Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Bir kadın tanımıştım; bir yani mavi öteki yanı alabildiğine kırmızı...

Bir kadın tanımıştım; bir yani mavi öteki yanı alabildiğine kırmızı...
 

Bir kadın tanımıştım; bir yanı maviydi kadının, öteki yanı kırmızı....
Yarısı çılgından öte adeta bir deli, öteki yanı mantıklı, kontrollü ve akıllı...


Günler günleri kovalarken; ama bilerek ama, zaman olupta bilmeden, her ne olursa olsun yine de sevinç ve umutla, kimi zaman sessiz ve huzurla, kimi zaman telaş ve heyecanla yürümüştü ama hep kendi çizdiği yolunda...

Bazen başında papatyalardan bir taç, üzerinde pamuk beyazı etekleri uçuşan alelade bir kumaştan tülümsü bir elbise... Kimi zaman taftadan yapılma, kat kat etekli, göğüs altından drapeli, davetkar dekolteli bir tuvalet giyerdi...

Bazen; suskunlaşır ve sadece tebessüm benzeri huzurlu bir ifade iliştirirdi masum dudaklarına. En çok ona, bir de yunuslara yakışan o tatlı ifadeyle; ışıl ışıldı hep gülümseyen gözleri...

Zaman zamansa; görmüş geçirmiş ve artık hayatını tüm getirdikleriyle kabullenmiş bir bilgeye ait, derin bakışlarla dokunurdu zamana...

Kimi onu fazlasıyla zor, kimisiyse anlaşılmaz, bazısı ele avuca sığmaz diye tanımlarken, kalbine kadar varabilenler; naif yanına ulaşıp, onu bu yüzüyle de tanıdığında inanamazdı karşılaştıklarına...

En çok kırmızıyı severdi o kadın ve bir de maviyi...
Üstün tutmazdı; ne maviyi kırmızıya, ne kırmızıyı maviye...

Mavi derdi; suskun ve dengede olan huzurlu yanım...
Dingin ve sonsuz olan içsel haza vardığımda bürüdüğüm, kadın...

Kırmızıysa; edepsiz, kışkırtan, tutkulu, bilerek ve isteyerek dengeden kaçan, provakatör olan yarım...


İlahi ve en yüksek freakansta olan: Mordu ikisinin birleşimi..
O bunu bilirdi....
Bunundandı; ne maviden ne kırmızından vazgeçmemesinin sebebi...

Bir kadın vardı; küçük bir kızdan yoktu farkı...
Anlaşılmayı, şevkati sarıp sarmalanmayı arayan.
Güvenle başını koyacağı o omuzu bulduğunda; aslında bir ömür boyu kendini teslim etmeye de hazırdı...

Bir kadın vardı; asla teslim olamayacak olan...
Kendi doğruları uğruna dünyayı değiştirmeye yetecek kadar savaşıcı, her şeyi göze alıp, mücadeleden ne olursa olsun kaçınmayan...

Bir kadın vardı; yürekten sevdiğinde; kimdi? neydi ? demeksizin uğruna dünyaları elinin tersiyle itebilecek denli yürekli...
Böylesine sevgi ile dolup taşan, paylaştıkça yüreğindekilerini katbe kat çoğaltan.
Verdikleriyle büyüyen... Büyürken verebilmenin hazını ona yaşattıkları için, hayatındakilere şükran duyan...

Bir yanım; "Mavi" dir benim derdi.
"Bir yanımsa daima; "Kırmızı"...

"Mavi " çalınca kapıyı, bir esintidir kaplar ortalığı...
Aralık kalmış kapıdan süzülen bir hayalet, görünmez dokunuşlarla boyuyor sanırısınız adeta ruhları...

Usul usul yayılır etrafa Mavinin dingin kokusu...
Dokunduğunda yaşama, varlığıyla o Mavi pelerinli peri kızı; yayılır, serin ile ılık arası tarifsiz huzurun dokusu...
Pırıl pırı bir maviye dönüşürken, önünüzde serilen gelecek; tek hissedişiniz dinginlik olur; başka bir şeye kalmaksızın istek...

Bir de Kırmızı var...
Ateşten kopmuşcasına alev alev çığlık çığlığa yakan...
Yakarken bir yandan sizi, öteyandan da adeta içinize işlernir buz tadında bir sızı...

İnanır mısınız, yakabilir mi soğuk teni?
Buz yaratabilir mi dokunduğu yerde ateş ısısı?

Kırmızı...
Koyu, kıvamlı sonsuz...
Sıcak, yoğun ve edepsiz...

"Bir yanım var; huzur dolu bir Mavi" derdi...
Sınırsız, engin ve dengeli...

Bir yanım var; davetkar, hırçın ve asi...
Ve bu yanın adı Kırmızı...

Bir yanda huşu içinde mavi; ne olursa olsun her şeyden bağımsız kendi dengesinde ve dipsiz...
Öte yandan da şu iflah olmaz Kırmızı...

"Vazgeçemem" derdi; ne ondan, ne de ötekinden
Mavi kadar yakışıyor çünkü bana; şu ateş tadın da Kırmızı...

Sevgi ve ışıkla,
Ayna

Ağustos 2007



 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..