Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '18

 
Kategori
Öykü
 

Bir Resim Bir Hikâye/ Amber/ 3. Bölüm

Bir Resim Bir Hikâye/ Amber/ 3.  Bölüm
 

 

  - Biliyor musun? Kokun çok iyi geldi.

Konuşmak için ilk bu sözleri seçmişti. Hiçbir anlam yüklemek istemiyordum onlara. Ne düşündüğü, davranışlarımı nasıl bulduğu, beni kolay bir kadın sanması bunların hiçbiri umrumda değildi. Elinde benim  aylardır aradığım herkesin okuyamayacağı türde incelikleri ve karmaşası olan o kitap vardı. Üstelik hayran olunası bir gülüşe ve görüntüye sahipti. Beni yanından uzaklaştırana kadar kendimi kontrol etmek istemiyordum.

Kulağımın birinde takılı olan kulaklıktan  https://www.youtube.com/watch?v=PgwXB97SrJc  The Script grubundan Flares şarkısı çalmaya başladı. Öteki kulaklığı alıp onun kulağına yerleştirdim.

 Şarkının sözlerini tekrarladı;  ''Daha Haberin Yokken Birini Sevdin mi?'' Ardından dudağının sağ köşesini aşağıya çekip gülümsedi. Aralanan dudaklarına  bembeyaz, ışıltılı dişlerinin sayısı kadar gülücük eşlik etti. Yanlışlıkla yeryüzüne gönderilmiş bir melek gibiydi. Gülümseyen ağzıyla dilini dişlerine dokundurarak oluşan harflerle konuşmasını sürdürdü;

-Senin ondan haberin yoktur. Tesadüfen onun yaşadığı yerden geçersin, onun okuduğu kitabı okuyorsundur, onunla aynı metroyu kullanmaya başlarsın, onun kafa yorduğu bir düşünce bir gece önce senin zihninden onunkine atlamıştır, aynı filmi izlemişsindir aynı salonda, az önce onun kahvesini içip kalktığı masaya oturmuş dudaklarının izini bıraktığı fincanı tutup biraz ileri itmişsindir, gitmek ya da dönmek için saate baktığında onunla aynı anda şimdi demiştir zamanın tik takları,kalabalıklar sen ona yakınken birikip yolu tıkamıştır nefesiniz değiş-tokuş etsin diye, yansımalarınız aynı anda düşer camlara, aynı anda süzülerek geri gelir, kim olduğunu bilmeden birinin varlığını hissedersin senin için bekleyen. Sadece an meselesidir kavuşmak, bir güç sizi buluşturmak için fırsat kolluyordur. Sen onu bilmeden sevmeye başlamışsındır. Küçük bir neden kalmıştır. Elinde tuttuğun kitabın yazarı tanışabilmeniz için yüzyıl öncesinden bu olasılık hesabının içine dahil edilmiştir farkında olmadan. Sen birini seversin, ne onun ne de senin haberin yoktur henüz...

Sözlerini bitirip gülümseyen beyaz dişlerini dolgun dudaklarıyla kapattı. Kalbimin sesleri de kulaklarımdaydı onu dinlerken. Unuttuğu yerine geri dönmüş gibi yadırgar bir çoşkuyla atıyordu. Sakinleşmeye ihtiyacım vardı. 

 Burnumu yüzünden  yayılan amber kokusuna yaklaştırdım. Koku vücudunun sıcaklığında hapsolup tenine has o erkek kokusuyla birleşip benim vücudumu baştan sona yalayarak sıcaklığını içime düşürdü. Yanyana duruyorduk. Gözlerimi kapattım. Kokuya bıraktım kendimi. Vücudumu ona doğru çevirip iyice yanaştım. Sol elimi tam kalbinin üstüne sağ elimi de omzuna koydum. Burnumla kulağının arkasından boynuna doğru süründüm . Galiba hazırlıksız yakalandı ya da acele etmeyip bu anın tadını yavaşça çıkarmak niyetindeydi ki, hiç kıpırdamadan bir süre öylece durdu. Sonra vücumu kollarıyla kendine doğru çekip yüzümü boynuna gömdü. Sırtımı okşamaya başladı. Her dokunuşta omuzlarımın arasına gömülüp kalmış bir yükten kurtuyor gibiydim. Kollarında gevşeyip, rahatladığımı fark ettikçe uzun kemikli, şifacı ellerini sırtımda gezdirmeye devam etti. Bu eller için bile ona aşık olabilirdim. Parmakları sırtımdan saçlarıma çıkıyor geri aynı yere dönüyordu. Kitabı koltuğunun altına sıkıştırmıştı. Omzuma astığım çantayı aldı. Kitabı içine koyup kendi omzuna astı. Çantanın sapının bıraktığı izi ovalayıp, göğsümün altından beni kavrayarak sırtımı göğsüne dayadı. Ilık nefesi saçlarımın arasında gezinirken boşalan metroda beni cama doğru sürükledi. Hızla değişen görüntüler kararıp aydınlandıkça inene kadar camdan biribirimize baktık. 

Gözlerimizi birbirinden hiç çekmedik.

İnsan kendini başkasının gözüyle seviyordu.

İneceğimiz durağa gelmiştik. Evim metroya çok uzaktı. Ayakkabılarım yolu daha çok uzatacaktı. 

İlk gördüğüm taksiyi durdurmak için elimi kaldırdım.

Ona bakıp; evim biraz uzak, dedim.

-Sesin güzelmiş, dedi. Hiç konuşmadığımı o zaman fark ettim. Suskunluğumu taksiciye adresi tarif ederken bir kez daha bozdum. Uzunca bir süredir gerekmedikçe konuşmamak gibi bir âdet edinmiştim. 

Taksi evimin önünde durunca koşarak merdivenleri çıkıp kapıma geldik. Kapıyı açmam için kolundaki çantamı çıkarıp bana uzattı. Anahtarı bulup kapıyı açtım. İçeri girmek için kapıda durup benden davet bekledi. Kolundan tutup içeri çektim. O ceketini çıkarıp salondaki koltuğa oturdu. Ben önce ikimize içki hazırlayıp sonra işten eve döndüğümde her zaman yaptığım gibi  küveti sıcak suyla doldurup köpüğü dolan suya boşalttım. Banyoda üzerimdekileri çıkardım. Ayaklarım acıdan yanıyordu. Elinde içkisi banyoya geldi. Ona aldırış etmeden ayağımla suyun sıcaklığını kontrol edip kendimi suya bıraktım. Şaşkın bir halde bana bakıyordu. Derin bir iç çekip;

-Çok güzelsin, dedi. 

O da sanki  her zaman bunu tekrarlıyormuş gibi gayet rahat elindeki bardağı lavabonun kenarına koyup gömleğini ve çoraplarını çıkardı. Pantolonun paçalarını kıvırıp küvetin yanındaki iskemlenin üzerindeki kitabı alıp oturdu ve benim kaldığım yerden kitabı okumaya başladı...

 

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..