- Kategori
- Deneme
Bir gün gelecek, bir gün kalacak!

Karaca
(Boşu boşuna yaşayanlara veya ne için yaşadıklarını bilmeyenlere veya kafası karışık ve canı sıkkın olan dünya misafirlerine ithaf olunur.)
Meşhur sözdür hani: "Bir gün gelecek, bir gün kalacak". Henüz hayattayız ya ondandır bilin, dilimizde "günü gelecek" diye yer etmiş. Anlamamış olana tekrar etmek fayda verir ümidiyle ama bu kez en katıksız tonuyla ikinci defa söyleyelim: "Günü gelecek".
Her insanın planları vardır bilir misiniz!? En vurdumduymazının dahi yapmayı dilediği veyahut gerçekleştiğinde sonsuz miktarda "haz" duyacağını düşündüğü kendince ameller ya da onların hafızaya yön tabelalılığı yaptıran emellerinden bahsediyorum. Her insan için (keyfiyet ve kemiyetini münakaşa sofrasından harice çekerek) bunların varlığını hatırlatıyorum. Siz de dâhilsiniz.
Hiç şüphelenmeyin ki; emele erişince, başkaca emelleri olsun veya olmasın hayal kırıklığı türünden kalakalan da yine aynı yaratıktır. Hedefe varınca hedef ölmektedir! Hedefte ölmek ve hedefi öldürmek! Evet; yaratılmıştır insan, lakin onun iradesidir yaratılmışlık manasının gerisinde böylesine aşağılanma sebebi... Bunu bizzat o istemiştir, ta kendisi...
Fazlaca dalmayacağım mevzuya... Mefkure, ütopya, ideal, gaye, erek ve her ne isimle etiketlendiriyorsanız öyle edin, değişmeyen son gerçeği de ezip geçeyim, yetsin: "Etiketin insanları" için de durum aynı, zira anlamamış onlar, kimi hayvana soy uzatmış, kimi kana çay satmış, kimi göğe boy atmış, kimi huya huy katmış....toyu başkaları yapmış (!)...
Sımsıkı sarıldığınız can dost, kana-kan kardeş, hısım-akraba, soydaş, arkadaş ve bazen ana-baba ve hatta sevgili... Kendi telinden çalar ya hani...
Evde ev halkı, TV'de soytarı kılıklı, sokakta soysuz kanatlı (yahut kanatsız yahut az ezik yahut çok nazik vs.!!!), partide çarptığınız hanımefendi (!), saltanat (!) dairesinde beyefendi, bilumum sanat erbabı (!) ve apaydın benzerleri ve hepsi ama hepsi (varsa istisnaları müzeye konarak) gözünüzden geçsin... Aman kimse üzerine alınmasın, kişisel kanaat sorgulaması bu: İnsana rastladınız mı? Siz mi? Siz ne müzelik ve ne de görelik (!) değilsiniz. Emin olunuz efendim...
Kıymet verdiklerinizden daha kıymetlileri vardır... İşte dil altındaki bakla. Bakmayın siz sloganlarda ses bulan ideallerin borazancı düdüklerine. Bir tükürüklük canla onlar, taraf oldukları ya da iddia ettikleri tarafın tamamen bağlantısızlarıdır... Gülün ve geçin... Siz mi? Ne münasebet efendim.
Ey sahte sözlerle akı b.k eden 7 ışıklı güzel insanlar (!) Günü gelecek dedik ya başta... İstirham ediyorum şüphelenmeyin... Ümidimiz hala canlı, henüz nefes alışverişi çınlamada semada. Ki az da kaldı hani...
........
Bütün kabahati neydi biliyor musunuz? Kendi bileğini kendinin bükememesi ama kendinin kendi bileğini bükmesi... Evet bu.
Bütün herkesin hedeflerine ulaşmasıyla dünya yüzünde tek bir insanın kalmaması aynı şeydir. Yani bu ancak herkesin ölümü ile mümkündür. Zaten kaçılamaz hakikat de eninde sonunda sadece budur. Umulur ki gelmeden kabul edilsin, ölmeden olunsun, olmadan ölünsün... Nasıl olsa ölünülecek! Siz mi? Teessüf ederim efendim...
Vurun be insanlar... Kırın... Hırlayın! Ne için, ya da içinin nesi nedir diye düşünmeden kapışın... Belli ederek de yapın bunu, riya dolu gülücükler dağıtarak da. Eski çağların modernize edilmiş milyarlık arenaları yok ve yok ki gladyatörün çağdaşını seyreden milyar seyirciye tribünler....aranıza katışmış, bir şeyler anlatma derdinde adamlar var sırf. Dinlemiyorlar, kimse dinlemiyor, dinleyen yok... Herkes haklı, herkes farklı. Aynı takımda farklı hayvanlar! Bu bir at yarışı değildir! Tıpkı zikredilen cümlenin bir reklam tabelası olmadığı gibi. Tıpkı bu özelliklerin, insan tanımına uymaması gibi. Genelleme mi yapıldı? Yok canım siz de. Ne, siz mi?
...
Bütün sırlarınızı açabileceğiniz bir tek dostunuz var mı (ana, baba, eş ve kardeşleriniz dahil)?
Öyleyse. Şöyle buyurun. Rahat mısınız?!!