Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '06

 
Kategori
Opera / Bale
 

Bir japon kızının trajedisi...

Bir japon kızının trajedisi...
 

Japon kadın dizlerinin üstüne koyduğu kılıca iki eliyle sarılmıştı, sıkı sıkı tutarken bir yandan da şarkısını söylüyordu ve aniden kılıcı karnına sapladı, kısa acı çığlıklarıyla kesiliyordu şarkısı ama daha kuvvetli bastırıyordu kılıcın sapına, daha içeri itiyordu. Ta ki bir tek kabzası görünene kadar, sonra aynaya uzandı ve kendine baktı. Şarkısı dudaklarında kurudu. Sessizce, notalar yerde yatan bedeni terk etti… Bir aşk acısıydı, sevgilisi için, bir yabancı için duyduğu...

Butterfly operasının liberettoso, Amerikalı empresariyo ve sahne yazarı David Belasco'nun, John Luther Long'un bir öyküsünden esinlenerek yazmış olduğu Butterfly adlı trajedisinin, tanınmış İtalyan librettistleri L. Illica ve G. Giacosa tarafından işlenmesiyle elde edilmiştir.

1881 yılında New-York'a yerleşen David Balesco'nun sahne için yazmış olduğu Butterfly trajedisinin, büyük bir başarı ile yapılan ilk oyunu, o sıralarda New- York'ta bulunan Puccini'yi o derece etkilemiştir ki, büyük sanatçı, konuyu opera olarak bestelemekten kendini alamamıştır.

Olay 1900 yılında, Japonya'da Nagasaki'de geçmektedir.

Aracılıkla geçinen Goro, Geyşa Cho-Cho-San'ı Amerikalı deniz subayı Pinkerton ile tanıştırmış ve Pinkerton, Cho-Cho-San ile Japon adetlerine göre evlenmiştir. Genç subayın Butterfly'ı istediği anda bırakması ve dilediği başka bir geyşa ile ilişki kurması, Japon yasaları bakımından her zaman için mümkündür. Amerika konsolosu Sharpless, Butterfly'ın işi ciddiye aldığını sezer ve kötü sonuçları önlemek için genç subayı uyarır; ama subay bu uyarıya aldırış etmez. Japon tarzındaki evlenme töreni biter bitmez beklenmedik bir anda davetliler arasında Cho-Cho-San'ın amcası olan Bonze (Budist rahip) görülür. Hiddetle ortaya atılan rahip, Cho-Cho-San'ın bir Amerikalı ile evlenmekle Japon örf ve adetlerini çiğnediğini, bu sebeple onu reddettiğini, akrabalarının da onu artık terk etmeleri gerektiğini söyleyerek gider. Ortalık karışır, akrabalar, dostlar ve kız arkadaşlar korkuyla çekilip giderler. Cho-Cho-San büyük bir üzüntü içinde sevdiği erkekle yalnız kalmıştır.

Pinkerton, Butterfly'ı terk etmiş ve yıllardan beri görülmemiştir. Ama Cho-Cho-San, onun günün birinde mutlaka geleceğini düşünmektedir. Bu kez Goro onu, zengin Prens Yamadori ile tanıştırmak ister. Cho-Cho-San kendini Pinkerton'un kanuni eşi olarak bildiği için bu öneriyi reddeder. Konsolos Sharpless, günün birinde Cho-Cho-San'a Pinkerton'dan bir mektup getirir. Pinkerton mektupta, artık Nagasaki'ye dönmeyi düşünmediğini bildirmektedir. Derin bir üzüntüye kapılan genç kadın yandaki odadan Pinkerton'dan olan oğlu Keder'i getirerek gösterir ve oğlunun babasını beklediğini Pinkerton'a yazmasını konsolostan rica eder.

Cho-Cho-San, bir Amerikan savaş gemisi limanda göründüğü için bütün gece uzakları gözleyerek uyuya kalır. Sabah olduğunda konsolos, Pinkerton ve Amerikalı eşi eve gelirler. Cho-Cho-San hizmetçisi Suziki'den işin iç yüzünü öğrenmiş, o anda ruhen büyük bir çöküntüye uğramış olmasına rağmen çabucak karar vermek durumundadır. Sırf oğlunun geleceğini göz önüne alan Cho-Cho-San analık hakkından vazgeçer. "Şerefli bir ölüm şerefsiz bir hayattan daha iyidir..." Çocuğunu öper, gözlerini bağlar, eline küçük bir Amerikan bayrağı verir. Dizlerinin üzerine koyduğu kılıca iki eliyle sarılmıştır......

Konunun temelinde bana göre Amerika'nın kültür emperyalizmi yatmaktadır ve bu emperyalizminin nerelere kadar gidebileceğini gösterir bize.

 
Toplam blog
: 47
: 2023
Kayıt tarihi
: 29.07.06
 
 

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı “Piyano” ve “Kompozisyon ve Orkestra Şefliği” ..