Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir kurban bayramı, bir ana ve bir söz....

Bir kurban bayramı, bir ana ve bir söz....
 

Değerli Okurlar; Bu yazı bir anı, bir yaşanmışlıktan çok, verdiği mesaj için kaleme alınmıştır.

BİR KURBAN, BİR SÖZ, BİR YAŞAM.

Sabahtan kalktı kocasını, oğullarını uyandırdı, namaza uğurladı. Balkonda kurulu sobayı yaktı, gün daha ağarmamıştı. Keşkeği, dolmayı koydu üstüne, bir yanına da su koydu, gitti elini yıkadı. Akşamdan kızı, torunları, gelinleri kısaca bu evin kadınları, kızları kına yakmışlardı ellere. Öylede keyifli olunuyordu ki.. Gülmekten, şakalaşmaktan kim kime kına yakıyor belli değildi, Saçları erken ağarmıştı, rahmetli annesine çekmişti.Sorsalar kaç yıldır saçına kına yaktığını, bilemiyordu.Kızına sorsa, “anne ben seni bildim bileli kınalısın” derdi..Neyse dedi, az daha uyusunlar kaldırırım onları.Akşam’dan oğul’lar gelin’ler bir de kızı gelmişti.Ev şimdiden şenlik yerine dönmüştü.Kolay mı 14 kişi olmuşlardı.Yaşlandığını düşündü, ışın hızıyla vazgeçti, gitti dolmanın yağını koydu, birde ateşe odun attı.Oturdu, Kızı bu kadar hazırlıkta yoruluyorsun, ne gerek var desede, taaa ezelden beri, büyüklerle bir evde yaşadığından bunları görmüş, bunları bellemiş, her bayramda elinden geldiğince su böreklerini, baklavaları kendi açmıştı.Seviyordu evine gelene yedirip, içirmeyi, ikramı.Birazdan ev kalabalıklaşacak, kurban kesmeye geleceklerdi, gelenler kardeşleri, kaynı, bacısıydı..Yıllar var, hep böyle sürmüştü.

İçeri girdi, küçük geline seslendi, hadi kalkın diye, kızına çağırsa uykuya düşkündü, akşam zaten işten çıkmış gelmişti.Sesini duyan gelinler, torunlar kıpırdamaya başladılar.Sessizlik birazdan yerini ses seline sevgi yağmuruna bırakacaktı..Herkesin bir yada iki eli kına poşetiyle bağlanmıştı.Lavabo dolmuş, kağıdaki çeşme başına üşüşmüşler, bağıra çağıra yıkıyorlardı.Evi salacaktı kokusu.Kahvaltıya kınalı ellerle başlanacaktı.Erkekler geldiğinde kızlar, gelinler, torunlar hep bir uğraş halinde bir hareketlilik içindeydi.Kimi kahvaltıya koşturuyor, kimi turşu kavuruyor, kimi köy peynirini, kimi bardak, tabak getiriyor.Kimi üşengeç, üşengeç yatak kaldırıyor.Böyleydi bu evde bayram sabahları.Eller öpülmeye, güzel dilekler dilenmeye başlandığında kalktı kız..Kendini bitkin bir o kadarda yorgun hissediyordu.Ama kapının ardından gelen turşu kokusu onu ayaltmıştı.Kahvaltıya oturan oturamayan, çayına su katan, turşuya ekmek bandıran, Az evvel pişmiş keşkek isteyen, dolmanın dumanı üstünde ağzı yananlarla, sevgi yumağı içinde hep bir ağızdan konuşarak bitti kahvaltı..Anne seyrediyordu tek tek, bir yandan da talimatları sıralıyordu..

Hava misler gibiydi, yazın başına denk gelmişti bayram. Arabalar gelmeye, misafirler doluşmaya, eller öpülmeye, hediyeler verilmeye başlanalı öğleye yaklaşmıştı vakit.Hengame sarmıştı her yanı..Birazdan kesilecek kurbanı almaya gittiğinde son yemi’ni veriyordu kadın.Çocuklar peşinde büyük bir merakla beklerken geldi hayvan, kesilecek yere. Birazdan kanının oluk oluk akacağı çukurda hazırlanmıştı zaten..

Kasaplığı, evin büyüğü, bir zamanların yaman kasabı yapacaktı.Yıllar vardı terk edeli kasaplık işini.Ama o, her kurban bayramında büyük bir şevkle başlardı kurbanlığı kesmeye.Bir gün önceden bıçaklar, masatlar, hazırlanır akşamdan hazır edilirdi..Büyük kayınçısı, müteahhit olan, Öğretmen kardeşi ki hoca derdi, emek vermişti.Babası öldüğünde daha 7 yaşındaydı.O, babasından kalan emanete gözü gibi bakmış, öyle meydana getirmişti.Şimdi oğulları, kayınları, kardeşi bir olmuş, bir saf, bir yürek işe koyulmuşlardı. Müteahhit olanı hem gülüyor, hem hayvanı seviyor, hem kendince hesaplar yapıyor kaç kilo geleceğine dair, hemde talimatlar veriyordu.Birazdan eti doğrayacak, keyfine göre pişirecek, herkese ikram edecekti..Koca kalabalık onun elinden çıkacak eti yiyecekti, harmana serilen kilimlerin üzerinde elde tabaklar, keşkeler, dolmalar, börekler, baklavalar mutlulukla inecekti midelere..Bilemezdi ki müteahhit, bu kurban hayatının son olacağını, bundan tam bir yıl sonra öleceğini. Hep neşeliydi bugün, her zaman olduğu gibi, öyle kahkaha atıyordu..Ablasına etin inceliklerini anlatarak..Ne kaynının gideceğinden, ne kardeşi ile küseceğinden habersiz halletmişti işini kasap.Sıra çay içmeye geldiğinde, yüzünde koca kurbanı pay etmenin, Allaha karşı borcunu yerine getirmenin huzuru vardı..Herkesi bir telaş almış, poşetler, tepsiler, etler, gelenler gidenler bir yoğunluk ki sanırsın düğün yeri..Müteahhidin karısı, evin kadınına, görümcesine bakıp, seslendi,

-Abla, başındaki yazmayı değiştirsene, rengi atmış bak bir sürü gelen giden var.

O'nun bu konuşmasını duyanlar, evin kadınına baktı, kimisi üzerindekilere, kimi başındaki yazmaya.Ana, bayram telaşı içerisine düşmüş, aklına bile gelmemişti, gidip giyinmek.Bunu duyanlar arasında bir kayın, birde evin kızı vardı, pür dikkat dinleyen.Öyle ya kocaaa müteahhit karısı, bir giydiğini daha giymez, her evde yemek yemez, köyde sandalyeye oturur, mümkünse emrindekileri hizmetçi sanırdı.Kayın ne düşündü, kız ne düşündü bilinmez, ama birazdan sesi duyuldu Kayının,

“YENGE HANIM, BİZDE İTİBAR YAZMA'YA DEĞİL İNSANA’DIR”.dedi ve önüne baktı.

Ana, gidip üzerini değişmedi yine, olduğu gibiydi, insana değer vermenin peşindeydi, herkesi memnun ederek uğurlamanın derdine düşmüştü. Yenge hanım ne düşündü bu cevaba bilinmedi, ama esas yüreğinde hisseden biri varsa evin kızıydı.Bu güne kadar hiçbir zaman aklından çıkarmamış, ilkelerinden biri haline getirmişti..Bu Kurban Bayramı böyle curcuna içinde bitti.Yılların, üzerinden hızla geçtiği bu bayram, bir daha neşesine kavuşamadı..Ayrılıklar, Ölümler, Gurbete düşmeler, Küsmeler..

Ama bu söz, bu Kurban Bayramında söylendi ve bir daha da hiç gitmedi bu kızın aklından…

Resim:Ana resim Kurban Bayramı, Ekleneler, bu yazının kahramanları...

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..