- Kategori
- Şiir
Bir ölünün geç kalmış itirafları

Sana, bir mezar sessizliğiyle haykırıyorum
Öyle mâtem kokuyor ki sözlerim,
Ecelin yıkılmaz heykelini dilimle kırıyorum
Kaç defa uzatmak istedim ellerimi yüreğine;
Nasıl vazgeçtim, bilsen
Korkak bir cesurlukla, karşında durup bazen
Bakışlarındaki ejdere meydan okumak istedim delice.
Gözünü aşk bürümüş bir yeniçeri gibi ayaklanıp,
Bütün zindanlarda cezalandırmak istedim seni; sebepsiz.
Bilmedin; söylemedim hiçbirini.
Her suskunluğum,
Keşke celladına teslim etti nihayetinde beni.
Geceleri, gerçeklikler sayısız inerken boğazıma,
Gündüzler, cenaze şenliğinde sürdürdü ayinin.
Kanadım kırık sürüklendim ölüm vadilerinde
Sana aç kaldı sürüngen ruhum.
Hasret kargaları dolaşırken üzerimde haince,
Gönlümde kokmaya başlayan aşkın cesedini,
Gömmeye yer aradım unutulmuşlar ülkesinde.
Yer bulamayışımdandır, seni unutamayışım.
Ah kahrolası kıyamadığım sevdiğim,
Yollarıma aşk mayınları döşeyen gül yüzlü düşmanım, ah!
Biter mi bende sen oldukça pişmanlık nöbetleri?
Söner mi gölgemi tutuşturan yalnızlık?
Gizli çığlıklar bile yetmedi içimden kovmaya seni
Bari bırak,
Bedenimden kopan kanlı mısralar essin muamma ikliminde biraz
Yollar, yıllar anlatsın vefasızlığını
Ben, saklısız gülüşlere saklarken göz yaşlarımı,
Kuytulara sevdamı çaresizce bırakırken,
Görmedin içimde şahlanan garipliği bir kör edasıyla.
Hüznün balçığı oldun da,
An be an çektin dibe doğru beni
Hep bu yüzden takılı kaldım;
Uçurumlarda cılız bir ümide.
Ben sarsıldıkça sen döküldün içimden;
Sen döküldükçe ben ağladım
Bulutlar , gıpta etti damlalarıma;
Sağanak sağanak ağladı bana benzemek için.
Şehirler yıkandı yağmurla,
Ben küllendim
Bilmez misin ki sevdiğim
Hep bana gülümser aşkla birlikte ölüm
Kınından çıkıp savrulmuş nice keskin bakışın açtığı yaralar,
Kanar benliğimde hep;
Yanar, kalbimde şaklayan kırbacının izleri
Ben şimdi;
Dilsizin dilinde dökülmeyi bekleyen kelime gibi,
Akıntıya kapılmış kum tanesi gibi,
Her an sessiz feryatların mahkumuyum,
Artık mahkemeler de kurtaramaz beni …
Yakalayabilseydim ensesinden serkeş duyguları
Ruhumun avuçlarında kaynayan acemi ümitleri
Serperdim semanın uçsuz bucaksız çehresine
Değişirdi, gülüşü evrenin,
Kucağında soluklananların.
Nadasa bırakılmış yürekleri filizlenirdi belki sevmekten yorulanların
Benim de, hasta ve yorgun sevmelerim vardı sana dair;
Deva reçetesinde, baldıran zehri yazılı sevmeler ...
Sebebini bilmediği suçları taşımaya mecbur sevmeler ...
Sonunda beni onlar da attı heyûla kuyusuna;
Gece gündüz çırpındım kurtulmak için.
Yıllanmış haykırışlarım bile,
İmdât istedi adını bilmediği kahramanlardan.
Sen çıktın karşıma yine;
Çürük bir sevgiydi bana gülerek uzattığın.
“Belki” lerle tırmanırken sevgine,
Boşluğa dalıverdim yeniden
Sol yanım yaralandı en derinden
Zaten hep yaralayan sendin;
Yaralanansa ben.
Şimdi kemiklerim bile yara döküyor inan
Artık tabipler de kurtaramaz beni.
Âh sen , “Ahsen” !
Ömrüme kalemi kırıp gittin sen
Ne uçurumlar öldürdü beni;
Ne karanlık kuyulardan kurtuldum.
Âh ile silindikçe varlığım, unutuldum.
Her zerremi kemirirken pişmanlıklarım
Toprağın iki yanında yalnızlıklarla avutuldum.
Kaç gün , kaç hafta oldu senden ayrılalı ,
Bilmem ama
Geç kalmış itiraflarımı yolluyorum sana
Gör ki, çaresizlikler hala bırakmaz peşimi
Nafile, bütün çabalar; nafile şimdi.
Artık kurtarmalar da kurtaramaz beni.
Kevser YENEL