Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '15

 
Kategori
Siyaset
 

Bir milletin malı elinden alınırsa sıra neye veya nelere gelir??!!!...

Türk Milleti’nin ve devletinin malı elinden alınmıştır, dedik ve şimdi de kendime ve ulu milletime soruyorum;

-Bir milletin malı elinden alınırsa, sıra neye veya nelere gelir?!!..

Batılılar yani Haçlılar işlerini, hele de para işlerini iyi bilirler; paranın üzerine oturmayı iyi becerirler, milletlerin malını ellerinden almayı da, birbirlerine düşürmeyi de ve son tahlilde işgal etmeyi de iyi bilirler.

Bir para savaşı ile karşı karşıyayız. Yaşadık ve gerçekte bu savaşlarını tamamladılar. Malımızı aldılar. Önce gençlerimizi sağcı, solcu kılığına soktular; birbirlerine kırdırdılar. Gök ekini biçer gibi gitti gençlerimiz, canlarla beraber mal da gitti. Peşinden terörü beslediler.

Kokuyu iyi alır Batılılar… Ekonomide zorlandığımızın, patinaj yaptığımızın farkındalar. Milli birlik ve beraberlikten de haylice uzak olduğumuzu da biliyorlar. Bunda da planlayıcı olanlar da bunlardır. Kredi Derecelendirme Kuruluşları (!) da pusuda bekliyor. Ermeni meselesi de bahane mi bahane; fırsat mı fırsat!.. Çullan çullanabildiğin kadar Türk Milleti’nin üstüne, yık artık nihai hedefin olan Türk Devleti’ni!..

Türk Milleti olarak kendimizi kandırmayalım; uyanık olalım, gerçekçi olalım:

-Bir milletin malı elinden alınırsa sıra o milletin, tüm varlığına gelir: Canına, namusuna, bayrağına, vatanına… Acımazlar, yokederler!..

Muhalefetin vaatleri kendilerinin olsun; (Çocuklarına, torunlarına verdikleri harçlıkları artırsınlar)ne yapacaklar da Türk Milleti kalkınacak onu söylesinler; inandırıcı olsunlar, inandırsınlar. Bu kadar yıldır aynı insanlar, aynı koltuklarda hep aynı vaatler. Partilerin merkez binaları beş yıldızlı otel gibi, saltanatsa tam saltanat, niye bıraksın ki parti başkanlığını… Ezberlemişler bir “diktatör” lafını ve acaba hep aynı insanın, iktidar da olamasa bile hep partisinin başında olması nasıl bir şey!..

Türk Milleti emperyalist kapitalistlerin silahlı gücünü her zaman yenmiştir çok şükür. Çanakkale’de 24 Nisan Cuma günü devletimiz, Çanakkale Zaferi’ni barış idealiyle kutladı. Çok güzel oldu.

Ancak Türk Milleti ve mazlum milletler emperyalist kapitalistlerin para gücünü yenemediler.

Hatalar zinciri sonucu  yaptığımız özelleştirmeleri , bir kamulaştırma hareketi ile tek tek geri almalıyız. Bunu yapmaya başladığımızda başımıza neler getireceklerini de yaşayarak göreceğiz. Hükümetimiz ekonomide büyük hamleler yapmalı. Ekonomi stratejisi şok etkisi yaratmalı. Milletimiz de şunu bilmeli ki, çalışanların hele de kamu çalışanlarının maaşları iyidir. Her dakika “zam da zam” deyip babasından daha çok harçlık isteyen çocuk durumuna düşmemelidirler. Emeklilerin de durumu iyidir, zaten düzeltiliyor; daha da düzeltilecek.

Okullara Ticaret dersi konulmalı, çocuklarımız parayı idare etmesini de kazanmasını da çok iyi öğrenmelidir.

Sonra bir sürü emekli derneğimiz var; ESİAD (Emekli Sanayici ve İş Adamları Derneği) var mı, gerçek anlamda ama…

Emekliler de kitleler halinde iş hayatına atılmalıdır, sanayi ve kalkınma hamlelerinde bulunmalıdır. Bir milletin kalkınması için yapılacak çok şey var. Akıl, hareket ve birlik ile elbette….

Haçlılar ekonomi ile gırtlağımızı sıkmak üzereler.  Duran ekonomi ve ticaret ve ardından da çullanma… Bu son on gün bunu bize net olarak gösterdi. Ekonomik sıkboğaz ile ekmek yerine, birbirimizi birbirimize yedirmeyi de çoktan planladıkları belli. 

O zaman muhalefetin hali zaten belli; devlet, hükümet, millet elele olacak!..

Bir yazardan okumuştum: Ermeni milletvekili ABD’de kendilerine yakın bir Senatör ile görüşüyor: “Biz emellerimize ulaşabilir miyiz, Türkiye’den toprak alabilir miyiz?” diye soruyor. Senatör de:  “Türklerden bir çakıl taşı dahi alamazsınız….  Ancak….” diyor ve şu vurucu cümleleri söylüyor: “Türkler bir doğal afet, bir büyük ekonomik kriz, iç savaş gibi haller, dış müdahele, yani savaş yaşarlarsa o zaman emellerinize ulaşırsınız”.

Millet olarak ne yapmalıyız? Devletimiz ve hükümetimiz ne yapmalı?  Bir Ermeni Parlamenter ile ABD Senatörü ne yapacaklarını söylemişler.

Malımıza, canımıza, vatanımıza sahip çıkacağız; emperyalizmin kapitalizminin silahla ve parayla sürdürdüğü savaşını yeneceğiz.

Şimdi Yusuf Kaplan’ın yazısından bir bölümü aşağıya aldım, birlikte okuyalım:

“Türkiye’ye “savaş” ilan edildi!

Yazının sonunda söyleyeceğim şeyi, başında söyleyeyim: Papa'nın “soykırım”açıklaması, ardından da Avrupa Parlamentosu'nun (AP), “soykırım”ı onaması, Türkiye'ye karşı adı konulmamış bir savaş ilanıdır.

Tarihin yeniden yapıldığı tarihî bir süreçten geçiyoruz: Batılılar, Türkiye'nin 50 yıl içinde toparlanıp yeniden bölgenin tarihini şekillendirecek yegâne aktör konumuna geleceğini çok iyi görüyorlar. 0 yüzden Türkiye'yi, daha henüz yolun başındayken “boğmak” istiyorlar.

Türkiye, durdurulamazsa, Batılıların dünya üzerindeki hegemonyalarının tehlikeye girmesi kaçınılmazlaşacak. Zira Batılılar, dünya üzerindeki hegemonyayı, İslâm dünyası üzerinde kurdukları hegemonyaya borçlular. İslam dünyasından defolup gittiklerinde, tarihten çekilme sürecine girecekler. Bunu Batılılar bizden çok daha iyi kavramış durumdalar.” (…)  (Yeni Şafak Gazetesi, 17 Nisan 2015 Cuma. Yusuf Kaplan’ın, “Türkiye’ye Savaş İlan Edildi” başlıklı yazısından.)   

Yusuf Kaplan bizleri uyaran yazılar yazmaya devam ediyor, onları da Yeni Şafak Gazetesi’nden takip ediniz lütfen…

-Osmanlı durduruldu; şimdi Türkiye “vuruluyor”!, (24 Nisan 2015 Cuma)

-Haçlı ruhu hortladı!, (chç:Hem de nasıl!..) (26 Nisan 2015 Pazar)

-Batılıların derdi, Ermeni meselesi değil! .  (27 Nisan 2015 Pazartesi). (chç:Prof.Dr.Namık Açıkgöz de aynı kanaatte ve bu konuda Yusuf Kaplan'dan önce, onun düşüncelerine koşut bir yazı kaleme aldı.)

Türk Milleti de biliyor ki, bu bir savaş; Türkiye’ye karşı  ilan edilen topyekun bir savaş, Haçlı Savaşı!..

Şimdi de Prof.Dr.Namık Açıkgöz’ün yazısını okuyalım:

(…)

“19. yüz­yıl­dan be­ri de Os­man­lı­’nın du­ru­mu ile en­se­ye şap­lak yi­yen ada­mın du­ru­mu ay­nı.

1923’te­ki Lo­zan ile ge­li­nen çiz­gi, baş­ta İn­gil­te­re ol­mak üze­re, hiç­bir Ba­tı ül­ke­si­ni tat­min et­me­miş­tir.

Şa­yet Av­ru­pa­’da 2. Dün­ya Sa­va­şı ya­şan­ma­say­dı, İn­gil­te­re, “Yurt­ta sulh, ci­han­da sul­h” din­le­mez,  Os­man­lı top­rak­la­rı üze­rin­de­ki eme­li­ni ge­ne bir sa­vaş­la ger­çek­leş­tir­me yo­lu­na gi­der­di.   Av­ru­pa­’da Hit­le­r’­in or­ta­ya çık­ma­sı, içi­ne Or­ta­do­ğu­’yu alan bir 2. Dün­ya Sa­va­şı pat­la­ma­sı­nı en­gel­le­miş ve İn­gil­te­re­’nin bu eme­li­nin ger­çek­leş­me­si için te­şeb­büs­te bu­lun­ma­sı­nı  ge­cik­tir­miş­tir. Dün­ya­nın ya­şa­dı­ğı 2 sa­vaş acı­sın­dan son­ra, Ba­tı­lı em­per­ya­list­ler, cep­he sa­vaş­la­rı ye­ri­ne, sa­tın al­dık­la­rı grup­lar va­sı­ta­sıy­la, he­def dev­le­ti yıp­rat­ma yo­lu­nu ter­cih et­miş­ler­dir.

1970’le­re ka­dar bu ül­ke­de, bü­tün kış­kırt­ma­la­ra rağ­men, top­lum­sal ge­ri­lim ya­ra­tı­la­ma­mış ve sos­yal ya­pı zaa­fa uğ­ra­tı­la­ma­mış­tır. Bu es­na­da sah­ne­ye ASA­LA te­rör ör­gü­tü sü­rül­müş ve dün­ya­nın dört bir ya­nın­da Türk dip­lo­mat­la­rı şe­hid edi­le­rek Er­me­ni me­se­le­si hort­la­tıl­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır.

1980 or­ta­la­rın­da ASA­LA te­rö­rü bi­tin­ce, 1975’ten be­ri ha­zır­la­nan PKK te­rö­rü hort­la­tıl­mış ve Tür­ki­ye 30 yı­lı­nı  bu so­run­la har­ca­mış­tır.

1992-93’ler­de bir ara PKK yok ol­ma­ya yüz tut­tu­ğun­da, bu de­fa Ale­vi-Sün­ni me­se­le­si hort­la­tıl­ma­ya ça­lı­şıl­mış­tır. O dev­rin  Kül­tür Ba­ka­nı bi­le, ce­ha­le­ti­nin gös­ter­ge­si ola­rak Ale­vi kit­le­yi kış­kır­tı­cı de­meç­ler ver­miş­tir.

Ha­sı­lı, Türk­le­ri, Os­man­lı mi­ra­sı top­rak­lar­dan sü­rüp çı­kar­ma­dık­ça, İn­gil­te­re ve hem-pa­la­rı ra­hat et­me­ye­cek­ler­dir.

Ön­ce Er­me­ni­lik me­se­le­siy­le gün­de­mi ka­na bu­la­dı­lar. Ar­ka­sın­dan Kürt­lük me­se­le­si gel­di. Bu bi­ter­se Ale­vi-Sün­ni ajan­da­sı tek­rar ha­zır­da bek­le­ti­li­yor. Bu ko­nu da çö­zü­me ka­vuş­tu­rul­du­ğun­da, ajan­da­nın öte­ki say­fa­la­rı açı­la­cak.

Bu ül­ke hem stra­te­jik ola­rak hem de ik­lim­sel ola­rak bu

ka­dar de­ğer­li olur­sa, düş­ma­nı çok olur. Tıp­kı fık­ra­da­ki gi­bi, biz­de bu en­se, Ba­tı­lı­lar­da da bu pa­ra ol­du­ğu sü­re­ce, en­se­mi­ze da­ha çoo­ok şap­lak ye­riz.

Lo­za­n’­da is­te­di­ği şap­la­ğı vu­rup, is­te­di­ği top­rak­lar üze­rin­de ege­men ola­ma­yan Ba­tı (İn­gil­te­re, Al­man­ya, Fran­sa), bu de­fa yan­la­rı­na Ame­ri­ka­’yı da ala­rak en­se­ye şap­lak vur­ma­ya gel­di.

1923’te, “Gü­cü­müz an­cak bu­ra­ya ka­dar­dı. Lo­za­n’­ı ka­bul et­mek mec­bu­ri­ye­tin­de­yi­z” di­yen­ler, ken­di­le­rin­den son­ra­ki ku­şak­la­rı hiç dü­şün­me­di­ler; Ba­tı­’nın ajan­da­sı­nın ta­ma­mı­nı oku­ya­ma­dı­lar ve o gün bu gün­dür, Tür­ki­ye­’nin ba­şı bu tür dert­ler­den kur­tul­mu­yor. Bir şu­ur in­kı­la­bı ya­şan­maz­sa, en az 100 yıl da­ha de­vam eder bu tes­li­mi­yet­çi zih­ni­yet. Bu yüz­den 90 yıl­lık Lo­zan nin­ni­si­ni, za­fer tür­kü­le­ri­ne çe­vir­me­miz şart­tır.  Yok­sa en­se­miz­den to­kat ek­sil­mez.” (Vahdet Gazetesi, Prof.Dr.Namık Açıkgöz’ün, 20 Nisan 2015 Pazartesi günkü,  “Mesele Ermeniler Değil, Anlamadınız mı?” başlıklı yazısından)

Sevgilerimle….

 
Toplam blog
: 94
: 202
Kayıt tarihi
: 16.08.12
 
 

Babam; okumaya, hele de gazete okumaya çok meraklıydı. Aldığı gazeteleri okur, sonra da masama bı..