Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '17

 
Kategori
Sinema
 

Bir peri masalı 'Hayvan Çiftliği'

Bir peri masalı 'Hayvan Çiftliği'
 

Orwell'in 1945 yılında kaleme aldığı Hayvan Çiftliği, 1984 romanında olduğu gibi alegorik bir anlatım tarzına sahiptir. Kitap, bazı kesimlerce komünizme yöneltilmiş en güçlü eleştirilerden biri olarak sayılmış hatta ABD’de gençleri “komünizm tehlikesine”
karşı bilinçlendirmek için liselerin okuma izlencelerine alınmıştır. Hayvan Çiftliği'nin sadece bir komunizm eleştirisi yada Stalin taşlaması olduğunu kabul etmek kitabın özünün anlaşılmasını engelleyecektir, aslında Orwell totalitarizmin çok kapsamlı bir eleştirisini yapmıştır. konusu, karakterlerin belirlenişi,k onunun işlenişi açılarından bakıldığında Hayvan Çiftliği, Orwell'in büyük eseri 1984'ün ön hazırlığı niteliğindedir. Kitaptaki her karakter aslında toplumun belli bir kesimini temsil etmektedir. Koyunlar, köpekler, Napolyon (diktatör), güçlü
ve neredeyse çiftlikteki her işi yüklenen at (işçi sınıfı).... Bu açıdan bakıldığında aslında kitap totaliter her topluma rahatlıkla yöneltilebilecek bir eleştiriyi içermektedir.
'İktidar yozlaşır; mutla oterite mutlak yozlaşır' diyen Lord Acton'un sözü tamda bu hikayede çok basit ama çok çarpıcı bir dille anlatılmıştır. Evet, her iktidar mutlak yozlaşır, çünkü zaten iktidarın yapısında yozlaşma eğilimi vardır.


Ama 'mutlak oterite mutlak yozlaşır' Mutlak oterite sınırsız olan oteritedir ve böyle bir gücün yozlaşmaması mümkün değildir. O yüzden insanaların yönetime kimin gelip
kimin gelmeyeceğinden daha çok, oteritenin sınırları ile ilgilenmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde her seçilenin bir süre sonra diktatöre dönüşmesi kaçınılmazdır.
Kitabın sinema uyarlaması ise iki kez yapılmıştır; animasyon filmi olarak çekilen ilk uyarlama !954 yılında vizyona girmiş ama film çekilirken konusunun CIA tarafından
değiştirildiği, hatta bütçesinin bir kısmınında karşılandığı iddia edilmiştir. İkinci ve orjinal kitaba sağdık kalınarak yapılan uyarlama ise 1999 yılında filme çekilmiştir.
Filmin hikayesi Manor çiftliğinin sahibi Bay Jermans'ın gece her zamankinden geç gelmesi ve hayvanlara yemlerini vermeyi unutması ile başlar. Çiflik zaten uzun zamandır sefalet içindedir, hayvanlar çok az yemle-çok zor koşullar altında yaşamaya çalışıyorlardır. (Kitaba sosyalizm eleştiri olarak bakarsak eğer çiftlik sahibi Bay Jones'un Rus Çarı
2. Nikolay' ı temsil ettiği görülmektedir.) Çiftliğin en yaşlı domuzu ve en çok saygı duyulan hayvanı olan Koca Reis çiftlik sahibi uyuduktan sonra tüm hayvanları toplantıya
çağırır. Koca Reis o gece hayvanlara, insanlar tarafından emeklerinin sömürülmediği, bütün hayvanların eşit olduğu (sınıf ayrımı yok) ve özgür bir dünya tasarımı sunar. Bu dünyada uyulması gereken
kuralları da açıklayan Koca Reis, hayvanlara ayaklanmalarını söyler. Ama der; 'Unutmayın Jones'tan kurtulduğunuz zaman sakın onun yöntemlerini kullanmayın', 'Tüm hayvanlar eşittir'. Son olarak Hayvanlara
devrimlerinin simgesi olacak olan 'İlgiltere'nin Hayvanları' adlı bir marşta öğreten Koca Reis o akşam hayata veda eder. Koca Reis hikayedeki bu rölü ile Marx yada Lenin'e benzetilebilir.
Ertesi gün çiftlikteki sefalet aynı olmasına rağmen, artık hayvanlara katlanılmaz olarak gelir. Çünkü koca reis onlara 'Başka bir hayatın' olabileceğini anlatmıştır.
Hayvanlar ayaklanır ve Bay Jones'u çiftlikten kovarlar. Bay Jones kasabadaki arkadaşları ile çiftliği geri almak için bir saldırı düzenlese de hayvanlar
gösterdikleri direniş ile bu saldırıyı da püskürtürler. Bu saldırı sırasında da ilk dikkatimizi çeken şeylerden biri domuzların bazılarının kavgadan uzak durmalarıdır.
Hayvanları insanlarla savaşırken yönlendirirlerken kendileri geri durmaktadırlar, diğer hayvanlardan daha zeki olmaları nedeniyle şimdiden kendilerini lider ilan etmişlerdir. Domuzlar arasında
iki tane lider var olduğu görülmektedir; biri Snowball diğeri ise Napolyon.
Hayvanlar devrimden sonra ilk iş olarak insanların kendilerini hapsettikleri-katlettikleri aletleri yok (satırlar, bıçaklar, zincirler vs) ederler, ve
bunları yaktıkları ateşde devrim marşlarını söylerler. Daha sonra ise Snowball herkesin sürekli olarak görmesi ve böylece unutmaması için çiftliğin duvarına 'Hayvan Çiftliği'nin kurallarını yazar.
Snowball konuşma yeteneği kuvvetli, daha bilgili ve zeki bir tablo çizerken; Napolyon ise sadece iriliği, gücü ve oteritesi ile göze çarpmaktadır.
Bu kurallar yedi tanedir;
.İki ayak üzerinde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
?Dört ayak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
?Hiçbir hayvan giysi giymeyecek.
?Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
?Hiçbir hayvan içki etmeyecek.
?Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
?Bütün hayvanlar eşittir.
Napolyon'un bir diğer dikkat çekici hareketi ise daha devrim olur olmaz, insanların saldırısında ölen köpeğin yavrularını kendisi için yetiştirmek için saklamasıdır. (Her dikatötörün köpeklere ihtiyacı vardır) Snowball ise devrimin kurallarına bağlı, çiftliğin iyiliği için çalışan ve tüm hayvanları eğitmek isteyen bir yapıdadır. Boxer'ın başta olmak üzere tüm hayvanların özverili çalışmaları ile o yıl tarlaları bolca ürün verdi, çiftlikleri onarıldı. Domuzlar o yılın mahsülünün toplanmasından sonra ahırda bir toplantı düzenlediler ve Snowball devrimin başarıya ulaştığını o yüzden artık başka yerlerde zulum gören, ezilen hayvanlarada durulacağını söyler. Ama çiftliğin dışındaki hayvanlar bu yeni haberden pek de etkilenmezler; varolan durumlarında rahatı yerinde olanlar için 'eşitlik, özgürlük, emeğin sömürülmesi' kavramlarının önemi yoktur, yaşadığı ortamı sevenler ise bu değişiklik fikrinden oldukça rahatsız olmuşlardı. Snowball hayvanların eğitimleri ile ilgilenirken, aynı zamanda elektrik sorunlarının giderilmesi için yeldeğirmeni projesi yapar ve bunu hayvanların oylamasına sunar. Snowball hayvanların oy hakkına saygı gösterdiği, eşitlikçi bir düzen sürdürdüğü için Napolyon'a göre çok daha ılımlıdır. Ama 'köpekleri' artık büyüyen ve güçlenen Napolyon yeldeğirmeni projesinin bir hayal olduğunu, vatan haini olduğunu, Jones'u geri getirmeye çalıştığını söylerek köpeklerine snowball'ı öldüttürür. Arık tüm yönetim Napolyon'a kalmıştır, yanında köpekleri (tüm muhalif sesleri bastırırlar) ve yardımcısı Square ile çifliğin başına geçerler. Yapyıkları ilk iş Snowball'ı hainlikle suçladıkları proje olan yeldeğirmeni projesinin kendileri düşünmüş gibi sunup hayata geçirmektir ve toplantıları iptal etmektir. Artık tüm kararları Napolyon alacaktır, böylece diktatörlük kurulmuş olur. Napolyon'un ilk emri yeldeğirmeni inşaatının başlaması olur, inşaat başlar, tüm hayvanlar domuzların gözetiminde çalıştırılır. Yoğun çalışma saatlerine ve çiftlikteki bolluğa karşın, hayvanların yiyecekleri azaltılır ama beyin gücü harcadıkları gerekçesi ile hiç çalışmayan domuzlar bolluk içindedir. Her zaman olduğu gibi inşaatta da en çok çalışan Boxer ve arkadaşı Benjamin'dir.

Domuzlar daha sonra, Jones'un çiftlikteki evine yerleşirler, ama bu devrimlerinin kurallarına aykırıdır. Böyle bir kuralın yazılı olduğunu hatırlayan hayvanlar (çünlü bir çoğu hatırlamaz bile) duvara baktıklarında yazının çoktan değişmiş olduğunu farkederler,
ama itiraz etmezler. Jones'un evinde bolluk içinde yaşayan domuzlar, reçel gibi, alkol (hayvanlar alkol içemez kuralı çiğnenir) gibi insan yiyeceklerine de alışmıştır. Bunlar tükendiğinde çiftlikteki hayvanların ürürnleri (yumurta, süt) karşılığında bunları almak için tüccar ile anlaşırlar. (iki ayaklılar kötüdür kuralı çiğnenir)
 Yani sömürü geri gelmiştir, üretimi yapan hayvanlar sefalet içinde yaşarken, domuzlar ise onların üretimleri sayesinde bolluk içinde yaşamaktadırlar. Yumurtalarının alınmasına itiraz eden tavuklar ve suçlu olmadıkları halde korkup suçlu olduklarını itiraf eden bazı koyunlar köpeklere parçalattırılır. Böylece 'hiçbir hayvan diğerini öldürmeyecektir' kuralıda çiğnenmiş olur. İnsanlar çiftliğe ikinci kere saldırırlar ve bu saldırı sırasında yeldeğirmeni havaya uçurulur. İnsanlar püskürtülmüştür, ama Boxer ayağından yaralanmış ve pek çok hayvan ölmüştür. Yeldeğirmeninin tekrar inşaası artık çok zor şartlar altında yapılmaktadır, yiyecek ksıstlıdır, hava soğuktur ve çalışma saatleri çok uzundur. Buna rağmen yine en çok çalışan
Boxer'dır. Bu sırada domuzlar ise sıcak evlerinde lüks içinde yaşamaktadırlar. Tüm çiftlik Napolyonun posterleri ile donatılmış, hiç savaşmayan Napolyon kendi kendine onur madalyaları takmıştır.


Yeldeğirmeni inşaatı sürerken Boxer ağır bir şekilde yaralanır ve Napolyon onu alkol karşılığında tutkal fabrikasına satar. Bu duruma tek itiraz arkadaşı Benjaminden gelir, diğerleri gözleriyle gördükleri halde domuzların 'satmadık, zaten ölmüştü' açıklamasına inanır, inanmayanlarda korkudan susar.


Napolyon arkadaşlarının yasını tutmak için devrim marşını söyleyen hayvanlara bu marşıda yasaklar ve cezasını ölüm olarak açıklar. Çünkü bu marş devrimi sembolize etmektedir ve diktatör kendisinin de bir zamanlar parçası olduğu devrimin hatırlanmasından korkar.


Artık çiftlik bir evden çok çalışma kampını andırmaktadır, her yerde tel örgüler ve hayvanları gözetim altında tutan köpekler vardır. Evet, çiftlik maddi olarak çok gelişmiştir, ama
hayvanlar sefalet içindedir. Son olarak da domuzlar 'tüm hayvanlar eşittir' kuralına değiştirirler ve ' bazı hayvanlar daha eşittir' e dönüştürürler. Bu Durum tüm hayvanların tekrar ortak bir amaç uğruna toplanmasına vesile olur. Domuzlar artık tamamen 'insan' a dönüşmüşlerdir, kıyafet giyiyor, masada yemek yiyor ve iki ayakları üzerinde duruyorlardır. Bunu gören hayvanlar domuzlara saldırır ve onları öldürürler.
Tekrar diktatör alt edilmiştir. Ama şu da kesindir ki, hayvanlar aralarından tekrar birini seçseler ve aynı sınırsız yetkiyi verseler, bir süre sonra tablo yine Napolyon yönetimine benzeyecektir. Önemli olan gerçek anlamda demokrasi, eşit haklar, özgürlük ve adalet bilincinin gelişmesi, ondan sonra 'seçilen' bir yöneticinin halkın rızası ile kararlar almasıdır. Yoksa durum bir kısırdöngü olmanın ötesine geçemez.

 
Toplam blog
: 7
: 3276
Kayıt tarihi
: 05.11.15
 
 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunuyum. Uzun yıllar muhabirlik ve edit..