğada bir yatak bulmamaktır kendine
Kadın: Aramak değildir yatakta kendisini
Buradaki ayrıntı elbette önemlidir
Yine de diyorum ki, öyle büyük bir fark yok
Nehir eşittir kadın, kadın eşittir nehir...
........

Budak'ın dünyasında kadının yücelişinin ,sevgiyle olabileceğini; aşkı beceremeyenin, nehirde yüzmeyi bilmeyen acemi yüzücünün acı sonuna ulaşabileceğini de belirtir.

Kadının bir çiçek gibi sevgiyle güzelleşebileceğine katılmamak mümkün müdür ?..

Şairin,aşağıda yer alan şiirinde, kutsal anneyi bir istridyeye benzetmesi bir hayli anlamlı gelir bana...





Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim

''Can Yücel'e nazire''



''Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana, annem yürek serinliği
En sevdiği oğluydum -bana hep öyle gelirdi-
Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

Sözümona büyümüştüm, ekmek getirirdim eve
Annem öldü!.. düşüyorum, koptu salıncağın ipi
Anahtarsız bir kilide benzediğim doğru şimdi
Saçlarına tırmanırdım tutunup yıldızlara
Kokusu kalmıştır diye kapandım odalara


Kıyamazdı bilirdim şiirler yazan oğluna
Sevgilim terkedince benden fazla ağlardı
İstiridyeydi annem, içinden inci çıkardı
Hergün daha da büyüyor yüreğimdeki yırtık
Annemi anılarda bile bulamıyorum artık

Babamın hemen ardından gitmesi gerekmezdi
Evinin badanasını yarım bırakıp erkenden
O gün bugündür bana gülden önce gelir diken
Dedim ya anahtarını yitirmiş bir kilidim
Hayatta ben en çok annemi sevdim.''

Budak'taki ANA sevgisinin yüceliği ve yokluğunda duyulan acının feryadı,Can Yücel'de doruklara çıkan BABA özlemindeki usta anlatımın sanki devamı gibidir...

Buradan Bir Şiir Çıkar

Kürekler çekiyorsa acemi kayıkçıyı

Taşı annesi sanıp sarılıyorsa yosun

Şehirli desen peşine düşmüşse köylü kilim

Bir kapı ötekine buyrun efendim diyorsa

Bir pencere ötekine açılıyorsa örneğin

Burdan bir şiir çıkar ve ben onu yazarım...

........

Rujun belirlediği bir kadın dudağından

Şu sözler çıkıyorsa yapma çiçekler çağında

Gözlerim rimelliydi ağlayamadım”

Bir yenilgi daha almış olur gül

Ve ben bunun şiirini yazarım''

........

Şairlerin hissettiklerini ustaca haykırmaları, aslında hepimizin duyup da dizelere dökemediklerimiz değil midir ?..

Zaman zaman ''sükutum,ikrarımdadır '' desek de söyleyemediklerimiz,içimize akıttığımız acı damlaları bir şairin dilinde nasıl da şarkılaşır değil mi ?..

Bize yaşadığımızı anımsatan usta şairlerimize, onlarla gelişen edebiyatımıza selam olsun.

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..