Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Bir Pazar, bir kadın ve bir erkek

Bir Pazar, bir kadın ve bir erkek
 

Gün; Cumartesi. Erkek; çok heyecanlı… Yarın sabah Kadın ona kahvaltıya geliyor. Erkek, her zamankinden daha özenli olarak kahvaltılıklarını almış sabah Kadın geldikten sonra onunla baş başa geçireceği günü ve muhtemelen geceyi düşünüyor.
 
Kadın onun aşkı değil. Sevgilisi de değil. İkisi de kimseye hesap verme durumunda olmayan iki insan sadece… Aralarında olanın ne olduğunu, adını koymanın imkânı yok! Belli aralıklarla bir araya geliyorlar ve bundan fazlasıyla mutlu oluyorlar. Kesinlikle bu birliktelik cinsellik adına da değil. Zira ikisi de hiçbir zaman salt cinsellik adına biri ile yan yana olmamışlar, bir insanı sadece beden olarak görmemişler…
 
Bunun adı kesinlikle aşk değil. Sevgi? Elbette sevgi var! Zaten sevgi çok göreceli ve çok geniş bir kavram değil mi? Onlar aslında birbirlerini sevgili olmanın ya da partner olmanın çok ötesinde insan olarak seviyorlar. Hele Kadın’ın her karşılaşmalarında “Canım” diye bağırarak sarılması erkeğin içini eritiyor…
 
Peki, bu Kadın ve Erkek bir araya geldiklerinde ne yapıyorlar? Tabi ki cinsellik de yaşanıyor. Neden olmasın?  İkisi de sağlıklı insanlar. Ama dedik ya; kesinlikle salt seks adına bir araya gelen iki kişi değiller. Onların çok sık olmayan bu bir araya gelmelerinin bir adı elbette var.
 
Bir kelime ile anlatılması gerekiyorsa, şu denebilir: “Paylaşma
 
Onlar bir araya geldiklerinde evvelâ zamanı paylaşıyorlar…
 
Ne yazık ki zaman hep onlara cimri davranıyor, zamanın nasıl bittiği anlaşılmıyor ve ayrılık saati geliyor…
 
Bu esnada tabi şu da akla geliyor: Neden hep bir arada değiller?
 
Sevgili ve sonrası olmak adına aralarında bu güne değin hiçbir şey konuşulmadı çünkü…
 
İkisi de henüz bir ilişki yaşamaya hazır değiller. İkisinin de sorumlulukları var ve bu sorumluluklardan ötürü çok çalışmaları gerekiyor. Ve bunun gibi, ortada olan ya da olmayan başka bazı sebepleri var. Bu itibarla; birlikte geçirdikleri zaman onlar adına çok değerli. Zira buna çok ihtiyaçları var!
 
Zamanın nasıl geçtiğini anlamadıkları sohbetler, hiçbir şey yapmadan sadece sarılarak akan zaman, baş başa yenen güzel yemekler, kaldırılan kadehler, çalan müzik onların ortak paydası… Müzik ortak paydada çok önemli tabi!
 
Ortak payda adına o kadar başka husus var ki anlatmakla bitmez…
 
Biraz önce dendiği gibi onlar paylaşıyorlar… Ve ikisi de ne yazık ki bu aşamada sürekli bir ilişki taşımaya hazır değiller…
 
Bu birliktelik size her nasıl geldiyse, adına ne dediyseniz deyiniz. Günümüzde şu yeni kavram var: Serbest ilişki. Hani uzun süreli ilişki ya da sevgili olma hali değil de, arada sırada görüşülünce serbest bir ilişkim var deniyor. Hatta Facebook’ta da “Serbest bir ilişkisi var” konumu dahi var!
 
Genelde, serbest bir ilişki tanımlandığında; merkezinde cinsellik düşünülür. Bu biraz da her iki cinsin karşısındakini sadece beden olarak görmesinden kaynaklanan, toplumsal bir bakış açısıdır!
 
Erkek; yarını heyecanla bekliyor, çok güzel bir gün onları bekliyor çünkü… Vakit gece yarısına yaklaştığında Erkeğin telefonu çalmaya başladı. “Hayırdır bu saatte!” diyerek telefona uzandığında “Kadın” yazdığını gördü ve gülümseyerek telefonunu açtı. Kadın, ağlayarak “Ben yarın gelmesem?” dedi…
 
Erkek; “Bir dakika güzelim, ne oldu? Hele bir söylesene” deyince, ağlayan bir ses tonu ile Kadın  “Hastalandım” dedi.
 
Erkeğin midesi biraz burkulur gibi oldu. Hatta kızdı da denebilir.
 
Ama bu üzüntü yarın yaşanacak cinselliğin olmaması adına değildi… Erkek, üzüldü çünkü bu kadar yaşananlara rağmen kendisinin, kafasında sadece cinsellik olanlarla özdeşleştirildiği için üzüldü! Öte yandan ne kadar güven de verilse şu “Erkek Milleti” tanımına dâhil edildiğine de öfkelendi…
 
Ancak özel günlerde kadınların daha hassas olunduğunu düşünerek, tepki vermedi, bardağın dolu tarafından düşünmeye çalıştı ve Kadın’a şöyle dedi:
 
Yarın eğer bana gelmezsen, inan sana çok kırılacağım bunu bil… Bak! Tekrar ediyorum. Gelmezsen inan sana çok kırılırım!
 
İstersen kır kahvaltısına gidelim” dedi Kadın. Erkeğin yanıtı net ve kesin oldu. “Hayır güzelim. Eve gelmeni istiyorum ve lütfen geç kalma !
 
Kadın “Peki, canım, sabah çok geç kalmam” dedi ve telefonu kapattılar…
 
Saat ilerlemişti ve Erkek yatmaya koyuldu. Uzandı ve ertesi gün mümkün olabildiğince, cinsellik adına bir şeyler olmamasına özen göstermesi gerektiğini düşünerek uyudu. Ama uyuyana kadar ne olursa olsun kadınlarda, erkeklere karşı bir güvensizlik olduğunu ya da genel tanımlama olarak; erkeklerin sadece cinsellik peşinde olduğu imajının, her erkeğe yüklenmemesi gerektiğini düşünerek uyudu…
 
Sabah erkenden kalktı ve özenle sofrasını hazırladı. Bir yandan da camdan bakınıyordu. Beklediği saatten daha erken olmasına rağmen kadının arabasını park ettiğini gördü. Her zaman olduğu gibi “Canım” diyerek kadın ona sarıldı. Uzun uzun kucaklaştılar…
 
Bu günkü sarılma farklıydı. Daha öncekilerden daha uzundu ve daha anlamlıydı. Erkek; Kadın’ın ilk defa özel gününde yanına geldiğini düşündü. Öpüşmeyi kısa tutması gerekiyordu. Oysaki bir araya geldiklerinde ne kadar uzun öpüşürlerdi… Kendi aralarında öpüşmeleri için “Dillerimizin Raksı” dedikleri aklına geldi. Bu gün “Raks” günü değildi. Erkek “Erken geldin, sanırım sofrayı kurmama yardım etmeye kararlısın. Ama bak ben her şeyi hazırladım. Daha erken ama benim karnım gurulduyor. Çay da hazır sayılır. Oturalım mı güzelim?” dedi.
 
Bu Pazar kahvaltısı daha öncekilerden daha uzun sürdü. O kadar farklı konulardan, günlük sıkıntılardan, ailelerinden ve daha birçok konuda sohbet ederken saatler aktı.
 
Ve bu sabah Kadın’ın gözlerinde başka bir ışıltı vardı. Sevgi vardı, sevecenlik vardı. Daha çok şey vardı. Ancak tek bir şey yoktu; “Cinsel istek…
 
Özel günlerde, kadınlar zaten daha hassastırlar, daha duygusaldırlar. Adeta bir kusuru örtercesine, her zaman olduğundan daha fazla vericidirler. Saçını daha fazla süpürge ederler, çokça da olduğu gibi ve sadece erkeği mutlu etmek adına bazen kısıtlı da olsa cinsellik de yaşatırlar!
 
Erkek; kadınların böyle bir durumda ne kadar mutlu olabildiğini düşündü. Eşdeğer iki varlık olan kadın ve erkeğin, hala süregelen eşitsizliğinin egemen olduğu, çok zaman bir aş ve dam uğruna ağız kokusu çeken, dayak yiyen ezilen, ruhunu ve bedenini vermek zorunda kalan kadınların olduğu bir Dünya’da yaşanıyor ne yazık ki!
 
Kadın ona “Daldın canım ne var?” deyince irkildi ve “Çok güzelsin, gözlerine ve gülüşüne daldım” dedi.
 
Salona geçip sohbete devam ettiler. Sarıldılar, öpüştüler ama uzun uzun ve şehvet içermeyen öpücüklerdi bunlar. Kadın “Hadi gel sırtına masaj yapayım” dedi. İşte bu Erkeğin en dayanamadığı şeydi. “Of sırtın taş gibi. Yine yel almışsın. Hadi çıkart gömleğini” dedi Kadın. Salonda kanepede masaj yapmak zordu bunun için yatak odasına geçtiler. Erkek uzandı ve Kadın’ın sevecen elleriyle yaptığı masaja kendini teslim etti…
 
Erkek; “Güzelim yoruldun yeterGel biraz uzanalım” dedi ve yatağa uzandılar. Sarıldılar ama öpüşmemeye özen gösterdiler. Bir yandan birbirlerinin kokularını içlerine çekiyorlardı. Erkek kaslı kollarıyla Kadın’a arkadan sarıldı. Hiç konuşmadan öyle yattılar.
 
Uzun bir zamandı ya da kısa bir zamandı. Bu belli değil çünkü zaman durmuştu.
 
Erkek sertleştiğini fark etti. Kadın’a daha sıkı sarıldı. Kadın da bunu fark etti ve dönmek istedi. Ama Erkek kollarının baskısını arttırdı ve Kadın’ı sıkmaya devam etti. Kadın bunun ne anlama geldiğini hemen anladı yarım döndü ve Erkeği yanağından öptü. “Neden dönmeme izin vermedin canım” dedi.
 
Erkek kadının sol elini aldı ve sertliğine götürdü. “Bak güzelim. Bu oluyorsa, ben sağlıklı bir erkeğim ve bu çok doğal bir durum. Ama bu oluşuma karşın sana bir adım atmıyorsam, bunu sana olan saygım olarak algılamanı dilerim ve bana bir daha geleceğinde özel ya da normal bir gününde olmanı dikkate almadan gelmeni isterim” dedi.
 
Kadın sustu ve önüne döndü. Zaman yine durmuştu…
 
Bir ara Erkek; Kadın’ın hıçkırdığını fark etti ama ses etmeden sarılmaya devam etti. Kadın’dan iki damla gözyaşı yatak örtüsünün üzerine düştü. “Beni gerçekten onurlandırdın canım” dedi ve bir başka sıkı sarıldılar… Kadın adeta vücudunun tüm kıvrımlarını, Erkeğin vücut kıvrımlarıyla ve var olan sertliğe bu kez aldırmadan bütünleştirdi.
 
O an; Erkek ve Kadın “Tek” oldular.
 
O an; artık arada sırada görüşen iki partner olmaktan çıktılar. Onlar artık yaşamlarında birlikte yürüyecekleri iki hayat arkadaşıydılar…
 
Henüz ikindi dahi değildi ama zaman durmuştu…
 
Öylece uyudular…
 
Bojidar Çipof
21 Nisan 2010 Yeşilköy
 
Toplam blog
: 336
: 625
Kayıt tarihi
: 29.01.10
 
 

Araştırmacı yazar BOJİDAR ÇİPOF: 1953 yılında İstanbul'da doğdu. Ailesi; Ege Makedonyasından İsta..