- Kategori
- Gündelik Yaşam
Bir kalp krizi ve aldığım ders!

alıntıdır
Şu sıralar yıl sonunu ensemde hissediyorum adeta. Muhasebeciler bilirler, yıl sonu bizim için oldukça sıkışık geçer. Yapılacaklar, kapanacak hesaplar, devirler vs.
Salı günü yine böyle bir gün geçirdim. İş çıkışı servise bindiğimde eve gidene dek olan süre benim için dinlenme vakti.
Çünkü evde de yapılması gerekenler bekliyor. Ne var ki ev ile ilgilendiğimizde hem eşim, hem ben huzur buluyoruz. Evin ufak tefek köşelerini değiştirip renklendirmek, mevsim çiçekleri ekmek, ekilen naneyi dalından koparıp yemek bizim için bir meditasyon.
Yine eve gidip rahatlayacağım zamanı beklerken uyumuşum serviste. Bir ara uyandığımda telefonumda bir cevapsız arama!
Halam aramış.
Nasılsa eve gidiyorum, gidince arar rahat rahat konuşurum deyip tekrar uyukluyorum. Sonra eve geldiğimde yemek faslı ardından kahve derken bizim muhabbet kuşu sarı daldırıveriyor ayağını sıcak kahveye.
Ah işte içimizin cız ettiği an! Suya tutup müdahale ediyoruz. Neyse ki yanmamış fazla ama geceyi onunla haşır neşir geçiriyoruz.
Gece bittiğinde ne unuttum diye düşüne düşüne dalıveriyorum uykuya.
Ne unuttum?
Halamı aramayı!
Ne zaman anımsıyorum?
Ertesi gün babamla telefonda konuştuğumda. Ve tabii halamın kalp krizi geçirdiğini duyduğumda.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü desem yeridir. Nasıl unuttum? Nasıl aramadım?
Ne olacak şimdi? Ya onu kaybedersek? Ben vicdan azabı hissinden nasıl kurtulacağım?
Nasıl affettireceğim kendimi?
Hiçbir şekilde!
Unuttuklarım(ız) bazen ömür boyu dert olabilir içimize. Karar verdim! Artık küçük bir ajanda da çantamda taşıyacağım. Olan biten, yapılacak, aranacak ne varsa anında yazıp unutmamı engelleyeceğim.
Başka türlü altından kalkamıyorum(z) hayatın.
Çünkü öyle yoğun, öyle karmaşık, öyle dolu ki…
Halam şimdi iyi neyse ki. Eve çıkmasını bekliyorum hemen arayıp affettireceğim kendimi.