Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '09

 
Kategori
Dostluk
 

Bir İstanbul beyefendisine veda

Bir İstanbul beyefendisine veda
 

Güle güle değerli dost, ışıklar içinde yat.




Tanıdığımız günden beri onları hep iki kişi olarak gördük; karı-koca zannederek üstelik...

Tanışıklığımız ilerleyip, dostluğa dönüşüp, yenge-kayınbirader olduklarını öğrendiğimizde çok şaşırmıştık.

Sağlıklı, neşeli iki yaşlı; tin tin gelirler, tin tin giderlerdi işyerimize...

Aslında, bir gün kapışmıştık Türkan teyze ile, sonra dost olduk.

Fazıl amcayla hiç ama hiç tartışmadık.

Neşesiyle, esprileriyle genç, yaşlı herkesin gönlünde taht kurmuştu; gecikirse, gelmezse falan mutlaka aranıp, hal-hatır edilirdi. Hani derler ya, 'bizim arasta' falan diye... Bizimki de öyle bir siteydi işte.

Kendisinden yaşça çok küçük bir bayana yerini verecek kadar centilmen, ağzından, 'efendim', 'hanımefendi', 'beyefendi' sözcükleri olmadan konuşmayacak kadar nazikti.

O yaşında Türkçeyi özenle kullanır, aksine durumlarda karşısındakileri de nezaket içinde uyarırdı.

Fazıl amca yıllarca Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nda Baş Müfettiş olarak görev yapmış, emekli olmuş; bir 25 (belki de 30, tam bilmiyorum) yıl kadar önce.

Daha geçen yaz bizim dükkanın önünde halay çekiyordu 84 yaşındaki Fazıl amca!..

Her akşam bir ya da iki kadeh rakı en büyük keyfiydi... Belki de dostuydu onun!..

Ha, arada bir sigara tellendirip, birkaç nefes çekmeyi de ihmal etmezdi.


Son altı ayda sağlığı aniden bozuldu; kalp kapakçıkları, böbrekleri ve akciğeri sorunluydu. Ameliyat olması gerekiyordu ama, sağlık koşulları elvermiyordu.

Son iki ayında ise artık tekerlekli sandalye ile hareket edebiliyordu. 15-20 gün öncesine kadar akıl sağlığıda yerindeydi. Ama daha sonra kısmen bozuldu. Konuşma, hatırlama güçlüğü çekmeye başlamıştı.

Sonunda iyice ağırlaştı ve A.Ü Tıp Fakültesi'ne kaldırıldı. Ambülansla giderken görebildim en son. Sonra bir de telefonla konuştuk, o muzip dilinden eser yok, aksine bozulan akıl sağlığının üzücü ürünlerini işitiyordum. 'Geleceğim' diyerek kapattım telefonu, gidemedim. Çünkü ertesi gün komaya girmiş ve yaşam destek ünitesine bağlanmış, ziyaret olası değildi. O telefon görüşmemiz en sonuncusu oldu Fazıl amcayla...

Bu süreç içinde, kendisi sayesinde tüccar hekimleri(!)tanıma olanağımız oldu. Seksen küsür yaşındaki bir insanın ameliyatı için neredeyse küçük bir servet sayılacak rakamlar telaffuz edildi; duyduk, utandık! Türk hekimliği adına elbet!..

Kimi kimsesi yok demek pek yakışık almasa da, birinci derecede yakını yoktu hayatta. Vakti zamanında evlenmiş, çocukları olmadan ayrılmışlar. Hayatta kalan kardeşi de yoktu.

Aynı evi kardeşçe paylaştıkları Türkan teyze de, emekli bir general, 1960 İhtilali sonrası atanan eski PTT Genel Müdürü'nün eşi. Türkan teyzenin oğlu Deniz ve kızı Sevin Kutaydın diğer yakınlarıydılar.

O'nu bu sabahın (31.08.2009) erken saatlerinde kaybettik!..

Bu 'İstanbul Beyefendisi' yarın(01.09.2009) toprağa verilecek.

Bilmiyorum, bu yaşta arkadaş, eş, dost ve hayatta başka tanıdığı varmıdır? Belli mi olur, bakarsınız Milliyet Blog'daki bu yazı üzerine başka dostları da haberdar olur, onlarda yetİşirler cenazesine, centilmen Fazıl Kutaydın'ın.

Bu yazı da belki sana son görevlerimden birisiydi, bir vefa da diyebilirsiniz...

Güle güle Fazıl amca...

Işıklar içinde yat değerli dost!





 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..