- Kategori
- Gündelik Yaşam
Bir nişan, bir nikah ve bir cenaze...

''Yağmur yağdı...
Benim şemsiyelerim hiç bilemediler aslında nasıl kullanılmaları gerektiğini.
Görevlerinin boğazlarının sıkılıp baş aşağı durmaktan ibaret olduğunu sandılar hep. Ne zaman ben büyüyüp kocaman 'adam' oldum o zaman benimle birlikte onlarda asli görevlerini öğrendiler.
Zaman yönetimini konu alan bir aktivitenin sonrasında da öncesinde olduğu gibi yerime gelip oturduğumda penceremde yağmur beni karşıladı. Telaşla koşturan insanlara (-ki bunlar çalışma arkadaşlarım) gülümsedim önce sonrasında şemsiyeye bağımlı olmamayı ve tabi ki zamanımı yönetmek durumunda olmamayı diledim eski günlerde olduğu gibi...
Siteler arasına sıkışmış bir çocukluktu yaşadığım ama o bile en güzelindendi şüphesiz. Yağmur yağdığında tüm gerçek renkler çıkardı gün yüzüne, tozlanmış yapıların unutulmuş yüzleri, jöleli saçların gerçek hali, muhteşem toprak kokusu ve en kötü getirisi paçalarına sıçramış çamurlar olurdu. Dert edilecek bir sorun değildi tabi büyüyüp adam oluncaya kadar. Niye dertlendim bu denli? Dün bu saatlerde de yağmur vardı dışarıda. Kendimi ofisin kapısında bulmuştum düşen ilk birkaç damlanın ardından. Klimalı ortamdan daha serin bir ortama geçmek keyif vermişti, uzun zamandır bu kapıdan dışarı çıktığımda beni karşılayan boğucu sıcaklığın ardından. Sadece bakmak, toprak kokusunu içime çekmek yetmemiş olacak ki hayıflanıp duruyorum hala. Akşam eve dönüş yolu ve sonrasında bu sabah yağmayan yağmur ne zaman ben ofise geliyorum kendini gösteriyor ve ben kendimi yollara vurup çamurları sıçratamıyorum, ıslanamıyorum istediğim gibi...''
Demişim geçtiğimiz hafta içerisinde. Mailbox'ımın bir yerlerinde sıkışmış kalmış cümlelerim.
Artık Güneş açmış...
Şemsiyem eski servis aracımızda kalmış, belki onu gerektiği gibi kullanacak birinin eline geçer ve bundan sonra mutlu mesut yaşar.
Güneş açtı evet ve ben geçtiğimiz dört gün tatil yaptım. Planladığım gibi gidemedi malesef, bu dört güne sığdırılmış bir nişan, bir nikah ve bir cenaze vardı benim için...
Ne cenazeye katılabildim ne de nikaha, sadece dost sıcaklığında bir nişana katıldım. Esen rüzgara, yemek tabaklarımızı örtmekte ısrarcı davranan masa örtülerine, bulutların sakladığı dolunay'a inat son derece şık ve keyifli bir akşamdı. 'Allah tamamına erdirsin' denir herhalde onlar için...
Evlenen arkadaşlarım için; Mutluluk diliyorum, yanlarında olamadım!
Son olarak aslında ileride tanışmayı, muhabbet etmeyi, bir şeyler paylaşmayı umduğum Güzel Kız'ın vefat eden dedesi için; Mekanı'nın Cennet olmasını diliyorum...
Hayat devam edecek, tüm gidenlerin ardından devam ettiği gibi ama Güzel Kız'la tanıştığım günden bu yana malesef onun aile büyükleri tarafında kayıplar yaşandı hep. Kendi adıma gidenlerle zaman geçiremediğim, onları tanıyamadığım için üzgünüm en önemlisi de torunları'nın evlendiğini göremediler. Sanırım bu nefes aldığım sürece beni rahatsız edecek... Tabi ki bunun sorumluluğunu tamamen üstüme alıyor değilim ama yinede farklı olabilirdi!
Geçen hafta başladığım, bugün arasına saatler giren cümleler yazarak bitirilen bir yazı oldu.
Yazdıklarımla anlatmak istediklerim arasında bazen sadece benim bilebileceğim kocaman uçurumlar oluyor ya da sadece anlaşılmamak için yazıyorum.
Bu seferde sanırım onlardan biri oldu, bu noktaya kadar gelebildiyseniz ne mutlu bana tüm sıkıcılığına rağmen sonuna kadar okunabilen bir yazım daha olmuş oldu. Sabrınız için sonsuz teşekkürler...